"Ben kahraman değildim" diye konuşan Miep Gies, "Sadece sıradan bir ev kadını ve bir sekreterdim" diyerek inat ederdi. Anne Frank, ailesi ve ölüme mahkûm olan üç Musevi'nin saklanmasına yardım etti. Amsterdam işgalcisi Nazilere kafa tutan Gies, onu kutlayanların takdirlerini bu sözlerle savuştururdu. Fakat Gies'in sözlerine kanmamalı, yaklaşık 70 yıl sonra bile insanlara ilham kaynağı olan hayranlık uyandırıcı fedakârlık ve cesaretini görmezden gelmemeliyiz. Pazartesi günü 100 yaşında hayata gözlerini yuman Miep Gies, Otto Frank'ın yanında çalışıyordu. Binlerce Hollandalı Yahudi'nin toplama kamplarına sevk edildiği 1942 yılıydı. Otto Frank, yazıhanesinin olduğu binada, hareketli bir kitaplığın arkasındaki kullanılmayan gizli odalarda ailesiyle beraber saklanmaya başladı. Gies'ten yardım dileyerek kendilerine yiyecek ve erzak getirmesini istedi. Gies de hayatını tehlikeye atmak pahasına, hiç düşünmeden kabul etti. Hollanda direnişinin bir üyesi olan kocası Jan Gies ve Frank'ın işyerinde çalışan üç kişiyle beraber yiyecek, kitap ve manevi destek sağladı. Dikkat çekmemek için erzak alışverişini bisikletiyle ayrı ayrı bakkallardan yapıyordu. Gestapo, 1944 Ağustos'unda saklandıkları yeri basınca subaylara rüşvet teklif ederek gözü kara bir girişimde bulundu. Ancak onları tutukladııkları sekiz Musevi'nin hayatını kurtarmaya ikna edemedi. Dünya, Anne Frank'ın günlüğünü ona borçlu. Gies o günlüğü okumadan sakladı. Küçük yazarının sahiplenmek için döneceği günü umutla bekledi. Miep Gies, Anne Frank'ın hayatta kalan son hamisiydi. Onların öyküsü bize, milyonlar akıl almaz kötülüklere boyun eğse bile, insanların her zaman bir seçim yapabileceğini hatırlatıyor.