Fransız yazar ve pilot Exupery'nin
Küçük Prens'i 1943 yılında yayımlandı. Sahra Çölü'ne düşen pilot, orada küçük bir prensle karşılaşmış, onunla yaptığı konuşmalar sayesinde insanların hatalarını ve aptallıklarını anlamıştı.
Küçük Prens, kalbin ve çocuksuluğun masumiyetine adanmış bir anıttı. Evren sonsuz bir devinim içinde değişirken Küçük Prens'in olduğu gibi kalması düşünülemezdi. Yavaş da olsa büyüdü. Bir genç prense dönüştü. Alejandro Guillermo Roemmers isimli bir şair onunla Patagonya'da yaptığı bir araba yolculuğu sırasında karşılaştı. Birlikte üç gün geçirdiler. Başlarından ibret verici olaylar geçti. İnsanlık durumları ve ruh halleri üzerine konuştular. Bu olaylar ve konuşmalar
Genç Prens'in Dönüşü adlı bir kitap haline geldi. Küçük Prens nasıl sevildiyse, Genç Prens de öyle sevildi. Şimdilik 18 dile çevrildi ve bir uluslararası çok satan haline geldi. Kitabı Türkçeye Timaş Yayınevi getirdi. Küçük Prens büyüdüğü için sorunları ve sorunlara bakışı değişti. Yıldızların ardındaki ülkesinden ayrılıp, uzun bir aranın ardından yeniden geldiği bu dünya da değişmişti. Önceki gelişinde bir pilotla arkadaşlık etmişti, bu seferinde bir otomobil sürücüsüyle. Bu yüzden olsa gerek, özgürlük, onun temel meselelerinden biri haline geldi. Yapılmış, belirlenmiş yollarda hareket etmek zorunda olan bir insan ne kadar özgür olabilir? Roemmers tarafından yol kenarında bulunduğunda Genç Prens biraz mahzun ve umutsuz, hatta öfkeliydi. Çocukken karşılaştığı bir pilot onu, kendisine 'kutu içerisinde bir kuzu' verdiğini söyleyerek kandırmıştı. Genç Prens yıllar sonra bir ottan öğrenmişti ki kuzunun küçük bir kutuya sığması mümkün değildir. Ve dünyaya da bu hayal kırıklığıyla yüzleşmek için gelmişti. Roemmers'in kitabı Exupery'nin varisleri tarafından da sevilmiş. Onlardan biri olan Bruno d'Agay kitaba yazdığı önsözü şöyle bitiriyor: "
Genç Prens'in Dönüşü yolumuzu aydınlatıyor; sevginin büyüsüne ve onun her şeyi değiştirme gücüne olan inancımızı tazeliyor." Buradan da anlaşıldığı gibi iki kitap sevgi, mutluluk, acı, ihanet gibi benzer kavramları ele alıyor. İnsanın doğayla ilişkisi, doğayı değiştirmeye değil ona uyum sağlamaya çalışması gerektiği konusunda anlaşıyorlar.
CİDDİ BİR İNSAN OLMADAN BÜYÜMEK
Önceki kitapta Prens, küçük bir çocuktu. Bu kitapta genç oldu. Ve şu soruyu sordu: "Ciddi bir insana dönüşmeden nasıl büyüyebilirim?" Burada 'ciddi insan' tanımlamasının olumsuzluğunu vurgulamakta yarar var. Genç Prens'e göre ciddi insan, kalbin saflığını kaybedip mekanikleşmiştir. Sevmeyi ve affetmeyi bilmez. Rakamlarla fazlasıyla meşguldür. Elindekiyle yetinmez, sürekli daha fazlasını ister... "Dış dünyaya açıldığımız zaman bencillik, anlayışsızlık, öfke ve aldatmayla tanışırız. Başlarda kendimizi savunmaya, masumiyetimizi korumaya çabalarız. Fakat haksızlık, şiddet, yüzeysellik ve sevgisizlik peşimizi bırakmaz. İşte bu yüzden ruhumuz, çevresine neşe ve ışık saçmak yerine, acı fakat önlenemez gerçekliğin karşısında titremeye başlar. Bazıları hayallerinin hazinesini terk ederek akılcı düşünmenin sahte güvencesinin sunduğu hayatla yetinir. Rakamlara ve rutinlere taparlar." 'Ciddi insan' bir düzen kurar ve o düzenin kendisini yönetmesine izin verir... "Ciddi insanlar sürprizlerden ve onların kontrolünden uzak hiçbir şeyden hoşlanmazlar. Ama ellerindeki kontrol büyüdükçe aldıkları zevk de azalır." Giderek yalnızlaşır: "Bu insanlar gerçeklikle yüzleştiklerinde ideallerinden vazgeçemezler (ne de olsa ciddi insanlardır kendileri) ve onları koruyayım derken çevreleriyle aralarına bir duvar örerler; bu da yalnızca ruhlarını boğmaya yarar aslında. Bazen bu duvar o kadar iyi inşa edilir ki içeri girmek ya da dışarı çıkmak için tek bir çatlak bile bulunmaz. Onlar da duvarın dışında kalırlar bu yüzden; kendilerini hareket ettiren ipleri koparılmış kuklalar, kim olduklarını, nereden geldiklerini ve nereye gittiklerini bilmeyen hayaletler gibi."
Genç Prensin Dönüşü, Sokrates'in Platon tarafından kaleme alınan diyaloglarını andırıyor. Doğurtmaca yöntemi uygulanmış. Genç Prens durmadan sorular soruyor. Yazarın son bölümde itiraf ettiği gibi "Genç Prens'in cevaplarını önceden bildiği sorularla bana yol gösterdiğini farkettim." Meraklı olan, anlamaya çalışan ve sürekli sorgulayan Genç Prens'tir ve aslında cevaplar da ondadır. Sorulara cevap veren, bilgece konuşmalar yapan yazar da nihayet anlamıştır ki güçlü söylevler vererek bilgelik taslamak değildir önemli olan. Bilmek ayrı, hissetmek ve yapmak ayrıdır. Sadece biçimsel olarak değil tema olarak da Genç Prens'in dönüşü Sokrates ve Platon'u da içeren binlerce yıllık ezoterik geleneğin, metafizik bilgeliğin bir uzantısı gibi. Kitabın ilk sayfalarında geçen şu cümle bunu apaçık ortaya koyuyor zaten: "Belki de bu evren, yüce bir ruhun gölgesidir."
AFORİZMALAR KİTABI
Genç Prens'in Dönüşü okudukları kitaplardaki cümleleri not alıp sosyal medyada paylaşmayı seven insanlar için de çok yararlı. Kitap adeta aforizmalarla örülmüş. Paylaşımcı okuyuculara yardımcı olmak için bazı cümleler seçtik:
Mutluluk var olmaktan doğar, sahip olmaktan değil.
Sevmek için kusursuz birinin gelmesini bekleyenler, bir hayal kırıklığından diğerine sürüklenir ve sonunda kimseyi sevemezler.
Elde edilecek şeyler o kadar çoğaldı ki insanlar artık tüm seçeneklerin sonuna gelene kadar yanlış yola saptıklarını fark edemez hale geldiler.
Hepimiz her şeye sahip mükemmel insanlar olsaydık, diğerleriyle nasıl ilişki kurabilirdik ki?
En büyük trajedi sevmekten vazgeçince çekilen acıdır. Sevginin yokluğu cehennemin varlığıdır.
Acıdan kaçamasak da yaşadığımız tecrübelerin ruhumuzu zenginleştirdiğini biliriz.
Sevmeden affedemezsin, çünkü hiçbir bağışlama, sevginin büyüklüğünü aşamaz.