Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye-Irak ilişkilerindeki gerilimin arka planını, NATO kararı sonrasında Patriotlar ile ilgili gelişmeleri ve 2013'te AB ile izlenecek yol haritasını SABAH'a değerlendirdi. NATO Konseyi Toplantısı için gittiği Brüksel'de görüştüğü ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın "Türkiye'ye Patriot gönderilmesi kararı, NATO üyeleri arası dayanışmanın bir gereği" dediğini aktaran Davutoğlu, sorularımızı şöyle yanıtladı:
*
Patriotlar Almanya'dan ve Hollanda'dan mı gelecek, ABD de katkı verecek mi?
Almanya ve Hollanda'nın yanı sıra Amerika'dan da gelecek. Çalışıyorlar şu anda.
*
Türkiye'nin hava savunma sistemindeki eksikliğine dikkat çektiniz. Rusya ile bu konuda görüşme oldu mu?
Böyle bir projede yer alabilecek ülkeler belli. Önemli olan Türkiye'nin bir an önce kendi kapasitesini geliştirmesi. Hem bölgesel iddiaları olan hem de risk bölgesine yakın olan bir ülkenin kendi ulusal füze savunma sistemini geliştirmesi lazım.
IRAK'TAKİ DURUM
*
Amerikalılar, Irak'taki durumun vahamet arz ettiğini biliyorlar mı?
Çok ciddi olduğunu biliyorlar.
*
Irak'taki gelişmeler Kürt-Arap çatışmasına mı varıyor?
Mesele, Kürt-Arap çatışması değil. Daha önce de Sünni-Şii çatışmasıydı. Irak'ta tarafları içine alan, sürece katan, siyasetin parçası yapan ve gücü paylaşan bir yönetim lazım. Gücü monopolize eden ve tarafları dışlayan yönetim anlayışı var ve bu çatışmaya yol açıyor.
*
Maliki, Türkiye ile ilişkilerde de gerilimi tırmandırıyor...
Çatışma, Türkiye ile olan bir çatışma değil. İçeride çatıştığı için Türkiye'yi taraf yapıyor. Yani kendi içinde koalisyon ortaklarıyla çatıştıkça Türkiye'yi taraf olarak görmeye başlıyor. Dikkatleri dışarıya doğru çekerek içeride bir konsolidasyon oluşacağını düşünüyor. Bu, yanlış bir tutum. Irak'ta herkesle çatışan bir yönetim anlayışı hakim. Öyle olunca çatıştığı tarafın arkasında Türkiye var diye düşünüyor. Halbuki Türkiye Irak'ın bütün taraflarının arkasında. Türkiye hiçbir zaman Araplara karşı Kürtleri, Şiilere karşı Sünnileri veya tersi bir durumu desteklemedi. Irak'ın birliğine önem verdi ve herkesle ilişkilerini geliştirdi. Herkesle iyi ilişki geliştirince bir şekilde (Maliki) sanki kendisine karşı özel ilişki geliştirildiği düşüncesiyle yaklaşım sergiliyor. Bu, doğru değil.
*
Clinton'la Filistin ve İsrail konusunu da konuştunuz mu?
Konuştuk. Clinton, 'Filistin'de Mahmut Abbas'ı güçlendirmek ve barış sürecine tekrar katkı vermek lazım' dedi. Gazze'de ateşkesin sürdürülebilir kılınmasına değindi. Türkiye'nin desteğinin önemli olduğunu söyledi. Ben de 'Abbas'ı güçlendirmek gereğine biz de inanıyoruz. Abbas'ın son dönemde güçlenmesini sağlayan en önemli şey BM Genel Kurulu'ndaki oylama oldu ve oradan güçlü çıktı. Orada sizin de en azından çekimser kalmanızı beklerdik' dedim.
*
ABD'liler, İsrail seçimlerinden sonra yeni bir süreç mi başlatacaklar?
Olabilir. Clinton'a daha önce söylemiştim. '2008'de ABD ve İsrail'de seçim vardı. Seçimlerden önce İsrail Gazze'ye saldırmıştı. 2012'de de aynısı oluyor. Bu esas itibariyle Obama'ya karşı ve ABD'nin alanını daraltan bir hamle' dedim. Kudüs'te yeni yerleşimciler konusunda tavır alınmazsa barışı sağlamak mümkün değil. Kudüs söz konusu olduğunda bu, İsrail-Filistin meselesi değil bütün Müslümanları bütün Hıristiyanları da ilgilendiren bir meseledir. Kudüs'e son yerleşimler dünyanın tepkisini çekiyor. Bu konuda ABD'nin, İsrail'i uyarması lazım.
HOLLANDE GELİYOR
*
Fransa Dışişleri Bakanı ile görüştünüz. Cumhurbaşkanı Hollande'ın Türkiye ziyareti ne zaman gerçekleşecek?
Temmuz ayında Paris'i ziyaret etmiştim. Bu ziyarette Sarkozy tarafından askıya alınan fasılların açılması konusunu gündeme getirmiştim. Fransa Dışişleri Bakanı Fabius da 'yardımcı olacağız' demişti. 'İrlanda dönem başkanlığında Fransa blokajındaki bazı fasılları açmamız AB sürecine yeni bir ivme katar' dedim. O da, 'Verdiğim sözü biliyorum, bu konuda yardımcı olacağız' dedi. Hollande'ın ziyareti de 2013'ün ilk aylarında planlanıyor.
*
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde 2015'e doğru mu ivmelenme beklemeliyiz?
Karabağ konusunu Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'la İstanbul'da görüştük. Gelecek sene baharda Ermenistan'da, sonbaharda Azerbaycan'da seçimler var. Seçimlerin öncesinde ilerleme sağlamakta bazı zorluklar var. Psikolojik ortam uygun değil. Karabağ konusunda Azerbaycan- Ermenistan müzakerelerinde netice alınmasını istiyoruz. Bu, Türkiye'nin de önünü açacak.