ABD'de riskli mortgage kredilerini şişiren Wall Street yöntemlerinin yeni marifetleri ortaya çıktı. Anlaşılan, Yunanistan'ı sarsan mali krizin derinleşmesi de, Avrupalı hükümetlerin büyüyen borçlarını saklayarak Euro'yu zor durumda bırakması da buna benzer yöntemlerin eseri. Yunanistan'la ilgili kaygılar dünya piyasalarını sarsa dursun, belgeler ve röportajlar şu gerçeği ortaya çıkardı: Yunanistan, Wall Street'in de yardımıyla, on yıldır Avrupa'nın borç sınırlarını yok saymış. Goldman Sachs'ın aracı olduğu bir anlaşma, milyarlık borçları Brüksel'deki denetçilerden saklamış. Kriz en dip noktasına yaklaşırken bile bankalar Yunanistan'ın borçlarını gizlemenin yollarını arıyorlardı. Kasım başında Goldman Sachs'tan bir ekip, üç ay sonra küresel mali kaygıların merkez üssü haline gelecek olan Atina'ya gitti. Görüşmeler hakkında bilgi sahibi iki kişinin aktardığına göre, faturalarını ödemeye çalışan hükümete yepyeni bir önerileri vardı. Goldman'ın Başkanı Gary D. Cohn'un talimatıyla gelen bankacılar, Yunanistan'ın sağlık sisteminden doğan borçlarını uzak bir geleceğe öteleyecek mali bir kontrat teklif ettiler. Daha önce bu tip oyunlar işe yaramıştı. Yunanistan'ın Euro Bölgesi'ne kabul edildiği 2001'in hemen sonrasında Goldman, hükümetin milyarlarca Euro borçlanmasına sessizce yardım etmişti. O zamanki anlaşma, milyarlarca doların borç yerine döviz alışverişi olarak kaydedilmesine ve Atina'nın, Avrupa'nın bütçe açığı kurallarına uymuş gibi yapıp gücü yetmediği halde bol keseden harcama yapabilmesine yol açmıştı. Atina, Goldman'ın son teklifini kabul etmedi. Fakat zengin komşularının yardım sözü verdiği hükümet borç yükü altında inleye dursun, son on yılda yapılan benzer anlaşmalar Wall Street'in mevcut küresel ekonomik krizdeki rolü hakkında soru işaretleri doğuruyor. Avrupalı yetkililer, Yunanistan'ın artan borcunu gizlemek için hangi karmaşık mali araçların kullanıldığı hakkında bu hafta açıklama istedi. Yunanlıların borcunun birikmesinde mali türevler önemli bir rol oynadı. Goldman Sachs, JPMorgan Chase ve birçok başka bankanın geliştirdiği finansal enstrümanların yardımıyla Yunanistan, İtalya ve bel ki de diğer ülkelerden siyasetçiler ek borçlanmalarını gizleyebildiler. Bankalar, ileride ödeme koşuluyla hükümetlere peşin para sağladı ama bu işlemler kayıtlara geçmedi. Örneğin Yunanistan, gelecek yıllara ait havaalanı vergileriyle piyango gelirlerini bu yolla sattı. Analistler, borç olarak kaydedilmediği için bu tip anlaşmaların yatırımcıları ve ilgili mercileri, ülkelerin borçlanma düzeyi hakkında yanılttığını belirtiyorlar. Yunanistan'ın dış borcu 300 milyar dolar. Ve bu borcun çoğu, büyük bankalar vasıtasıyla geldi. İktisatçı ve eski devlet memuru Gikas A. Hardouvelis, "Siyasetçiler sorumluluğu ertelemeyi severler. Bir bankacı, sorunu geleceğe ötelemenin bir yolunu gösterirse, politikacılar hayır diyemezler" diyor. Avrupa'nın borç sorununu Wall Street yaratmadı. Ancak tamamen yasal yollarla Yunanistan'ın ve diğer ülkelerin boyunu aşan borçlara girmesine çanak tuttu. Ordu ve sağlık gibi ihtiyaçları için ülkelerin nasıl borçlanabileceği konusunda çok az kanun var. Devletlerin borç piyasası sadece geniş değil, aynı zamanda kuralsız bir alan. IMF'nin uluslararası sermaye piyasalarındaki kırılganlığı izlemekle görevli denetleme bölümünde çalışmış olan Garry Schinasi, "Bir devlet hile yapmak istiyorsa kolaylıkla yapabilir" diyor. Bankalar savurgan hükümetlerle kârlı işbirliği fırsatlarına dört elle sarıldı. Gerçi Yunanistan Goldman'ın Kasım 2009'daki teklifini kabul etmedi ama konudan haberdar olan bazı bankacılar, 2001'deki düzenleme için bankaya 300 milyon dolar kadar ödeme yapıldığını ifade ediyor. Bu tip kayıt dışı mali işlemler Yunanistan'daki sorunların ne kadar derin olduğu konusunda belirsizlik yaratıyor. Ayrıca başka hangi ülkelerin bu tip yollara başvurmuş olabileceği sorusu soruluyor. Avrupa'yı tek parada birleştirmenin faydaları olsa da, Euro Bölgesi daha ilk günden sorunlu doğdu. İtalya ve Yunanistan gibi ülkeler para birliğine girdiklerinde, Euro Bölgesi kurulurken yapılan anlaşmanın izin verdiğinden daha büyük bütçe açıklarına sahiptiler. Fakat vergileri artırmak ve kamu harcamalarını kısmak yerine, bazı mali yöntemlerle açıklarını yapay olarak azaltmayı tercih ettiler. Finansal yöntemler kesinlikle kötü amaçlı olarak kullanılır diye bir kural yok. 2001 anlaşması, "swap" (takas) olarak bilinen bir finansal kontrattan yararlanıyordu. Bu araçlardan biri olan faiz oranı swapı, şirket ve ülkelerin borçlanma maliyetlerindeki dalgalanmalarla başa çıkmalarını kolaylaştırıyor. Nasıl mı? Sabit oranlı ödemeleri değişken oranlı olanlarla takas ederek veya tersini yaparak. Fakat Yunanistan'daki finansal sihirbazlık bununla kalmıyor. Yunanlı yetkililer acil para ihtiyacı karşısında ülkenin havaalanı ve otoyollarını fiilen ipotek ettirdi. 2001'de kurulan tüzel kişilik Aeolos'la o yılın bütçe açığını azalttı. Anlaşmanın bir gereği olarak Yunanistan, peşin para karşılığında ülkedeki havaalanlarının gelecekteki iniş ücretlerini devretti. 2000'de de Ariadne adında buna benzer bir başka anlaşmayla, devletin piyango idaresinden topladığı gelirler devredildi. Oysa Yunanistan bu anlaşmaları tüm şüphelere rağmen borç değil satış olarak kayda geçirmiş. Anlaşma hakkında kendilerine bilgi verilen iki kişi, Goldman'ın 2005 yılında faiz oranı swapını ülkenin en büyüğü olan Yunanistan Ulusal Bankası'na sattığını aktarıyorlar. 2008'de Goldman, bankanın swapı Titlos adlı bir tüzel kişiliğe devretmesine yardımcı oldu. Fakat mali araştırma firması Dealogic'e göre banka, Titlos'un çıkardığı tahvilleri tutup ve Avrupa Merkez Bankası'ndan ayrıca borç almak için teminat olarak kullanmış. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Başkan Yardımcısı Edward Manchester, uzun vadeli ödeme yükümlülüklerinden dolayı anlaşmanın uzun dönemde Yunanistan'ın para kaybetmesine neden olacağını belirtiyor. Manchester, Titlos swapıyla ilgili olarak, "Bu swap işlemi Yunan hükümetine hiçbir zaman kazanç getirmeyecek" diye ekliyor.