ŞANGHAY - Çin'e yaptığı ilk resmi ziyarette Başkan Obama, küresel durgunluğa rağmen, gittikçe zenginleşen, kendine güvenen, iddialı, şaşırtıcı bir ülkeyle karşılaştı. Ülke ucuz emekle üretilen düşük fiyatlı malların küresel kaynağıyken, kendisini son on yılda çok daha çeşitli ve gelişmiş, ekonomik bir güce dönüştürdü. Gelir dağılımda büyük uçurumlar oluştu. Tarafsız bir araştırma enstitüsü olan Washington merkezli Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü Başkanı C. Fred Bergsten "Çin'de artık çok daha fazla milyarder var ama bununla beraber çok fazla da yoksulluk var" diyor ve ekliyor: "Burası iki kutuplu bir toplum. İnsanlar burada iki unsurun da bulunduğunu idrak etmeli." Kişi başına düşen gelir oranı hâlâ düşük, yaklaşık 3 bin 200 dolar. Bu rakam ABD'nin kişi başına düşen gelirinin onda birinden az ve Irak'ınkinden biraz fazla. Hâlâ birçok çiftçi günde bir dolardan az kazanıyor. Yine de Çin milyarder sayısının en hızlı arttığı ülke. Çin sadece ticarete hükmetmekle kalmıyor; kaynaklar için tüm dünyayı arşınlıyor; gelişmekte olan diğer ülkelere milyarlarca dolar kredi dağıtıyor ve Wall Street'in devleri Morgan Stanley ve Blackstone Grup'ta hisseleri bulunuyor. 2000 yılında 600 bin araba satan bu ülke şimdi ABD'yi gölgede bırakarak 2009 yılında neredeyse 15 milyon araç satma aşamasında. Bugüne kadar hiçbir ülke bu kadar fazla döviz rezervi (2,2 trilyon dolar) biriktirmedi. Hiçbir ülkede bu kadar fazla çevrimiçi internet kullanıcısı yok (338 milyon). Ve Çin, şirket hisselerinin ilk kez halka arzında en ön sırada yer alıyor. Dünya'daki lüks markalara satışların nerede sabit durduğunu ve nerede arttığını sorun, Çin yanıtını alacaksınızdır. Bütün büyük şehirlerde beş yıldızlı oteller inşa ediliyor ve ülkenin en yeni havaalanları Amerika'dakilerin ne kadar eski olduğunu hatırlatıyor. Çin artık Washington'da hem ekonomik bir rakip, hem de dünyanın en önemli sorunlarının ele alınmasında gittikçe önemli bir ortak olarak görülüyor. Çin hazine bonoları alıp ulusal borcun finanse edilmesine yardım ederek, Amerika'ya en fazla borç veren ülke. Bu yüzden başlarda "stratejik diyalogdan" veya "stratejik ve ekonomik diyalogdan" bahseden Amerikalı liderlerin yeni kullandığı kavram "karşılıklı stratejik güvence." Ancak en önde gelen ekonomistler bile devlet yönetimindeki şirketlerin baskın olduğu bir ülkenin rolünün tamamen anlaşılmasındaki zorlukları kabul ediyor. Örneğin, bazıları düşük maliyetli üretimin Çin'e kaymasının Amerika'da iş kaybına yol açtığını savunurken, bazıları bu mesleklerin Çin'e ihraç edilmesiyle şirketlerin Amerika'da çok daha kârlı çalışacağını söylüyor. Ekonomistler aynı zamanda Çin fabrikalarının Amerika için üretilen malların fiyatlarını düşük tuttuğuna dikkat çekiyor. Bütün bu savlar ve karşı savlar arasında tek bir şey net gözüküyor: Çin'deki olağanüstü değişim ve yükselişin dünyayı ve sıradan Amerikalıların hayatlarını nasıl değiştireceğine dair iktisatçılardan ve uzmanlardan açıklama beklentisi doğuyor.