Mustafa Kutlu Türk Edebiyatı'nın üslup sahibi hikayecilerinden. İlk hikayesi 1968 tarihinde
Hareket dergisinde yayımlanmış. O günden beri yılmadan, yorulmadan, hikayeden bıkmadan, hikayeyi bıktırmadan yazmaya devam ediyor. 20. hikaye kitabı
Hayat Güzeldir geçtiğimiz haftalarda raflardaki yerini aldı. Kitabı okuduk ve Kutlu'yla kitabında anlattığı hikayeleri tartışmak istedik. Kabul etmedi. "Bende anksiyete var," dedi. "Tedavi görüyorum. Ama ne zaman sözgelimi televizyonda 'filanca'yı görsem sinirlerim beynime hücum ediyor, konuşamıyorum." Kutlu'yu bu hale getiren: Filancaların ve falancaların temsil ettiği kirliliğe ve çirkinliğe artık daha fazla tahammül edemiyor oluşu. Hikayelerinde güzelliği işlemeye ve yaymaya çalışıyor olması da bundan olsa gerek.
Hayat Güzeldir, hepsi de hayatın güzelliğini anlatan 21 kısa hikayeden oluşuyor. Kahramanlarımız, Kutlu'nun daha önceki hikayelerinden aşinası olduğumuz kişiler... Çoğunlukla yoksul insanlar bunlar. Garip insanlar. Büyük şehirlerde yaşasalar da taşralılar. Öyle ya da böyle 'göç'ü yaşamışlar. Ya anne babalarından ayrılmış ya da yersiz yurtsuz kalmışlar. Hayatın bir köşesine, bir uçurumun kenarına fırlatılmışlar. Ve tırnaklarıyla orada tutunmaya çalışıyorlar. Ama aynı zamanda erdemli insanlar bunlar. Yaşadıkları zorluklar onları hırçınlaştırıp isyan ettirmiyor. Kalplerindeki iyimserliği pamuklara sarıp sarmalıyorlar. En zor zamanlarında bile iyilik yapmaktan, güzelliklerin keyfine varmaktan kaçmıyorlar. Kutlu hikayeciliğinin en temel özelliği de bu zaten: 'Küçük' insanları küçümsememesi, 'garip' insanları garipsememesi. Onları kendi şartları içerisinde ele alıp anlamaya çalışması. Her köşe başında rastladığımız ve tanıdığımızı sandığımız insanların tanımadığımız özelliklerini hatırlatıyor bize Kutlu. Seyyar satıcı, simitçi, berber çırağı, küçük esnaf olanların aslında ve en temelde insan olduğunu. Sevdiklerini, paylaştıklarını ve hayal kurduklarını. Ve bütün bunları omuzlarında hayatın ağır yüklerini taşımanın sorumluluğuyla yaptıklarını. Kutlu'nun en önemli özelliklerinden biri üslupçuluğu. Akıcı, fazlalıklardan arındırılmış, kısa cümlelerde uzun anlamları yakalamış bir üslup bu. Basit gibi görünen ama hiç teklemeyen, içerisinde 'mükemmeliyetçilik' ve mükemmellik barındıran bir anlatım tarzı. Yazar, ilk hikaye ve denemelerinde kurduğu bu 'arınmış' üslubu günden güne güçlendirerek sürdürmeyi başarmış. Bu yüzden kitaplarına aşina olanlar nerede Kutlu tarafından yazılmış bir sayfa görseler tanırlar.
KIRMIZI, KOCAMAN BİR GELİNCİK
Kitaba adını veren
Hayat Güzeldir adlı hikayede şöyle bir sahne var. Geçirdiği ölümcül kazanın ardından hemen oracıkta gözlerini açan kahramanımız şunları yapar: "Gözlerini açtığında gördüğü ilk şey, arabanın açık camından neredeyse içeriye girmeye çalışan bir gelincik oldu. Kırmızı, kocaman bir gelincik. Elinde olmaksızın, o durumda gelinciğe gülümsedi. (...) Gelinciğin kadife yapraklarına dokundu. "Naber güzelim" diye şakalaştı onunla. Sonra papatyaları, öteki kır çiçeklerini fark etti. Arıları, kelebekleri gördü. Toprağa daha bir dikkatle baktı. Karıncalar, adını bilmediği böcekler bir o yana, bir bu yana gidip geliyor." Hayatın güzelliği gibi Kutlu'nun hikayelerinin güzelliği de en trajik ve keskin geri dönüşlerin kıyısında hissediliyor. Kutlu sıkıştırılmış anların hikayelerini satırlara sıkıştırmadan ferah ferah anlatıyor.
Sevinç adlı hikayede kahramanlarımız iki simitçi çocuktur. Acıkırlar ve tezgahlarındaki bir simidi paylaşmak zorunda kalırlar. Tam o sırada yanlarına bir güvercin yaklaşır ve mahzun gözlerle bakar onlara. Dayanamayıp kendi paylarını güvercine verirler. Ve anlatılması güç bir sevinçle dolu olarak koşarlar evlerine, annelerine. Hem o gün kazandıkları parayı ama daha önemlisi bu mutluluğu paylaşmak için.
Çiçek Tefsiri hikayesinde bir esnaf ancak hasta olmadığını anladığı hastaneden çıkarken farkeder lalelerin güzelliğini. Ve bırakır üç kuruş huzursuz kazanç için mal sahibiyle, çevresiyle ve aile fertleriyle didişmeyi.
Paranın Yükü'nde vefat eden patronunun çocuklarına güvenmediği için kendisine emanet ettiği parayı yoksullara dağıtmak için günlerce uyumayan ve bitirdiği gece rüyasında patronunun görünce uyanıp ağlayan yaşlı ve yoksul bir kahyanın hikayesi anlatılıyor.
Her Kuşun Bir Dalı Var'da kendisine bırakılan öksüz ve yetim çocuğu öz evladı gibi seven, koruyan, kollayan; onun yıkılan yuvasını kendi elleriyle yapan ve nihayet kızıyla evlendirip malının mülkünün sahibi yapan bir ustanın.
Sebebimsin'de üniversitede okumak üzere taşradan gelen İbrahim adlı genç sevdiği kıza elifba hediye ediyor aşkının masumiyetini ispat için.
Sırılsıklam'da bir berber çırağı ile konfeksiyonda çalışan bir kızın aşkı anlatılıyor. Hikayelerin diğer kahramanlarından bazıları: İnce bilekleriyle karpuz taşıyan çocuklar, hatırlarını ancak Hızır'ın sorduğu yaşlı nineler.
Yara adlı hikayede geçen şu cümleler varlığa ulaşırken kaybedilen ve yokluktayken hissedilen güzellikleri ne de güzel anlatıyor: "Hayat zordu. Fakirdik. Çocuktuk biz. Ama her şey sanki bugünden daha güzel, daha zevkli, heyecanlı ve dopdoluydu. Şimdi büyüdük, iş güç sahibi olduk. Ne kapalı (çocukken top oynadıkları alan) kaldı ne babamın hurda arabası. Hepsi bir yana inanmazsın ama kulağımdan tutup çekmesini bile özlüyorum. Bana "Bir kere de şu tütünü unutma be oğlum. Hem tütünü unutuyorsun hem parayı düşürüyorsun. Seni ne yapayım ben şimdi," demesini. Ah baba ah, sağ olaydın da, ayağının altına alıp çiğneyeydin. Çocuk yaşta koyup gittin bizi." Burada duygular zihnimizde düğümleniyor bizim de. Kitabın kapağını kapatıyor ve halen sağ olan ama mütemadiyen ihmal ettiğimiz babamızı arıyoruz. Sadece "Seni özledim" ve "Seni seviyorum" demek için. Yaşıyorsa babanız, siz de öyle yapın.
DERGAH VE MUSTAFA KUTLU
Kutlu'nun daha önce yayımlanmış hikaye kitaplarından bazılarının adları şunlar:
Gönül İşi (1974),
Yokuşa Akan Sular (1979),
Yoksulluk İçimizde (1981),
Ya Tahammül Ya Sefer (1983),
Bu Böyledir (1987),
Hüzün ve Tesadüf (1995),
Uzun Hikaye (2000),
Beyhude Ömrüm (2001),
Mavi Kuş (2002),
Menekşeli Mektup (2006). Yine de Mustafa Kutlu sadece bir hikayeci değil. Sait Faik'in
Hikaye Dünyası (1968),
Sabahattin Ali (1972),
Şehir Mektupları (1995),
Akasya İle Mandolin (1999),
Yoksulluk Kitabı (2004) adlı deneme ve inceleme kitapları da var.
Yıldız Tozu adlı bir çocuk kitabı da. Yakın zamana kadar çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı da yapıyordu. Onu yakından takip edenler, Kutlu'nun yazdığı spor yazılarındaki tadı özlediklerini söyler. Kutlu'nun önemli özelliklerinden biri de Türk Edebiyatı'ndaki
Dergah geleneğini devam ettirmesi.
Dergah, Türkiye'deki en köklü edebiyat dergilerinden biri. Kuruluşu Cumhuriyet öncesine, Yahya Kemallere kadar gidiyor. Dergah Yayınevi ise en köklü yayınevleri arasında. Ve son otuz yıldır bu ikisinin yükü Mustafa Kutlu'nun omuzlarında. Kutlu'nun hikayelerindeki şiirsel dil ve sinematografik anlatım yapımcıların dikkatini çekiyor. Kutlu'ya birçok teklif gelse de o seçici davranıyor. Osman Sınav, Kutlu'nun yazdığı bir hikayeyi
Kapıları Açmak adıyla bir televizyon dizisine uyarladı.
Yoksulluk İçimizde adlı hikayesi de tiyatrocu Ulvi Alacakaptan tarafından kasede okundu.
HAYAT GÜZELDİR
Mustafa Kutlu Dergah Yayınevi Öykü 175 s., 10 TL