63 yaşındaki Yugoslavya doğumlu performans sanatçısı Marina Abramoviç için yıldız, performanslarında sıkça kullandığı, güçlü bir sembol. "Marina Abramoviç: The Artist is Present" (Marina Abramoviç: Sanatçı Aranızda) isimli retrospektifi, New York'taki Modern Sanatlar Müzesi'nde (MoMa) 14 Mart'ta gösterime giren Abramoviç, ilk çalışmalarından birinde büyük bir yıldız inşa etti ve sonra onu ateşe verip içine uzandı. Pek çok yerde gösterilen başka bir performansında da göbek deliğinin etrafına, komünizm karşıtı bir tavır olarak tanımladığı bir yıldız çizdi. "Komünist bir ülkeden geliyorum. Doğum belgemde ve okuldaki her kitabımın üstünde yıldız vardı. Yıldız, bana özgürlüğün sınırlarını hatırlatıyor" diyor Abramoviç. New York'un 250 kilometre kadar kuzeyindeki Malden Bridge'de bulunan evinin yıldız şeklinde olması tesadüf değil. Evi satın almaya 30 saniye içinde karar verdiğini söyleyen Abramoviç, yıldızın sadece kişisel bir önemi olmadığını, aynı zamanda mekân ve ışığın mükemmel bir uyum içinde olduğu evin 360 derece manzaraya sahip olduğunu belirtiyor. Abramoviç, sergisi MoMa'dayken zamanının büyük bir kısmını New York'un SoHo bölgesindeki evinde geçirecek. Hem SoHo'daki hem de Malden Bridge'deki 315 metrekarelik evi Manhattanlı mimar Dennis Wedlick tarafından tasarlanmış. 1990'ların başında bir doktor ve üç yetişkin çocuğu için inşa edilen Malden Bridge'deki evde herkesin kendine ait bir kanadı olması amaçlanmış. Ancak kendini minimalist biri olarak tanımlayan Abramoviç, evi 2007 yılında 1,25 milyon dolara aldığı zaman tüm duvarların fresklerle dolu olduğunu ve yerlerin de nefret ettiği sarı renkte olduğunu söylüyor. "Ev çok ağırdı" diyor. Wedlick'le tanışması da bu sırada oluyor. Abramoviç, Wedlick'i arayıp telesekreterine, "Ben Marina. Senin yıldız evini satın aldım. Yarın bir kanepe gelecek. Buraya gelmen gerekiyor" diyen bir mesaj bırakmış. O zamanlar Marina'nın kim olduğu hakkında hiçbir fikri olmayan Wedlick, "Çok şaşırdım" diyor. Marina'yı iki hafta sonra aradığını söyleyen Wedlick, sonunda görüştüklerinde, ona âşık olmuş. "Böylesine sıra dışı, tartışmalı işlere imza atan birinden beklenmeyecek kadar sıradan bir kişiliğe sahipti" diyor Wedlick. Marina'yla çalışmanın kolay olduğunu söylüyor. "'Dennis, burası beyaz olsun' dedi. Bana 250 bin dolar ve sekiz hafta verdi" diye anlatıyor o günleri. Abramoviç'in talimatlarını izleyerek evi çırılçıplak bırakan Wedlick, kanatları ve tavanları beyaza boyatmış. Zeminler, solgun görünmelerini sağlamak için Bona Naturale denen bir cilayla yeniden cilalanmış. Renkler hâlâ var ancak daha az ve çarpıcı tonlarda. Olivier Mourgue'nin 1965 yapımı Djinn koltuğunun turuncusu, 1968 tarihli Bouloum sandalyesinin kobalt mavisi, Kazuhide Takahama Suzanne kanepesinin kırmızısı. "Parlak renkleri birer heykel veya zaman olarak görüyor" diyor Wedlick. Restorasyon o kadar iyi gitmiş ki, tamamlanır tamamlanmaz Abramoviç, Wedlick'e 750 bin dolar ve dört ay daha verip 2001'de 1,5 milyon dolara satın aldığı şehir merkezindeki 230 metrekarelik çatı katını da restore etmesini istemiş. Manhattanlı galerici Sean Kelly, Abramoviç'in performans fotoğraflarını 40 bin ila 350 bin dolar arasında satıyor. Bu da onun evi dekore etmesine yardımcı oluyor. Yıldız ev gibi çatı katını da, aralarında en sevdiği tasarımcı Patricia Urquiola'nın turuncu ve lavanta renkli kanepelerinin de bulunduğu renkli mobilyalarla döşedi Abramoviç. "Turuncu, güneş demektir. Lavanta da en manevi renklerden biridir. Mor insanı yatıştırır" diyor. 14 yaşında ailesinin Belgrad'daki odasını boşaltıp bir yatak, masa ve sandalyeden başka her şeyi attığı ilk dekorasyon projesinin üzerinden yıllar geçti. 350 kutu ayakkabı boyasıyla duvarları siyaha boyamış. Annesi kapıyı açıp manzarayı gördüğünde çığlık atmış. "Kolay bir çocuk değildim. Ama o da kolay bir anne değildi" diyor Abramoviç. İşte o gün, minimalist olduğunu söylüyor. Tek başına yaşadığı evlerindeki mobilyalardan bazıları, 12 yıllık ilişkilerinin ardından kısa bir süre önce boşandığı İtalyan sanatçı Paolo Canevari tarafından seçilmiş. "O eşyaları severdi. Bense hep daha az eşya isterdim" diyor Abramoviç. Tekrar evlenmeyi planlayıp planlamadığı sorulduğunda, kararlı bir şekilde, "Asla, asla, asla" diye yanıt veriyor. "Ben tam olarak bir ev hanımı değilim. İşim, benim hayatım" diyor. Ev artık düşünmek, okumak ve (en azından şehrin dışındaki evinde) eğlenmek için kullandığı bir yer. Şehirde, her misafir onun kurallarına uymak zorunda: "Sadece üç gün kalabilirler." Eski, ince ve sert görünümlü bir kanepeyi gösterip ekliyor: "Ayrıca bu rahatsız yatakta yatmak zorundalar."
TEMADAKİ DEĞİŞİMLER:
Marina Abramoviç (sol altta), zamanını New York SoHo'daki çatı katı ile şehir dışında bulunan yıldız şeklindeki evi arasında geçiriyor. Manhattanlı mimar Dennis Wedlick, her iki evi de parlak renkler ve minimalist bir zevkle döşemiş.