Andrew Crumey, İskoçyalı bir ödüllü yazar ve aynı zamanda da teorik fizik doktoru. Yani beyninin iki yanını da mükemmel kullanabilen nadir insanlardan biri.
Mobius Dick ise bu iki farklı dünyayı, yani teorik fizik ile edebiyatı şaşılacak bir uyumla bir araya getiriyor.
Mobius Dick, uyarmam lazım ki gerçekten zor, karmaşık, okuyucunun kafasını allak bullak eden bir kitap. Crumey, okuyucusundan zaman zaman neredeyse kendi seviyesine çıkmasını bekliyor. Yani hem kuantum fiziğinden hem de edebiyat ve sanattan anlamalarını... Öte yandan bu, bir o kadar da zevkli bir yolculuk, hele de iki konuya da ilgi duyuyorsanız!
Mobius Dick, esasen paralel evrenler kuramının etrafında dolaşıyor. Ringer (bu arada halka anlamına gelen isme dikkat!) adlı bir fizik profesörü bir gün telefonunda kimden geldiğini bilmediği bir mesaj buluyor: "Beni ara. H." Bu mesajının ardından tesadüfen girdiği bir edebiyat semineri ve sonrasında İskoçya'nın kırsalındaki bir nükleer araştırma merkezinde bilimsel bir konuşma yapmak için çıktığı bir yolculuk, hayatına beklenmedik tesadüfleri davet ediyor. Bu arada bir başka yerde ise tuhaf bir hafıza kaybından mustarip, kendini hastanede bulan bir hasta ile karşılaşıyoruz. Bir süre sonra hastanın yani Harry'nin Ringer'a o tuhaf mesajı gelecekten (!) gönderen kişi olduğunu ve aslında paralel bir evrendeki başka bir gerçeklikte yaşadığını kavrıyoruz. Bu arada hikayeyi yer yer, hiç tanımadığımız Heinrich Behring adlı bir yazarın yazdığı metinler kesiyor. Onun metinleri aracılığıyla Schumann'ın ve kuantum fiziğinin babası sayılan Schrödinger'in hikayelerini izliyoruz. Büyük besteci ve aynı zamanda edebiyat ve Goethe düşkünü Schumann, uzaktaki bir akıl hastanesinde delirerek ölüyor. Schrödinger ise İsviçre'deki bir sanatoryumda, ona büyük şöhretini sağlayacak denklemi keşfediyor. Öte yandan Thomas Mann da aynı sanatoryumda kalıyor. Mann da bu arada Goethe düşkünlüğüyle tanınıyor ve onun
Faust'undan yola çıkarak
Dr. Faustus'u yazıyor. Ne var ki Harry'nin yaşadığı gerçeklikte Thomas Mann diye biri hiç var olmamış. Heinrich Behring isimli bir yazarın
Profesör Faust adlı bir eseri vardır öte yandan! Bir de şu durum var, bizim evrenimizde Naziler yenildi çünkü onların nükleer araştırmalarının başındaki Werner Heisenberg hesaplamalarını doğru yapamamıştı. Bu arada o da Schrödinger'le benzer bir buluş yapmış, ancak sonuçta Schrödinger'in formülü kabul edilmişti. Oysa iki formül de farklı yollardan aynı sonuca varıyordu. Adeta birbirlerinin yansıması, paralel gerçeklikleriydi. Ama Harry'nin evreninde tüm bu olayların tam tersi gerçekleşmiş, asıl kazanan Heisenberg ve Naziler olmuş olabilir değil mi? Aslında tüm bu karışıklıkların nedeni ise Ringer'ın yani olayları birbirine bağlayan kişinin gittiği araştırma merkezindeki Hubble benzeri bir atom hızlandırıcısında yapılan deneylerle ilgilidir. Vakum enerjisiyle tahmin bile edilemeyecek yükseklikte bir enerji elde etmeyi planlamaktadırlar. Ama bunun riskleri de vardır elbette. Bir kara deliğin oluşarak evreni yutması ya da farklı gerçeklik boyutlarına ani sıçramalar olması gibi... Belli ki cihaz çalışmış ve farklı gerçeklikler, farklı paralel evrenler birbirlerine bağlanmıştır. Aynen romana adını da veren Mobius şeridi gibi... Ve sonuçta gerçeklik kavramı da birbirine girmiştir. Şimdi asıl soru şudur: Gerçek, ne kadar gerçektir? Kendi halinde bir fizik profesörü olan Ringer, hiç beklemediği halde kendini olayları çözmek zorunda kalan bir kahramana dönüşmüş olarak bulur.
KUANTUM FİZİĞİ VE SANATÇILAR
Evet, uyarmıştım
Mobius Dick zor bir kitap. Çoğu zaman beyninizi fazla zorlamanız gerekiyor. İleri fizikle ilgili bazı bölümler var ki hiçbir şey anlamadan kalakaldığınız olabiliyor. Ancak öte yandan gerçeklik kavramı ve bellek mevzuları üstünde düşünmenize neden olan, kuantum fiziği ve paralel evrenler konusunda zihninizi açan bu ilginç kitap; bir yandan da yazarlar, besteciler ve düşünürler üstüne kurduğu bağlarla entelektüel zevkler yaşamanızı da sağlıyor. Bir de eklemeden geçemeyeceğim, tuhaf tesadüflerin anlamını araştıran
Mobius Dick'in bir yandan okuru üstünde de yan etkileri olabiliyor. Örneğin bu satırların yazarı, ek için hazırladığı diğer iki kitap olan Thomas Mann'ın
Zor Saat'i ve Mark Watson'ın
On Bir'iyle
Mobius Dick arasındaki tuhaf tesadüfleri açıklamakta zorlanıyor.
On Bir, 'tuhaf tesadüflerle' birbirine bağlanan bir grup insanın hayatını ve kader konusunu işliyor, sonunda da onları birbirine bağlayan ana karakterle yeniden zinciri kapatıyor. Kitapta bir de yere düşürülen bir bebek motifi var. Thomas Mann'ın kitabı zaten baştan aşağıya
Mobius Dick'te anlatılan edebiyat ve sanat dünyasının önemli isimleriyle ilgili. Ve tabii Mann,
Mobius Dick'in neredeyse yan kahramanlarından biri. Öte yandan
Zor Saat'te de yere düşürülen bir bebek var! Ve son olarak, Ringer karakteri de aynı
On Bir'deki ana karakter gibi tüm olayları ve diğer kahramanları birbirine bağlayan ana zincir görevini görüyor. Nasıl ama? Bitmedi! Eğer İngiliz
The Guardian gazetesinin eleştirmeni Nicholas Lezard'ın başına da benzer bir şeyin geldiğini okumasam, aslında belki de yukarıdaki kişisel bölümü yazmayacaktım. Nicholas Lezard da son derece etkilenmiş ve kafası karışmış bir şekilde kitabı okur, olasılıklar ve kitapta sık sık geçen
Faust üstüne düşünürken, aylar önce aldığı ve henüz hiç dinlemediği bir CD'yi dinlemeye karar veriyor. Ve birden şaşkınlıkla, çalan şarkının daha önce hiç dinlemediği Faust adlı bir gruba ait olduğunu görüyor! Lezard'ın son olarak eklediğine göre bu durumun üstesinden uzun süre gelememiş!
MOBIUS DICK
Andrew Crumey Çeviren: Özde Duygu Gürkan Metis Yayınları - Roman 241 s., 18 TL