Ahmet
Ümit'in
Kukla romanını hatırlarsınız, 2000'lerin başında yayımlanan kitap devlet içindeki karanlık ilişkileri bir gazetecinin gözünden anlatıyordu. Bu nedenle Kukla, Susurluk'un romanı olarak kabul edilir. Ama bunların ötesinde roman, edebiyatımızda pek de iyi örneklerine rastlayamadığımız bir politik polisiyeydi. Sonrasında politik polisiye türünde çok kitap yayımlandı. Ama çoğunun genelde şöyle bir zaafı vardı, edebiyat es geçiliyordu. Gazeteci Timur Soykan'ın Zavallı'sı işin hakkını veren politik polisiyelerden. Kahramanları, arkadaş da olan iki polis. Önemli bir soruşturma yürütürken biri öldürülüyor. Diğeri de katilin peşine düşüyor ve baş döndüren gerçeklerle karşılaşıyor. Ama kitabı iyi yapan edebiyatı... Kitabın kurgusu, mekan tasvirleri, Türkçesi, anlatımı dört dörtlük. Zavallı aynı zamanda bir ilk roman.
- Gazetecilik bir noktadan sonra edebi metin üretme konusunda insanı dizginler. Ama kitapta iyi bir 'edebi işçilik' var.
- Gazetecilikteki alan darlığı ve yazım tekniği, bir süre sonra bu işi yapan insanın alışkanlıklarına dönüşüyor. Uzun zamandır internette ve gazetede uzun metinlerin okunmadığı, '140 karakter'in en iyisi olduğu, okurun çok kolaya kaçtığı bir dönemde gazetecilik yapıyoruz. Gazetecilik yazı kabiliyetimizi fazlasıyla törpülüyor. Bu, büyük bir engel. Ama dokuz yıl yaptığım gece-polis-adliye muhabirliğim döneminde, yazılar bu kadar kısa olmak zorunda değildi. Ben de haberleri öyküsel bir tarzda kaleme almıştım. Belki bir ölçüde kendimi korumayı başarmışımdır.
- Metinlerde kurguya olan hassasiyetiniz nereden geliyor?
- Bence bir metni en etkileyici kılan unsur kurgu. İyi kurgu çoğu zaman iyi cümleler kadar his taşımayı, hatta daha fazlasını sağlıyor. İyi hikaye anlatmanın en önemli şartlarından biri; doğru zamanlamayla güzel bağlantılar kurmak, çelişkileri, incelikle vurgulayabilmek. Okur, o kurgu sayesinde kendi zihninde, hikayeleri bağlayıp sonuçlar çıkardığı için metin daha etkili ve eğlenceli bir hale geliyor. Daha fazla duygu ve düşünce ortaya çıkıyor. Zavallı'da bir kurgu bütünlüğü var. Kitabın ilk sayfalarındaki bir olayla sonundaki olay ya da karakter özelliği bağlanabiliyor. Anlatılan her şeyin bu kurgusal bütünlük içinde bir nedeni var. Ayrıca kurgunun metnin akıcılığını artırması amaçlarımdan biriydi.
GEÇ KALAN GERÇEKLER
- Elimizde politik bir polisiye var. Polislerin dünyasını çok ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Gazetecilik gözleminiz dışında yararlandığınız kaynaklar oldu mu?
- Gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda gece muhabirliği yaptım. O zaman polis telsizi dinliyorsun, onlarla vakit geçiriyorsun. Sokaktaki polisin nasıl çalıştığını görüyorsun. Daha sonra da polis muhabirliği yaptım. Emniyet müdürlüğüne sık sık gidiyor, saatlerce bekliyordum. Böyle olunca zamanla onların dünyası konusunda pek çok fikrin oluyor. Muhabirlik hayatının önemli bir bölümü polis soruşturmalarını takip etmek, iddianameler okumakla geçince bu konuda bir bilgi birikimi ediniyorsun. Bir soruşturmanın nasıl yürütüldüğünü öğreniyorsun. Ayrıca takıldığım noktalarda danıştığım kişiler oldu.
- Zavallı içerik ve biçim olarak oldukça dengeli bir kitap. Bu dengeyi kurarken, sizin için okuduğunuz iyi kitaplar mı yoksa kötü kitaplar mı daha öğretici oldu?
- İyi kitaplardan da kötü kitaplardan da çıkardığımız pek çok ders oluyor. Ama iyi kitapların çok daha fazla öğretici olduğunu söyleyebilirim. Çünkü hafızaya kazınıyor ve zihnimizde ilerliyorlar. Ancak Türkiye'de politik polisiyenin çok fazla örneği olmasa da, kitabın özgün olması için gerçekten uğraştığımı söyleyebilirim.
- Kitap, kimsenin 'gerçekle' ilgilenmediğini, 'üretilmiş gerçeklerle' işin yürütüldüğünü ve büyük siyasi operasyonların da bu 'üretilmiş gerçeklerle' hayata geçirildiğini iddia ediyor. Gerçeğin peşine düşenler ise zavallı olarak nitelendiriliyor. Sizce, gerçek tam anlamıyla ne zaman ortaya çıkar?
- Kitap siyasetin, iktidarın ihtiyaç duyduğu yeni 'gerçekler' yaratmasını ve memurlarının buna hizmet etmesini anlatıyor. Aslında bu yeni gerçeklerin yalan olduğunu herkes biliyor. Ama koltuğunu kaybetmemek, yükselmek, iktidara, amirlere kendini kanıtlamak gibi onlarca zavallı halin sonunda devletin memurları için gerçeğin hiçbir önemi kalmıyor. Kitapta gerçeğin peşine bir cinayet sonrasında yaşanan acıyla düşülüyor. Çünkü kahramanımız böyle bir elem yaşarken, acının tek tesellisinin adalet olduğunu görüyor, gerçeğe muhtaç oluyor. Katilin peşindeyken karşısına çıkan yalanlar zinciri sonunda gerçek bir cinnet halinde ortaya çıkıyor. Zaten Türkiye siyasal hayatına baktığımızda adalet sisteminin her zaman iktidarların oyun alanı olarak kaldığını görüyoruz. Bireyin adalet isteği, iktidarın çıkarları ile çatışıyorsa orada gerçek kalmıyor. Ya da devletin büyük yalanlarıyla insanların hayatları zindan ediliyor. Ama çok garip bir şekilde iktidar ne kadar güçlü, yalan ne kadar büyük olursa olsun gerçeğin üstü örtülemiyor. Detaylar zamanın eleğinden dökülüyor ve gerçek kalıyor. Ama her zaman adalete ihtiyaç duyanlar için gerçek çok geç kalmış oluyor.
Kitap hiç bitmeyecek sandım
- Yazma sürecinizde en çok zorlandığınız noktalar nelerdi?
- En zor olan benim aynı zamanda haftada altı gün çalışıyor olmamdı. İşten eve gelip kitabın başına oturmak ve uykusuz kalma pahasına devam etmek en zor kısmıydı. Ama kitabın yazım aşamasında gerçekten çok keyif aldım. Başlangıç zorlu bir süreçti. Karakterler ve olay örgüsünü planladığım şekilde yazınca işin eğlenceli kısmı katlanarak arttı. Kitaptaki karakterler rüyama bile giriyordu. Birkaç gün yazmayınca onları özlüyordum. 'Bu kitap hiç bitmeyecek galiba, bitsin artık' diye bağırmak istediğim zamanlar da oldu.
ZAVALLI
Timur Soykan Polisiye Postacı Yayınları 500 s., 20 TL