Çok satan psikolojik gerilim kitaplarının yazarı Patricia MacDonald'ın öykülerinin ilginç bir çıkış noktası var; 'ya tüm delillerin suçlunun kim olduğunu gösterdiği davalarda, aslında akla hiç gelmeyen başka bir şeyler yaşandıysa!' MacDonald, bu duruma tipik bir örnek olarak OJ Simpson davasına değiniyor mesela. Romanlarında işlediği bir diğer ortak nokta da hep aile ya da yakın arkadaş çevresinde işlenen suçları anlatıyor olması.
Beşikten Mezara da yine bu izlekler etrafında gelişen bir öyküyü anlatıyor. New York'un Long Island kıyı şeridinde, son derece huzurlu görünen bir sahil beldesinde, zengin bir muhitte geçen öyküde, bizi en yakın arkadaşının karıştığı bir cinayeti aydınlatmaya çalışan genç bir kadınla tanıştırıyor. Hikayenin başlangıcında, kimsesiz büyüyen, bir İngiliz edebiyatı doktora öğrencisi olan Morgan, artık iki kız kardeş gibi oldukları en yakın kız arkadaşının yeni doğan bebeğinin vaftiz töreni için Long Island'daki evlerine geldiğinde, arkadaşı Claire'in şiddetli bir doğum sonrası depresyonuyla mücadele ettiğine tanık oluyor. Vaftiz töreni sonrası kutlama yapmak için eve döndüklerinde karşılaştıkları esrarengiz bir genç kızın sözleri ise Claire'in hassas psikolojisini iyice bozuyor. Genç kız, Claire'in kocasının, babası olduğunu iddia ediyor çünkü. Ne var ki bunlar hiçbir şey değildir çünkü asıl trajedi birkaç hafta sonra baş gösteriyor. Morgan, Claire'den aldığı telefonla dehşete düşüyor. Claire, kocası ve yeni doğan bebeğini öldürdüğü için polisler tarafından tutuklandığını söylüyor çünkü!
DÜNYAYA KARŞI TEK BAŞINA
Ve asıl hikaye de bundan sonra başlıyor. Kendisi bizzat suçunu itiraf etse de çok iyi tanıdığı arkadaşının böyle korkunç bir şey yapamayacağına inanan Morgan, bir yandan tüm dünyaya karşı onun yanında olmayı sürdürürken, bir yandan da bu tuhaf ikili cinayetin ardındakileri araştırmak için bir mücadeleye giriyor. Arkadaşının böyle bir itirafı hangi şartlar altında etmiş olabileceğine kafa yoruyor. Bu arada Claire'in geçmişi ve öldürülen kocasının ailesi hakkında da daha çok ipucu sahibi oluyoruz. Chapman, bir Agatha Christie titizliğiyle sırayla hikayenin bu yan kahramanları üstüne adeta kamerasını çevirirken, biz de bu tuhaf cinayet vakasının ardında kimin parmağı olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Tüm bunlar yaşanırken, Morgan da bir yandan ailenin düşmanca tavırlarıyla, bir yandan da çabasını gereksiz bulan kişilerle uğraşmak zorunda kalıyor. Her şeye rağmen en yakın dostuna olan inancını hiç kaybetmeyen Morgan, bu neredeyse dünyaya karşı tek başına yürüttüğü mücadelesinde, hem yaşamını kaybetmekle hem de hayatının aşkını bulmakla neredeyse aynı anda burun buruna geliyor.
Beşikten Mezara, sürükleyici bir psikolojik gerilim ve polisiye öyküsü... Farklı hikayesiyle sizi ilk baştan içine çekiyor, ardından da Morgan'la birlikte gizemi çözmeniz için yan karakterlerin arasında kıvrak bir kurguyla dolaştırıyor. Bu her şeyden önce inancın ve dostluğun öyküsü... Morgan'ın arkadaşı Claire için sergilediği fedakarlıklara öykünmeden edemiyorsunuz. Bir yandan da bir kadının tüm dünyaya karşı cesaretle sergilediği bir savaşın öyküsü... Şu ünlü, size inanan tek bir kişi bile tüm dünyayı değiştirebilir sözünü kanıtlıyor adeta. Chapman'ın yine alametifarikalarından bir diğeri olan öyküye kattığı bir tutam romantizm ise öyküye bambaşka bir yan boyut daha ekliyor. Bu haliyle erkeklerden çok kadın okuyuculara hitap ettiğini söyleyebileceğimiz romanın esas kahramanları, daha doğrusu iyisi ve kötüsüyle ilginç karakterleri de kadınlardan oluşuyor zaten. Erkekler ise çok daha tek boyutlu tasvir ediliyor. Kitap belki bir başyapıt değil ama sürükleyiciliği ve dozunda tuttuğu gerilim öğeleriyle rahatça okunan, hoşça vakit geçirten bir okuma serüveni sunuyor. Bir çoksatardan beklenenleri fazlasıyla okuruna sunuyor.
BEŞİKTEN MEZARA
Patricia MacDonald Çeviren: İren Kori Epsilon Yayınları Polisiye 320 s., 18,50 TL