Bankacılar belki de sahiden utanabiliyor veya kamuoyu araştırmalarını okuyabiliyor. Başka Obama, ülkenin en büyük banka, sigorta ve menkul değerler şirketlerine belli bir harç uygulamaya; onları kurtarmak için harcanan paranın bir bölümünü bu yolla geri almaya karar verdi. Ve o şirketler seslerini pek çıkaramadı. Üstelik akla ziyan ikramiyelerini, (sektörün bu sene kendini on milyarlarca dolarla ödüllendirmesi bekleniyor) vergilendirmeyle ilgili olarak Kongre'de yapılan konuşmalardan o kadar telaşa kapıldılar ki, tazminatların tamamını nakit olarak almamayı kararlaştırdılar. Bankalar, Beyaz Saray'ın "ücret çarı" Kenneth Feinberg'in talimatlarına uygun olarak, olağandışı kârlarını yeni bir şekle sokmaya çalışıyor. Hükümet, gözü kara bir şekilde alınan risklere verilen teşvik primlerini azaltmayı hedefliyor. Bankacılarsa parayı bulabildikleri her yoldan almayı istiyor. JPMorgan Chase, 2008 kârının iki katından fazla 11,7 milyar dolar kâr ettiğini, tazminatlar için de önceki yıla göre yüzde 18 artışla 26,9 milyar dolar ayırdığını açıkladı. Öbür büyük bankaların benzer yüksek rakamlar açıklaması bekleniyor. Bazıları en başarılı yöneticilerini yalnızca hisse almaya zorluyor. Bazıları da ödemeleri gelecekteki performans kriterlerine bağlıyor. Bunların hepsi de bankacılık sistemi için iyi. Çünkü ödemelerde önceleri, getirisi yüksek ve hızlı olan çok riskli yatırımlar gözetiliyor, uzun vadeli performans ihmal ediliyordu. Kongre'deki Demokratlar, bankacı ikramiyelerine yüzde 50 vergi getirilmesini istiyor ve onların öfkesini yatıştırmak kolay görünmüyor. Aynı şey, vergi mükellefleri için de geçerli. Zaten başka türlüsü beklenemez. Kongre, adaletin yerini bulması için, ikramiyelere bir kerelik bir vergiyi kabul etmeli. Ne de olsa bankalar, 2009 kârlarını vergi mükelleflerinin sayesinde elde etti. O vergi mükellefleri onlara milyarlarca dolarlık sermaye sağladı. Vatandaşlar American International Group'un batmasının doğurduğu zararları karşıladı ve Fannie Mae'yle Freddie Mac'in borçlarına kefil oldu. Merkez Bankası da zayıf teminatlara karşılık yüz milyarlarca dolar borç vermiş ve ABD'nin mevduat sigorta fonu FDIC, borçlara kefil olmuştu. Eğer Kongre uzun vadeli mali istikrar istiyorsa, Obama'nın bankalardan alınmasını önerdiği yüklü harca da onayını vermeli (bu harç, hükümetin mali kurtarmalara 12 yıl boyunca harcayacağını hesap ettiği 117 milyar doları geri almayı hedefliyor). Belki bu, zaten fazla büyük olan bankaları daha da büyümekten ve ekonominin geneline tehdit oluşturmaktan vazgeçirebilir. Tazminatların 2007'deki 20,2 milyar dolarlık rekor tutara yaklaşmasının beklendiği Goldman Sachs da, 30 en üst düzey yöneticinin tüm ikramiyelerini hisse şeklinde alacaklarını ve bu hisselerin beş yıl boyunca satılamayacağını bildirdi. Banka, daha alt düzeydeki yöneticilerin ikramiyelerinin de nakit payının çok az olacağı konusunda güvence verdi. Öbür bankaların da ikramiye havuzlarını küçülttüğü söyleniyor. Morgan Stanley'in ödemelerini geleceğe ait performans kriterlerine bağlayacağı bildiriliyor. Bank of America ikramiyelerin bir bölümünü şirketin başarısına göre değeri değişen bir yöntemle ödemeyi planlıyor. Oyunun eski kurallarına göre, olumlu bir gelişme. Yine de bankalar, performans ikramiyelerinin neye göre belirlendiğini net bir şekilde açıklasalar, daha inandırıcı olacaklar. Ve eğer yatırımlar ileride çuvallayacak olursa, o yatırımlara dayalı olarak dağıtılan ikramiyeleri tazmin edecek hükümlerin de açık bir şekilde düzenlendiğini görmek isteriz. Bu hükümler aslında Kongre'den geçirmeye çalışılan mali reforma dâhil edilmeli. Kongre o mevzuatı güçlendirmeli ve paralar halkın cebinden nasıl çıktıysa, oraya aynı şekilde iade edilmesini bankalara şart koşmalı.