Seramiğe aşık bir akademisyen olan Aysun Çölbayır Deniz'in atölyesine konuk olduk. Aysun hanım ile sanattan, seramikten ve ticari kaygılarla yapılan üretimden konuştuk.
- Öncelikle sizi tanıyalım biraz...
1965 Bursa doğumluyum, ilk, orta ve lise öğrenimimi Bursa'da tamamladım. Tekstilci bir ailenin 5'inci çocuğuyum. Ailem tarafından seramiğe olan merakım konusunda sürekli desteklenmenin avantajlarını yaşayan bir genç olarak, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nde okudum.
- Okuldan sonra çalışmaya devam ettiniz mi?
Okuldan sonra evlendim ve çalışmalarımı da sürdürmek için hep bir gayret içinde oldum. Bursa'da bu konuda biraz yalnız kaldım. Yaptıklarımı, sanatsal gidişimi paylaşabileceğim bir çevre bulmakta zorlandım. Bir sanatçıyı besleyen en önemli kaynaktan yapıcı, eleştirel gözlerden uzak kaldım yani. Fakat yılmadım ve duyduğum bütün yarışmalara, sergilere eserler hazırladım.
- Akademik kariyeriniz nasıl başladı?
Mezuniyetimden 7 yıl sonra Uludağ Üniversitesi'nden talep oldu ve bir anda kendimi çok yoğun bir dönemin içinde buldum. Yeni annelik, ikinci bebek ve akademik hayat bir arada geçti. Sanatsal üretimlerden hiçbir zaman kopmadım ancak tam olarak da konsantre olup sergiler hazırlayamadım mesela.
- Evinizin hemen altında atölye kurma fikri nasıl oluştu?
Açıkçası bu eve bu nedenle taşındık diyebilirim. Böyle bir düşüncem uzun zamandır vardı. Rahat bir çalışma ortamı oluşturmak ve ailemden kopmadan, yoldan da tasarruf ederek atölye çalışmalarımı yürütmek açısından büyük avantaj sağladı bana.
- Nasıl tarif edebiliriz yaptığınız işleri?
İki kategoride değerlendiriyorum ben yaptığım işleri. Ben sanatsal seramik konusunda kendimi geliştirmeye çalıştım ve işin ticaret tarafından uzak durmaya çalıştım. Ancak son iki yılda biraz tasarım diyebileceğim, seri üretimini de yaptığım ancak imzalı ve tamamen el işçiliği eserler de ortaya çıkmaya başladı. Sanat boyutu çok daha ağırlıklı olan çalışmalarımı ise sergiler için belirli konseptler çerçevesinde hazırlıyorum.
- Sanatsal olarak hangi akımları takip ediyorsunuz?
Ben bir akımı takip ettiğimi söyleyemeyeceğim her zaman özümüzde olan bir takım değerleri çağdaş normlarla birleştirip, dejenere de etmeden yorumlamaya çalışıyorum. Seramiğin kendine has dilini çok seviyorum ve konuşmak için onu kullanıyorum. Benim için en büyük kaynak doğa.
- Eserlerinizi saklamayı mı hediye etmeyi mi tercih ediyorsunuz?
Eserlerimi kesinlikle hediye edemiyorum. Yaptığım objelere bile pek kıyamıyorum... Benim öğrencilik dönemimde hazırladığım eskizlerim bile durur bir gün lazım olur mantığıyla.
- Türkiye'de sanata bakış biraz kısır seramik nasıl yer ediniyor kendine bu ortamda?
Aslında diğer sanatlara göre bence güzel ilerliyor. Çünkü seramik çok masraflı bir sanat. Bir atölye kurulması, malzemelerin temini hayli pahalı. Buna rağmen geçmişi olan, çinilerden beri hayatımızda yer alan bir sanat olduğu için kendine bir yol buluyor hep.
- Yaptığınız çalışmaların bir bölümünü satmayı düşünür müsünüz?
Özellikle yurt dışına yaptığım seyahatlerde gördüm ki, oralara ait çok özel eşyalar bulabiliyorum ancak Bursa'da ve Türkiye'de bu yok. Her şey çok standart. Bunu aşmak için bizim kültürümüzü yansıtan üretimlere yöneldim ve bunları özel mekânlarda satışa sunmayı düşünüyorum.