Bilimkurgunun altın çağı 1957 ile 1962 yılları arası olarak bilinir. Bu döneme aynı zamanda evrensel ölçekte hissedilen bir paranoya ve heyecan dalgası hâkimdi. Gelecek, o zamanlar hâlâ gelecekti. Bazılarımız Ay'da kurulmuş çiftlikler ve yabancı gezegenden kalkan uzay gemileri hayal ediyorduk. Diğerleri, Rusların Ay'da kuracağı üslerden endişeliydi. Bilim insanları uzayı kimin keşfetmesi gerektiğini tartışıyorlardı. İnsanlar mı yoksa robotlar mı? Uydular ve transistörler savaş sonrası teknolojisinin göz alıcı amblemleriydi. Evrenin sırlarını keşfetmek üzereydik. Ayrıca atomu ya kontrol altına alacaktık ya da o bizi tamamen yok edecekti. Gelecekle ilgili vizyonlardan en uçtakileri, yüksek teknoloji geliştirme çalışmalarını herkese duyuran ve parlak mühendisleri kadrolarına dâhil eden, savunma bütçelerini arttıran şirketler tarafından üretiliyordu. Baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı bu dönemde, Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) ve savunmaya harcanan paranın tavan yapması da bu yönelime ivme kazandırıyordu. Aviation Week, Missiles and Rockets, hatta Fortune gibi dergilerin sayfalarında, bazıları ünlü bazıları da artık tanınmayan şirketler gelecek için hayallerini paylaşıyorlardı. Örneğin New York, Farmingdale'den, "Eşi benzeri olmayan Thundercraft uçakları tasarlayan ve üreten" Republic Aviation şirketi, 1959 yılında Aviation Week and Space Technology dergisinde, Ay'da Hava Kuvvetleri'ne ait bir çiftlik kurma deneylerinden bahsedebiliyordu. Amerikan Bosch Arma şirketi de, Fortune dergisinde güneş sisteminde yolcuları ve eşyaları taşımayı amaçlayan, güneş enerjisiyle çalışan elektrikli araç "Kozmik Kelebek"i anlata anlata bitiremiyordu. Amerikalıların çoğu bu palavraları hiç okumadı ama bunlar şimdi bağımsız bir tarihçi ve uzay meraklısı olan Megan Prelinger'ın "Another Science Fiction: Advertising the Space Race 1957-1962" (Bir Başka Bilimkurgu: Uzay Yarışının Reklamı 1957-1962) isimli yeni kitabında anlatılıyor. Kitap, 25 Mayıs'ta Blast Books yayınevi tarafından satışa çıkarılıyor. Prelinger ve eşi Rick, San Francisco'da bulunan ve medya, teknoloji ve peyzaj tarihi üzerine yoğunlaşan Prelinger Kütüphanesi'ni işletiyor. Bir e-postada Prelinger, "Bilimkurgu ve uzay görüntüleriyle büyüdüm. Ay'a ayak basma görüntüleri ve Star Trek dizisi benim kafamda birleşmişti" diyor. "Gelişmiş bir teknolojik toplumunun genç bir üyesi olduğuma inanarak büyüdüm." diye ekliyor. Kütüphaneye gönderilen Aviation Week, Space Technology ve Missiles and Rockets dergilerinin eski baskılarından ilham aldığını söyleyen Prelinger, kitabın tanıtım yazısında, "Makalelerin kendisinden çok, dergilerdeki reklamların ilgimi çekeceğini düşündüm" diye belirtiyor. Reklamlar çağdaş enerjiyle dolu. 1950'lerin sonu, büyük organizasyonlarda çalışan adamların da dönemiydi. Bir sigorta reklamında gezegen ve yıldızların arasında telaşlı ve şaşkın bir şekilde süzülen gri takım elbiseli bir adam bulunuyor. Zaman ve Ay'ın dağları ve vadileri, Amerika'nın Vahşi Batı'sının dağları, kanyonları ve çölleri gibi resmediliyor. Bir illüstrasyonda, Michelangelo'nun Sistin Şapeli'nin tavanında bulunan resimdeki Tanrı ve Hazreti Adem'in elleri, birbirine uzanan iki dev uzay eldivenine dönüştürülmüş. Başka bir resimde, bir uzay gemisinin silueti haç şeklini alıyor. "Bu resimler, insanların uzayda bulmayı umdukları en uç şeyin, aslında sonsuzluğun özü olduğunu gösteriyor" diyor Prelinger. Nostaljik duygular hakkında ne yaşamak gerektiğini bilemiyor insan. Uzay maceralarıyla süslü çocukluk hayalleri. Hayal gücü ve teknolojinin patlama yaptığı bir iyimserlik dönemi. Hemen hemen her reklam, insanlara geleceğin şirketinde çalışıp çalışmak istemediklerini soruyordu. Şimdi Lockhead Martin'in bir parçası olan Martin Company'nin tipik ilanında, "Mesleki anlamda ilerleme kaydetmek istiyorsanız, bu takımlardan birinin bir üyesi olmalısınız. N. M. Pagan'a yazın" denilir. Bu tür şeyleri pek görmüyoruz artık. Ama o zamanlar, bir çizim masasında ya da ofiste oturup, yeni bir anten veya kilitlenebilen cıvata tasarlayan biri bile bir uzay kahramanı olabilirdi.