Bir süre önce, Yelena S. Chizhova güneşin tadını çıkarmak için Mısır'a gitti. Rus orta sınıfı için yaygın bir kış eğlencesi. Chizhova ve kendisi gibi St. Petersburg'da büyüyen bir arkadaşı, masaların üzeri dumanı tüten etler ve hamur işleriyle dolu büyük yemek salonuna akın eden insanların arasına katıldı. Ve birden üzerlerine bir karamsarlık çöktü. Chizhova, arkadaşına ne düşündüğünü sordu. Aslında sormasına gerek yoktu. İki kadının bir başka ortak noktası da, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman Ordusu tarafından 872 gün boyunca kuşatılan St. Petersburg, veya o zamanki ismiyle Leningrad şehrinde açlıktan ölen akrabalarının bulunmasıydı. Chizhova bir an için ölen akrabalarının gözünden masalardaki tabaklar dolusu yemeği gördüğünü düşündü. 1958'de doğan Chizhova kuşatmayı, milli bir zafer olarak aktaran Sovyet ders kitaplarından öğrenmişti. Korkunç gerçekleri ise kuşatmada ailesinin büyük bir kısmını kaybeden annesinin ve büyükannesinin çay vaktinde yaptıkları sessiz sohbetlere kulak misafiri olarak öğrenmişti. Bu küçük sohbetler, geçen sene ülkenin en saygın edebiyat ödülü olan Rus Booker Ödülü'nü kazanan "Time of Women/Kadınların Zamanı" isimli romanın gerçek ilham kaynağı. Chizhova'nın kitabı 1960'lı yıllarda geçiyor. Günlük ev işleriyle uğraşan üç yaşlı kadın bir kız çocuğunu büyütüyorlar. Bulaşık ve çamaşır gibi gündelik işler arasında Sovyet "temizlik operasyonları" ve "kıtlık" hakkındaki anılar paylaşılıyor. Chizhova, Rus sanatçıların Sovyetler Birliği'nin iyi ve kötü yönleriyle nihayet yüzleşmeye hazır olduğunu umuyor. Yazara göre 1964'ten 1982'ye kadar geçen Leonid Brezhnev döneminde insanların korktukları için tartışmadığı bu tarih yerini, Vladimir Putin döneminde duyarsızlıktan doğan bir boşluğa bıraktı. "İnsanların büyük bir çoğunluğu için Sovyet tarihi ilginç değil" diyor 52 yaşındaki Chizhova. Sigarasını içerken coşkuyla anlatmaya devam ediyor. "Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu anlamıyorlar. 1990'larda her şeye baştan başlamışız gibi geliyor onlara. Hepimiz 1990'da doğmuşuz gibi." Zaman zaman gizemli bir sohbet havasında ilerleyen 95 sayfalık bu ince kitabın Booker Ödülü'nü kazanması beklenmiyordu. Hatta bazı eleştirmenlerin yorumları hakaret düzeyine bile ulaştı. Literaturnaya Rossiya isimli edebiyat dergisinden Kirill Ankudinov, "Büyükannenin sandığından çıkan edebiyat, Brezhnev döneminin ne kadar iyi olduğu inanışıyla sarhoş ediyor" diyerek kitabı eleştirdi. Başka bir eleştirmen Yevgeny Yermolin ise "mezarlık erotizmi" türünün popülerliğinden yakındı. Chizhova eserine ahlaki açıdan yaklaşıyor. Rusya'da tarihin tekerrür ettiğini, tarihi araştırmamanın da korkunç hataları tekrar ettiğini söylüyor. Ancak kitabının politik olup olmadığı sorulduğunda, daha yumuşak bir tonla konuşmaya başlıyor. "Dürüst olmak gerekirse, bu kitabı ölenler için yazdım. Onlarla konuşuyor, beni her zaman dinlediklerini hissediyorum."