Osmanlı
edebiyatında edebi bir şahsiyeti İstanbul'a ilk getiren kişi Ahmed Mithat Efendi olmuş. Onun seçtiği kişi, roman türünü başlattığı söylenen Don Kişot'un bizzat kendisi.
İstanbul'da Don Kişot isimli hikayesinde Ahmed Mithat Efendi, okurlarını başlık konusunda uyarır. "Don Kişot'un İstanbul'a getirildiği sanılmasın" der Ahmed Mithat Efendi, çünkü Osmanlı okuru bu eserden 'zevk' alacak durumda değildir. Okurlarına şöyle der: "Eğer karilerimizin Don Kişot hikayesinden Avrupa halkının aldığı kadar lezzet alabileceğini itikat etseydik Don Kişot'u İstanbul'a getirmek değil, belki Cervantes'in hikayesini baştanbaşa tercüme ederdik." Dolayısıyla Ahmed Mithat Efendi romanı 'adapte' edecektir, Don Kişot'un ismi Daniş Çelebi olur: "İstanbul'da tasavvur ve teşkil eylediğimiz Don Kişot'un ismi, Don Kişot olmayıp Daniş Çelebi'dir." Ahmed Mithat Efendi böylece 'uyarlama' geleneğinin ilk örneğini verir; Don Kişot İstanbul'a gelir ama artık kendisi değildir: "Halk buna henüz hazır değil." Ahmed Mithat, okuyan bir halk yaratmak için halkın sevebileceği eserleri yazmaya başlamıştır.
EMEKLİ DEDEKTİF İSTANBUL'A GELİR
Yervant Odyan, Ahmed Mithat Efendi'den sonraki kuşak olarak belki de onun yolunu takip eder ama her kuşağın bir önceki kuşağı bir geçmesi gibi ondan bir fersah daha uzağa gider. Her şeyden önce
Abdülhamid ve Sherlock Holmes, Ahmed Mithat Efendi'nin yazdığı gibi bir uyarlama değil, Sherlock Holmes karakteri İstanbul'a davet edilerek Abdülhamid döneminde yaşanan cinayetleri çözmesi için yardım isteniyor. Dolayısıyla Sherlock Holmes kendini İkinci Meşrutiyet öncesindeki İstanbul'da buluyor. Arthur Conan Doyle'un eserlerine hayran olan ve hafiye teşkilatıyla ünlü Abdülhamid, kendi hafiyelerinin bir bir öldürülmesinin ardından ünlü dedektifin bu cinayetleri çözebileceğini düşünüyor. Doyle'un bu öyküleri mutlaka gerçek bir karakter üzerine kurduğunu düşünen Abdülhamid ve avanesi sonunda Doyle'un kahramanı Sherlock Holmes'un uzun süre İngiliz gizli servisinde çalışmış McClain olduğunu keşfediyor. Emekli olmuş, İskoçya'da hükümetin ona verdiği küçük bir maaşla yaşayan McClain, Sherlock Holmes karakterinin aslında kendisi olduğunu, Doyle'un kendisini dinlediğini ve öykülerini öyle yazdığını onaylıyor. McClain, nam-ı diğer Sherlock Holmes, Abdülhamid'in davetiyle İstanbul'a gelir. Kandilli'de hafiyeler öldürülmüş, cesetlerine MA ve sayılar yazılmıştır. McClain'in görevi bu cinayetleri işleyenleri bulmaktır. İkinci Meşrutiyet öncesinde İstanbul, istibdat döneminde işlenen bu cinayetler aslında McClain'in boyunu fersah fersah aşmaktadır.
AMAÇ ABDÜLHAMİD'İ ELEŞTİRMEK
Ermeni Millet Nizamnamesi olarak bilinen ilk anayasa taslağını hazırlayan Kirkor Odyan'ın yeğeni olan Yervant Odyan, romanını Abdülhamid'in istibdat rejimini eleştirmek için kullanır. Romanda Abdülhamid'e karşı olan eleştirilerini gizlemez. McClain işlenen cinayetlerin siyasi cinayetler olduğunu, Abdülhamid'in hafiyelerine karşı özgürlük ve meşrutiyet için çalışan kişilerin bu siyasi cinayetleri işlediğini keşfeder. Sadece özel sebeplerle zekice cinayetleri çözmeyi bilen McClain, bu siyasi cinayetler serisine hiç karışmamayı düşünür ama merakı ve cinayetleri işleyen siyasi özgürlükçü gruba sempati duymaya başlaması onu olayların içine sokar. Cesetlerin üzerinde yazan MA harflerinin ne olduğunu ve siyasi teşkilatın toplanma yerini bulur. Ayrıca Odyan'ın romanında esas kahraman ne Abdülhamid ne de McClain'dir. Esas kahraman, kocası Abdülhamid yönetimi tarafından öldürülen bir asker olan Saliha Hanım ve onun meşrutiyet için çabalarıdır. Saliha Hanım, işkence altında Abdülhamid'i ve istibdat rejimini lanetler ve gerçek vatanperverlerin Kanun-u Esasiye'nin kabulü için çalışan insanlar olduğunu haykırır. Yazar, olayları anlatımı sırasında kimin tarafında olduğunu açıkça belli eder. Siyasi olaylar, cinayetler, İstanbul, Selanik, Manastır arasında nefes nefese bir hafiyelik ve siyasi mücadele yaşanır. McClain de 'özel dedektif' olmaktan çıkıp 'siyasi' bir kişi haline gelir. Romanda iki okuma düzeyi var, hem siyasi cinayetler ve onların işlenme biçimini gösteren hafiyelik öyküsü hem de İkinci Meşrutiyet öncesi istibdat yönetimi ve İttihat Terakki Cemiyeti'nin faaliyetleri. Osmanlı siyasetinde bir İngiliz dedektifi etkili olsa bile bu coğrafyada asıl kahramanlar siyasi mücadeleleri sürdüren yerli kahramanlar oluyor. Hikayenin sonunu biliyoruz, Kanun-u Esasiye kabul edilir ve II. Meşrutiyet ilan edilir. Abdülhamid sürgüne gönderilir. İkinci Meşrutiyet kutlamaları arasında McClain 'necib Osmanlı halkı'nı 'hürriyetperver' oldukları için takdir eder ve İstanbul'u selamlayarak ülkesine döner. Nefes nefese okunan hafiyelik öyküsünün böylesine siyasi bir ortamda geçmesi Odyan'ın romanını edebi örnekler içinde oldukça ilginç kılıyor- belki de böyle bir tarzın ilk örneği... Sadece polisiye düşkünlerinin değil, tarihçilerin ve meraklı okurların da ilgisini çekecek ve çok farklı tatlar alarak okuyacakları eski bir roman var elimizde.
ABDÜLHAMİD VE SHERLOCK HOLMES
Yervant Odyan Hazırlayanlar: Seval Şahin, Banu Öztürk, Didem Ardalı Büyükarman, Ayşe Şahin, E. Şule Ayva Everest 923 s.
NERGİS DOĞAN