Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, " Efendim 'Erdoğan diktatör'. Vallahi ben bu milettin efendisi değilim, diktatörlük benim kanımda yok, cibiliyetimde yok. Ben bu milletin hizmetkarıyım. Eğer diktatör arayan varsa, kendi geçmişlerine baksınlar. Eğer diktatör arayan varsa, işte Taksim Meydanı'nda, Ankara'da, şurada, burada" dedi.
Başbakan Erdoğan, Kağıthane'deki Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Yeni Hizmet Binası'nın açılış törenine katıldı.
Erdoğan, binanın ülke ve millet için hayırlara vesile olmasını dileyerek, yatırımın inşasında katkısı olan Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TOKİ ve yüklenici firmaya şükranlarını ifade etti.
"Açıkçası bugün, sadece bir kamu yatırımını açmıyoruz, tarihi muhafaza edecek, tarihe yön verecek bir hazineyi Türkiye'ye kazandırıyoruz" diyen Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu'nun devlet teşkilatında 2 hazine bulunduğunu, bunlardan ilkinin "devlet gelirlerinin elde tutulduğu", diğerinin ise Hazine-i Evrak denilen belgelerin muhafaza edildiği hazine olduğunu kaydetti.
Erdoğan, Osmanlı Devleti'nin belgeyi, arşivi, yani tarihi çok önemsediğini, bunlara hazine nazarıyla baktığını, hem belgelerini çok iyi tuttuğunu hem de çok iyi sakladığını söyledi.
Arşivin, bir ülkenin ve milletin hazinesi olduğu kadar aynı zamanda hafızası olduğunu vurgulayan Erdoğan, arşivi olmayan milletin hafızasının da olmadığını dile getirdi.
Arşivin "kök", "öz" , "geçmişi hatırlatan ve onun üzerine geleceği inşa eden kaynak" anlamı taşıdığını aktaran Erdoğan, arşivini inkar edenin, tarihini inkar etttiğini, arşivine sırt dönenin ecdadına da sırtını döndüğünü ifade etti.
Başbakan Erdoğan, geçmişte bu arşivi, yani kökü, özü korumak noktasında gerçekten çok büyük ihmaller yapıldığını belirterek, arşiv belgelerinin adeta değersiz kağıt hükmünde görüldüğünü, kese kağıdı yapılmak üzere pazarlarda satıldığını, belgelerinin sağlıksız binalarda çürümeye terkedildiğini bildirdi.
"Bugün bile nereden çıktı bu Kağıthane'deki bu yeni bina, burayı su basar, şu olur, bu olur gibi bir çok olumsuz kampanya içerisine girenler oldu. Bu ecdada saygızlıktır diyenler oldu" ifadelerini kullanan Erdoğan, bu yaklaşım tarzının yanlış olduğunu dile getirdi.
TAKSİM'DEKİ OLAYLARA DA DEĞİNEN BAŞBAKAN ERDOĞAN, ŞÖYLE DEVAM ETTİ:
"İşte günlerdir Taksim Meydanı'nda 12 ağacın güya koruyuculuğunu yaptığını iddia edenlerin yaklaşım tarzındaki sakatlık neyse bu konudaki tarz da aynı anlamdadır. Biz ki şu ana kadar 3 milyara yakın fidan ve çeşitli yaş gruplarında Türkiye'ye ağaç dikmiş bir iktidarız. Bakın 3 milyon değil 3 milyar diyorum ve 160 civarında milli park inşa eden bir iktidarız. Öyle 5-10 dönüm değil hektarlarca. Şu İstanbul'a belediye başkanlığı yaptığım dönemde gerek TEM'de gerek orta refüjden, yan şeritlere varıncaya kadar oralarda 10 yaş grubu üzerindeki çınar ağaçları. Bunların hepsi yerel iktidarımızın o dönemdeki diktiği ağaçlardır. Şimdi bakın akasyalar, çınarlar ne hale geldi. Bunları yapan bir iktidar çevre, ağaç düşmanı olabilir mi? Belediye başkanlığımda Kilyos'ta10 binlerce yetişmiş ağacı kesen, katledenlere karşı savaş verdim. Nerdeydi çevreciler? Nerdeydi o zaman bu ana muhalefet partisinin yetkilileri, temsilcileri. Hapse girdiğimde dönemin cumhurbaşkanı ile açılış yapıyorlar ve açılışta 'Buraya karşı çıkanlar şimdi nerede?' diye soruyorlar. Cumhurbaşkanının konuşması öyleydi. Çıktık biz yasal mücadelemizi verdik ve yargıda kazandık. Bu vakaları, gerçekleri bir kenara koyamayız."
Taksim'de tarihi Topçu Kışlası'nı yapacaklarını bildiren Erdoğan, "Çok açık ve net söylüyorum: Biz bir kaç tane çapulcunun o meydana gelip, insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine, pabuç bırakmayız. Bu millet bize reyini verirken, 'Tarihime, tabiatıma sahip çık' diye verdi" diye konuştu.
"CAMİ DE YAPACAĞIZ"
Başbakan Erdoğan, 3. Boğaz Köprüsü'nün temelini attıklarını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Bugün yine oraya 300-500 kişi gitmiş. Ne oldu? Şimdi 300-500 kişi oraya gitti diye köprü inşaatını mı durduralım? Ana muhalefet bu işe karşı çıktı diye... Bunlar birinci, ikinci köprüye, denizin altından yaptığımız tüp geçitlere, tünellere de karşı çıktılar. Bunların cibiliyetinde bir taş taş üstüne koymak yok böyle bir şey. 'Efendim Erdoğan diktatör'. Vallahi ben bu milettin efendisi değilim, diktatörlük benim kanımda yok, cibiliyetimde yok. Ben bu milletin hizmetkarıyım. Eğer diktatör arayan varsa, kendi geçmişlerine baksınlar. Eğer diktatör arayan varsa, işte Taksim Meydanı'nda, Ankara'da, şurada, burada. Milletin, esnafın camını, çerçevesini indirenler ne hakla indiriyor. Soruyorum. Bunun hukukla, demokrasiyle, hak mücadelesiyle bir alakası var mı? Kim ödeyecek şimdi onların paralarını? Onlar mı ödeyecekler. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var burada. Gene kalkacağız oranın camını çerçevesini bu hükümet ödeyecek, bu devlet ödeyecek. Bu terör estirenlere destek çıkan CHP zihniyetidir. Çünkü bunların meşrebinde, mizacında bu var."
AKM'nin yıkılarak, yerine opera binası yapılacağını söyleyen Erdoğan'a, bir katılımcı "Cami de istiyoruz" diye seslendi. Erdoğan, bunun üzerine, "Evet, cami de yapacağız. Ben bunun iznini şimdi gidip de CHP'nin genel başkanından alacak değilim ve bu birkaç tane çapulcudan da alacak değilim" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Birileri çıkıyor 'Sayın Başbakanım bunlar çok tahrik edici oluyor diyor. Kardeşlerim, ben hizmetkarım. Benim tahrik etmek gibi bir derdim asla olamaz. iki kere iki, dört, eder. Yazın da kışın da gece de sabah da 4. Bunun adı hakikattır, gerçektir. Hakikatleri, gerçekleri ters yüz etmeye kimsenin gücü yetmez. Biz, o hakikatlerin kurbanıyız. Onlar adına konuşuyoruz ve bu, neyi gerektiyorsa onu yapacağız. Bazı şeyler vardır ki o olmazsa olmaz, o birilerine illa da sorulmaz. Bu nedir? Tarihtir, kültürdür. Biz, burada Osmanlı arşivlerini niye yapıyoruz? Modern teknolojiyi buraya taşıdık" diye konuştu.
Erdoğan, öğrencilerin arşiv binasına getirilerek, bu konularda bilgilendirileceğini, onlara buralardan belirli belgelerin fotokopilerinin hediye olarak verileceğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Osmanlı tarihinin insanların ulaşımından uzak tutulduğunu belirterek, "Bizim şah damarımız kesildi, aslında şah damarımız. Bu gençlik, acaba Osmanlı Arşivleri'ne girdiği zaman, oradaki belgeleri okuyabiliyor mu? Tüm bu zenginlik kayboldu, gitti" dedi.
Erdoğan, yeni Osmanlı Arşivi Hizmet Binası'nın açılışında yaptığı konuşmada, "Yani bizim için Çanakkale ne ise, şu anda bu Osmanlı Arşivleri'nde yatan derinlik, onun çok daha ötesinde bir zenginliktir. Bizim nice belgemiz okunmadı, nice belgemiz de tasnif edilemedi. Osmanlı gibi büyük bir devletin tarihi, belgeler yoluyla bilimin, insanlığın hizmetine sunulamadı. Bizim şah damarımız kesildi, aslında şah damarımız. Bu gençlik, acaba Osmanlı Arşivleri'ne girdiği zaman, oradaki belgeleri okuyabiliyor mu? Tüm bu zenginlik kayboldu, gitti. Bizi, kopardılar, tarihimizden kopardılar" ifadelerini kullandı.
Açılan arşiv binasıyla tarihin korunması, bilim insanlarının istifadesine sunulması yolunda önemli bir adım atıldığını anlatan Erdoğan, mimar ve mühendislerin projeyi hassasiyet içinde ele aldığını kaydetti.
Erdoğan, bu hassasiyeti proje mimarı Hilmi Şenak'ın da gösterdiğine inandığını, aksi takdirde Hilmi Şanak'ın "ind-i İlahide" bunun hesabını vereceğini ifade ederek, "Biz önce Allah'a, ondan sonra da sana inandık yola çıktık. Şimdi ona göre bu güzel eser, inşallah bütün hassasiyeleriyle burada hizmetini verecek" diye konuştu.
ARŞİV BİNASI, 96 MİLYON BELGE, 370 MİLYON DEFTERİ MUHAFAZA EDECEK
Başbakan Erdoğan, arşiv binasında 96 milyon belge ve 370 milyon defterin muhafaza edileceği bilgini vererek, dünyanın en büyük arşivlerinden biri olan Osmanlı Arşivleri'ne, bugüne kadar 12 bin yabancı, 30 bin yerli araştırmacının geldiğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnşallah, bu yeni binalarla, modern binalarla, yerli ya da yabancı çok sayıda araştırmacıyı, uzmanı, bilim insanını burada ağırlayacak ve onlara hizmet vereceğiz. Bu arşiv, burada, Kağıthane, Cendere Deresi'nde, 12 ayrı hizmet binasından oluşuyor. Burası da tabii ki bir tarih. Eskiden tabii, 'Yürü gidelim serv-i revanım, yürü Sadabad'a' diyorlardı. Şimdi 'Yürü gidelim hocalarımız, öğrencilerimiz hep beraber Sadabad'a', yani Osmanlı Arşivi'ne' diyeceğiz. 122 bin kapalı, 42 bin metrekare açık alana sahip olan arşivimizde 4 adet depo bulunuyor. Bu depolara monte edilecek raflar tam 130 kilometre uzunluğunda. Hemen hemen buradan Sakarya. Burayı planlarken yalnızca evrakların yığılacağı bir alan düşünmedik, kongre merkezi, sergi salonu, kütüphane ve müzesiyle geniş bir arşiv merkezi olsun istedik. Yırtılan, ıslanan, böcekler tarafından tahrif edilen belgeler, defterler, kitaplar burada rahatlıkla tamir edilebilecek. Şu ana kadar 12 milyon evrakı dijital ortama aktardık, bu da devam edecek. Bu yeni merkez sayesinde, inşallah, çok daha fazla belgeyi dijital ortama aktaracağız. Hedef tamamını aktarabilmek."
"BU DEFTERLER, BU BELGELER, BU TARİH, BİZİM BAYRAĞIMIZ KADAR DEĞERLİDİR, MÜBAREKTİR"
Erdoğan, arşivde saklanacak belgelerin bayrak kadar önemli ve mübarek olduğunu anlattı.
Değerli belgelerin en uygun ortamda muhafaza edileceği bir merkezin Türkiye'ye kazandırıldığını vurgulayan Erdoğan, "Bu kardeşiniz, bu fakir için bugün çok anlamlı bir gün. Çünkü hakikaten bu, rüyalarımızın çok önemli bir eseriydi. Allah bize tüm ekibimize, hamdolsun bunu nasip etti, bunu bitirdik" diye konuştu.
Arşivden istifade edecek, bu merkezi kullanacak araştırmacıların, uzmanların, bilim insanlarının yetiştirilmesi için tarihe daha güçlü sahip çıkacaklarını anlatan Erdoğan, binanın yapılmasında emeği geçenleri tebrik etti.
İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran, kurdele kesiminden önce, "Bu arşivden hakkıyla, iyi niyetle istifadeler nasip eyle ya Rabbim. Geleceğimizi de geçmişimiz gibi, hatta ondan daha parlak, daha muvaffak eyle ya Rabbim" diye dua etti.
Başbakan Erdoğan da, "Osmanlı Arşivleri, yeni hizmet binamızın açılış kurdelesini kesiyoruz. Bu açılış, inşallah gelecek ufkumuzun zenginliği olsun. Bizi geleceğe çok daha farklı hazırlayacak, temel hazinelerimizden bir tanesi olsun" temennisinde bulundu.
Erdoğan, açılışın ardından Başbakanlık Osmanlı Arşiv Hazine-i Evrak Daim-i Sergisi'ni ve arşiv binasını gazdı.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, HALİÇ KONGRE MERKEZİ'NDE RUMELİ TÜRKLERİ DERNEĞİ GENEL KURULU'NDA KONUŞTU:
Her türlü kamuoyu araştırmasını yapıyoruz ve adımlarımızı ona göre atıyoruz. Taksim'le ilgili de 2011 seçimleri öncesinde tüm
kamuoyu araştırmalarımızı yaptık, adımlarımızı ona göre attık ve atıyoruz"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Her türlü kamuoyu araştırmasını yapıyoruz ve adımlarımızı ona göre atıyoruz. Taksim'le ilgili de 2011 seçimleri öncesinde tüm kamuoyu araştırmalarımızı yaptık, adımlarımızı ona göre attık ve atıyoruz. Taksim Kışlası'nı CHP zihniyeti yıktı, onun yerine Taksim Stadı olarak kullandı. Şu anda İnönü Stadyumu olarak kullanılan yerde, eskiden Dolmabahçe Sarayı'nın ahırları vardı. Onu yıkıp stad yaptılar. Bakın bunların hepsi o dönemde olmuş. Bunlara sesi çıkmayanların, orada şu anda sökülen 12 tane ağaca bu şekilde tepkilerini çevrecilik adına değil, ideolojik bazlı olarak ifade etmek istiyorum" dedi.
Başbakan Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Olağan Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, Türkiye'nin, çok farklı etnik kökenlerin, farklı inanç ve mezheplerin, tıpkı Balkan Türkleri gibi, farklı tarihi süreçlerden geçmiş toplulukların, yüzlerce, binlerce yıldır kardeşlik içinde yaşadığı bir ülke olduğunu dile getirerek, "Biz, bütün farklılıklarına rağmen, aynı ortak tarihi, aynı ortak kaderi paylaşan, tek bir milletiz" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin yüzyıllar boyunca çok çeşitli senaryolarla, çeşitli oyunlara, tuzaklara maruz kaldığını, tarih içinde işgaller, bölünmeler, parçalanmalar yaşadığını, fitne, nifak girişimlerine, terörist saldırılara maruz kaldığını, ancak her seferinde, birbirine inananıp, güvenip, bir ve beraber olarak sorunları aştığını anlatan Erdoğan, şu anda, 'çözüm süreci' adı altında, 30 yıllık terör meselesini bitirecek çok önemli adımlar atıldığını ve bu adımların da sonuçlarının alındığını kaydetti.
Erdoğan, devletin 30 yıldır terörle mücadeleye yaptığı harcamanın, 300 milyar doları aştığına değinerek, bunun altyapısıyle, üstayapısıyla yeniden bir Türkiye inşa etmek olduğunu söyledi.
Terör meselesi konusunda önemli mesafeler alınırken, sevindirici bir noktaya ulaşıldığını, kardeşliği daha da pekiştirecek bir umuda yolculuk başlatıldığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin her alanda; siyasal, sosyal, özellikle de ekonomik alanda büyük başarılar yaşadığı bir dönemde maalesef, 3-5 gündür hiç arzu etmediğimiz olaylara, saldırılara, provokasyonlara ne yazık ki şahit oluyoruz. Geçmişte, hükümetleri tehdit etmek, hükümetleri hizaya getirmek, bir kaos ortamı oluşturarak, demokrasi dışı müdahalelere zemin hazırlamak için tertip edilen tuzakların benzerini, şu anda tekrar yaşıyoruz. Sandıkta başarı sağlayamayanların ve başarı sağlayamayacağını da bilen, son dönemde sık sık sokak sokak direniş çağrısı yapan bir anamuhalefet parrtisinin ve onun yanında diğerlerinin umutsuzluk içinde bu eylemleri kışkırttığını görüyoruz."
Erdoğan, dün, bütün taraflara çağrısını yaptığını hatırlatarak, "Protestoysa, protestonuzu yaptınız. Legal, illegal... Meseleniz ağaç dikmek midir? Ağaç kesimi... Böyle bir şey söz konusu değil. Ağaç sökümü olarak, oradaki bir yayalaştırmada 12 tane ağacın sökümü söz konusudur. Artık biliyorsunuz, ağaç sökme makinasıyla ağaç sökülüp, alınıp, bir başka yere dikilir" dedi.
TEM'de, E5'te orta refüjdeki büyümüş ağaçları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde diktirdiğini kaydeden Erdoğan, o dönemde İtalya'dan, Almanya'dan ağaç ithal ettiklerini çünkü bir an önce İstanbul'u yeşile büründürmek istediklerini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, Türkiye genelinde 2 milyarı aşkın fidan, 750 milyon civarında 3-10 yaş grubu arasında ağaç diktiklerini, 160 civarında park tesis ettiklerini, 250 bin-500 bin metrekare bedelsiz arazi verdiklerini anlattı.
ERDOĞAN, ŞÖYLE DEVAM ETTİ:
"Böyle bir çalışmanın içerisinde olan bize, ağaç katliamı yapıyormuş diye hava atıyorlar. Belediye başkanlığım döneminde Kilyos Zekeriyaköy'de üniversite yapmak adına 10 binlerce 10 yaş grubu üzerinde ağaçlar söküldü. Ne yapacaklarını söylediler? Üniversite yapacaklarını söylediler. Ben onlarla çok büyük bir mücadele verdim. 'Eğer üniversite yapacaksanız niçin orası? Orman alanı dışında yerler var. Bulun oralarda yapın, sizin paranız da var. Türkiye'nin bir numaralı iş grubusunuz, bir başka yerde yapın' dedim. O zaman ben yanımda bu çevrecilerin hiçbirini bulamadım. Devrin Cumhurbaşkanı açılışını yaparken, ben cezaevindeydim o zaman, 'Burayı engellemek isteyenler şimdi nerede?' diye açıklama yaptı. Cezaevinden çıktım, davama yine devam ettim ve sonunda davayı kazandım.
Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın kiracısıdır o üniversite. Yıkabilirdik ama üniversite olduğu için yıkmadık. Bu grup, Türkiye'nin bir numaralı holdingi. Hani niye konuşmuyorsunuz? Hadi gidin orada bir gösteri yapın. Gezi Parkı'nda 12 tane ağaç dediniz, bundan dolayı bunları yaptınız."
"DERT BAŞKA"
Başbakan Erdoğan, 'Taksim'de Gezi Parkı ortadan kalksın' iddiasında olmadıklarını vurgulayarak, 3. Selim tarafından 1780'de yaptırılan Topçu Kışlası'nı yeşili de muhafaza edecek şekilde yeniden inşa etmek, AKM'yi yıkmak suretiyle, arkasında ve yanındaki boşluğu katacak şekilde dev bir kültür ve opera binasını yapmak istedikleri dile getirdi.
Erdoğan, "Çünkü şu andakinin hiçbir işlevi dahi kalmadı. Orada etkinlik yapanlar da memnun değil. Samimi, dürüst olanlar, 'Burası bir kültür merkezi olmaktan başka adını ne koyarsanız' diyor" ifadelerini kullandı.
Taksim Meydanı'nı yayalaştırdıklarına da değinen Erdoğan, "Tutturmuşlar AVM, AVM olacak. Uluslararası camiada alışılmış bir AVM'yi zaten siz buradaki alana yapamazsınız. Burada, kesinleşmiş olarak bir AVM projesi de yok. Belki biz buraya bir şehir müzesi yapacağız, burada farklı etkinlikleri ortaya koyabilecek bir mimari eser ortaya koyacağız. Kesinleşen, elimizde belirlenen bir belge var mı? Yok. Sadece bir kez söylenmiş, ifade edilmiş olaylar üzerine...Karşımızda bir muhatap da yok... Alıyorlar, birilerini geliyorlar, onlarla beraber orada gösteri yapıyorlar. Dert başka" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin son 10 yıldaki ekonomik ilerlemesine ilişkin bilgi verirken, "Böyle bir ekonomik kalkınma sürecini yakalamış Türkiye'nin bu gidişini engellemek, bu gidişe 'Dur' demek isteyen malum muhfiller, bunu hazmedemeyen mahfiller, işte bu tür çılgınlıklar içine giriyorlar. Kendilerine göre, yakıyorlar, yıkıyorlar, cam, çerçeve... Buraların taşlarını sökerek esnafın camlarını kırıyorlar. Bu mu demokrasi? Soruyorum... 'Tayyip Erdoğan diktatördür'. Bu millete hizmetkar olan bir insana diktatör yakıştırmasını yapıyorlarsa, diyecek bir şey yok. Benim, 81 vilayatte 76 milyon vatandaşıma hizmet etmekten başka bir derdim olmamıştır" dedi.
CHP'nin İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde çöp yığınlarının kaldırılamadığını, İstanbul'un su sıkıntısı çektiğini, hava kirliliği olduğunu, Haliç'in pislikten geçilmediğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Her türlü kamuoyu araştırmasını yapıyoruz ve adımlarımızı ona göre atıyoruz. Taksim'le ilgili de 2011 seçimleri öncesinde tüm kamuoyu araştırmalarımızı yaptık, adımlarımızı ona göre attık ve atıyoruz. Taksim Kışlası'nı CHP zihniyeti yıktı, onun yerine Taksim Stadı olarak kullandı. Şu anda İnönü Stadyumu olarak kullanılan yerde, eskiden Dolmabahçe Sarayı'nın ahırları vardı. Onu yıkıp stad yaptılar. Bakın bunların hepsi o dönemde olmuş. Bunlara sesi çıkmayanların, orada şu anda sökülen 12 tane ağaca bu şekilde tepkilerini çevrecilik adına değil, ideolojik bazlı olarak ifade etmek istiyorum."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin son 10 yılda Balkanlar konusunda 100 yıllık bir ihmali gidermeye çalıştığını belirterek, "Bosna'da Mostar Köprüsü'nü düşünün. Batı dünyası yıktı, biz inşa ettik. Drina köprüsünü onlar yıktı, biz inşa ettik. Camilerimizi yıktılar, biz inşa ettik. Nİye? Bizim manevi bir borcumuz var da onun için" dedi.
Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği'nin Haliç Kongre Merkezi'ndeki Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Erdoğan, derneğin 1950'den bu yana Rumeli Türkleri'nin hak mücadelesini sürdürdüğünü, kardeşliğe, dayanışmaya eşsiz katkılar sağladığını belirtti.
"Millet olarak, yakın tarihte gerçekten çok büyük acılar yaşadık" ifadesini kullanan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birinci Dünya Savaşı yıllarında, onlarca cephede yüzbinlerce askerimizi şehit vermenin yanında, maalesef yine yüzbinlerce kardeşimiz yerinden, yurdundan, evinden, yuvasından mahrum kaldı. Balkan acısı, bizim yüreğimizde hiçbir zaman dinmemiş ve dinmeyecek bir sızıdır. Yüzyıllar boyunca yaşadığı, emek verdiği, ter akıttığı, yurt edindiği topraklardan koparılmanın, bir insan için ne büyük, tarifsiz acı olduğunu biliyoruz."
Balkanlar'daki çalkantıların son 100 yıl içinde de zaman zaman nüksettiğini ve büyük acılara, kayıplara ve göçlere yol açtığını anlatan Erdoğan, "Dünyanın belki de en güzel coğrafyalarından biri olan Balkanlar, maalesef siyasi ve etnik çekişmelerin cenderesinde ağır bedeller ödedi. Balkan coğrafyasında yaşanan acının, tüm insanlığa yetecek kadar çok ve derin olduğunu hepimiz biliyoruz" diye konuştu.
NATO MÜZAKERELERİ
"Dileğimiz, arzumuz, en önemlisi de çabamız, önümüzdeki dönemde Balkanlar'ın, geçmişte yaşananlardan ders çıkartarak, barışa, huzura, istikrara ve güvenliğe kavuşmasıdır" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir yandan tüm ülkelerde demokrasi güçlendirilerek, diğer yandan ekonomik kalkınma sağlanarak, Balkanlar'ın, kalıcı istikrara, kalıcı huzur ve refaha kavuşacağına biz yürekten inanıyoruz. Bunun için tüm bölge ülkelerinin, bölge ülkeleri üzerinde etkinliği bulunan tüm dünya devletlerinin gayret göstermesi, fedakarlık yapması gerekiyor. Fakat burada bir gerçek var. Şunu iyi bilmemiz lazım. Hiçbir zaman dünya Balkanlar'a bizim beklentilerimize cevap verecek şekilde bakmamıştır, yaklaşmamıştır. İşte şu anda NATO müzakerleri yapılıyor. Ama Balkanlar'daki ülkelere biz bütün gayretlerimizi göstermemize rağmen NATO için halen 'evet' diyemiyorlar, kapıları açamıyorlar. Bunun nedenini anlıyorsunuz. O da nedir? Özellikle Balkanlar'daki Müslümanlar'ın NATO içinde yer almasından duydukları ve duyacakları rahatsızlıktır. Niye? Şimdi diyorlar 'Biz bir Türkiye'yle baş edemiyoruz' Ee, burada bu ülkelerin sayısı ikiye, üçe, dörde yükselirse, ki bu ülkelerde ağırlık Müslümanlar'da değil, gene ağırlık Müslüman olmayanlarda ama buna rağmen NATO'ya almakta tereddüt ediyorlar. Öyle de olsa, böyle de olsa, inanıyorum ki er geç hak tecelli ecekcektir. Biz Türkiye olarak bu konuda üzerimize düşen her şeyi yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz."
Makendonya'nın NATO'ya girişinin önüne, isminin engel olarak konulduğunu anımsatan Erdoğan, "Makedonya'yı isminden dolayı NATO'ya almak istemeyenlere karşı Makedonya'nın yanında tek onurlu duruş yapan Türkiye'dir. Senin adın ne? Greece. Onun adı Makedonya. Niye illa bir yere Makedonya ismini sıkıştıracağım diye kalkıp bu kadar NATO'ya girişine engel olmaya çalışıyorsun? Biz bunu kendilerine açık açık söyledik. Yunanistan'ın başbakanına, ilgili bakanına hep söyledik. Dünyanın değişik ülkelerinde de bunu hep söylüyoruz. Yanlış yapıyorsunuz diyoruz. Bir kelimeye, bir isme takılıp da bir Makedonya halkını cezalandıramazsınız diyoruz. Bu mücadelemiz de aynen bu şekilde devam ediyor" diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN BAKIŞI ÇIKAR ODAKLI DEĞİL
Türkiye'nin Balkanlar'a bakışının çıkar odaklı olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Balkanlar, tüm etnik ve inanç gruplarıyla, bizden bir parçadır; komşudur, dosttur,akrabadır, hatta kardeştir. Onun için Balkanlar'da yaşanan her acı bizim acımızdır, Balkanlarda yaşanan her sevinç, bizim sevincimizdir. Bu anlayışla geleceğin mutlu ve müreffeh Balkanlar'ı için her türlü katkıyı vermeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de Balkanlar'ın adeta yeniden keşfedildiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Soğuk savaşın ardından, oradaki kardeşlerimizle, akrabalarımızla aramızdaki set ortadan kalktı ve hasretle, muhabbetle, büyük bir kucaklaşma, büyük bir kavuşma yaşadık. Ardından, yarım asırlık ayrılığı telafi etmek için, karşılıklı olarak yoğun ziyaretlere ve işbirliğine kapılar araladık. Şu anda, Balkanlar'ın hangi şehrine gidersek gidelim, orada Türkiye'den ziyaretçilerle, yatırımcılarla, işadamlarıyla, sivil toplum örgütleriyle karşılaşıyor ve bundan gurur duyuyoruz. Başta İstanbul olmak üzere, Türkiye'nin her şehrinde, Balkanlar'dan gelen dost ve kardeşlerimizi tam bir misafirperverlikle ağırlıyoruz."
Balkan ülkeleriyle Türkiye arasında ticari, siyasi, kültürel işbirliğini artıracak adımları kararlılıkla attıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Balkanlar'daki eserlerimize, oradaki tarihimize, en önemlisi de oradaki Türk kardeşlerimize artık çok daha samimi, çok daha sıcak bir şekilde, somut bir şekilde sahip çıkıyor, Balkan renkliliğine ve dayanışmasına en güzel katkıyı sağlıyoruz. Bu ilişkiler ne kadar sıklaşırsa, ne kadar yaygınlaşırsa, 100 yıllık boşluğu o kadar hızlı kapatırız, bütünleşmemizi o kadar çabuk sağlarız" dedi.
BİRLİK ÇAĞRISI
"Biz Balkanlar'da Arnavutuyla Türküyle bir ve beraber olmaya mecburuz. Orada asla bir ayrılık olmamalı" ifadelerini kullanan Erdoğan, İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy'un da Arnavut olduğunu hatırlattı. Erdoğan, Ersoy'la ilgili, "Bir Arnavut ama bir Türk'ün duygularını aşabilecek İstiklal Marşı'nı o yazmıştır. Öyle bir istiklal marşı yazmıştır ki Türkiye Cumhuriyeti parlamentosunda saatlerce ayakta alkışlanmıştır" diye konuştu.
"Türkiye güçlendikçe, büyüdükçe, zenginleştikçe, bundan en az ülkemiz sınırları içindeki vatandaşlarımız kadar, Balkanlardaki kardeşlerimizin de faydalanacağından hiç şüpheniz olmasın" diyen Erdoğan, "Bizim için, İstanbul'la, Ankara'yla, İzmir'le, Bursa'yla, Edirne'yle; Üsküp'ün, Prizren'in, Saraybosna'nın, Tiran'ın, Selanik'in, İskeçe'nin, Kırcali'nin, Gümülcine'nin, Şumnu'nun inanın bir farkı yoktur" değerendirmesinde bulundu.
"Çünkü bizim ruh kökümüzde oralardan aldığımız su var, güç var, biz onlardan ayrı düşünemeyiz, ayrı yaşayamayız" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben Mostar'daki havayı bir kenara koyamam. Priştine'de, Prizren'de yaşadığımı bir kenara koyamam. Oradaki insanların bana olan aşkı, ilgisi neyse, en az benim de onlara olan aşkım, ilgim, heyecanım odur. Biz, kendi şehirlerimize hangi muhabbetle, hangi duyguyla bakıyorsak, oralardaki şehirlerimize de aynı şekilde bakıyoruz. Bu şehirlerde ve tüm Balkanlar'da yaşayan kardeşlerimin de aynı duygular içinde olduklarını gayet iyi biliyorum. Türkiye olarak TİKA'mızla, Yunus Emre Enstitülerimizle, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığımızla, özel sektörümüzle; velhasıl tüm imkanlarımızla kardeşlerimizin yanındayız, hizmetindeyiz. Oralardaki kardeşlerimize her geçen yıl çok daha fazla, çok daha yaygın hizmetler götürüyor, her alanda dertlerine derman olmaya çalışıyoruz. Ata yadigarı eserlerin korunması, medeniyet değerlerimize sahip çıkılması yanında, oradaki kardeşlerimizin günlük hayatlarını kolaylaştırmaya yönelik projeleri kararlılıkla hayata geçiriyoruz."
ALİ RIZA EFENDİ'NİN EVİ
Erdoğan, bu kapsamda Mustafa Kemal Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin Makedonya'daki evini aslına uygun olarak inşa edildiğini belirterek, Kosova'da Murat Hüdavendigar türbesi ve külliyesinin, Prizren'de Sinan Paşa Camisi'ni, Priştine'de Fatih Sultan Camisi'nin restore edildiğini kaydetti.
Priştine merkezinde de büyük bir cami yapılacağı bilgisini veren Erdoğan, "Proje hazır ve süratle inşaallah inşaatına başlayacağımız ve Priştine de bu büyükçe camiyi yapacağız" diye konuştu.
Salonda bulunanlara seslenen Erdoğan, onlardan Balkanları sık sık ziyaret etmelerini isteyerek, "Bir iki göbek geriye gititğimizde nereden nereye geldiğimizi bilmemiz lazım" dedi.
Kosova'nın Dragaş bölgesinde ihtiyar bir vatandaşın TİKA temsilcilerine "Hoş geldiniz ama niye bu kadar geç kaldınız? 1912'den beri sizi bekliyoruz" dediğini aktaran Erdoğan, "Biz 1912'den beri ihmal edilmiş bir dönemi şu anda inşa ediyoruz. 10 yıldır buna çalışıyoruz. Bosna'da Mostar Köprüsü'nü düşünün. Batı dünyası yıktı, biz inşa ettik. Drina köprüsünü onlar yıktı, biz inşa ettik. Camilerimizi yıktılar, biz inşa ettik. Niye? Bizim manevi bir borcumuz var da onun için" ifadelerini kullandı.
Aliya İzzetbegoviç'i ölüm döşeğinde ziyaret ettiğini anlatan Erdoğan, bu ziyaretle ilgili şunları söyledi:
"Bana, 'buralar Devlet-i Aliye'nin bakiyesi, bu topraklara siz uzak duramazsınız, siz burayı ihmal etememelisiniz. Buraya gelecek, ilgilenecek, bakacaksınız" dedi. O bizim için çok önemli bir vasiyetti, ertesi gün ölüm haberini aldık. Biz Balkanlar'a uzak duramayız, Rumeli'ye uzak duramayız. Onun için, asırlık gecikmeyi telafi etmek için çabaladık, çabalıyoruz ve çabalayacağız. Balkanlar'da, kalıcı huzuru, kalıcı barışı, en önemlisi de birlikte yaşama kültürünü muhafaza etmek, daha da yüceltmek için gayret gösteriyoruz. Ne olur yalvarıyorum sizlere. Türküyle, Arnavuduyla, Boşnağıyla, vesaire… Kardeşlerim; biz biriz, beraberiz, biz ayrı olmayacağız. Bizim içimize ayrılık tohumlarını ekmek isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Biz bir olalım, iri olalım, diri olalım. "
Erdoğan, salonda bulunanlara seslenerek, "İnşallah sizlerin de desteğiyle, kısa sürede bunu başaracağımıza, Balkanlar'ı yeniden bir barış ve hoşgörü coğrafyasına dönüştüreceğimize yürekten inanıyorum" diye konuştu.