İran çölünde büyük bir sanayi bölgesi dikenli teller ve uçaksavar füzeleriyle korunuyor. Burada zenginleştirilen uranyum İran'ı nükleer bomba yapmaya yaklaştırdığı için tüm dünyayı endişelendiriyor. Burası aynı zamanda uranyum zenginleştirmenin zorluklarından birini de gösteriyor. Uranyum zenginleştikçe ilave zenginleştirme hızlanıyor. Virginia Üniversitesi'nden Makine ve Uzay Mühendisliği Profesörü ve uranyum zenginleştirme uzmanı Houston G. Wood III, "Uranyum yoğunluğu arttıkça süreç kolaylaşıyor" diyor. Bilim insanlarının dediğine göre bu süreç doğrusal değil. Dört yıl önce İran endüstriyel ölçekte uranyum zenginleştirmeye başladı. Zenginleştirme için aşırı hızlı dönerek uranyum 235'i daha yaygın bir form olan uranyum 238'den ayıran santrifüj makineleri kullanılıyor. Uranyum 235 atomik enerji çıkarırken kolayca ikiye bölünen veya fisyona uğrayan bir element. Bunu bir reaktörde veya bombada yapabilir. Reaktör için uygun uranyum yakıtının yüzde 4 veya 5 uranyum 235 olması gerekiyor. Nükleer bomba için gerekli olan uranyum 235 oranı ise yüzde 90'dan fazla. Çölün ortasındaki Natanz nükleer tesisi, uranyum 235'in yüzde 0,7 olan doğal yoğunluğunu yüzde 4 ile 5 arasında bir zenginliğe yükseltti. Zaman içinde tesis, 2 ton yoğunlaştırılmış uranyum üretti. Daha fazla zenginleştirilirse, bu miktarda yakıt ile 2 tane nükleer bomba yapılabilir. 7 Şubat'ta İran stoklarındaki uranyumu yüzde 20 düzeyinde zenginleştireceğini açıkladı. Elde edilen yakıtın Tahran'daki nükleer araştırma reaktöründe kullanılacağı söyleniyor. Uzmanlara göre uranyum yakıtını yüzde 0,7'den yüzde 4'e çıkarmak zor ancak yüzde 4'ten yüzde 20'ye çıkartmak daha kolay ve çok zaman almıyor. Bu duruma bilimde "doğrusalsızlık" deniyor. Doğrusal olmayan bir süreçte, belirli bir girdi, büyük ya da küçük, orantısız boyutlarda bir çıktı üretiyor. Örneğin hava durumu doğrusal değildir. Bir bölgede gerçekleşen küçük değişiklikler, başka bir yerde ölümcül fırtınalar yaratabilir. Kelime, neden sonuç ilişkisi açısından "eşitsizliği" tanımlar. İran'ın uranyum 235 oranını arttırmak için git gide daha az sayıda santrifüje ihtiyaç duyması, doğrusalsızlığa güzel bir örnektir. Nükleer zenginleştirme faaliyetlerini izleyen Washington merkezli Uluslararası Bilim ve Güvenlik Enstitüsü'nün Başkanı David Albright'a göre bunun nedeni, daha düşük yoğunluk seviyelerinde daha çok malzemenin hareket ettirilme gerekliliği. Albright, "Süreci nispeten kolaylaştıran, malzemenin azaltılması" diyor. Yüksek hızda, az miktarda gaz halindeki uranyumu döndüren santrifüjler elementin farklı formlarını ya da izotoplarını ayırmak için kullanılıyor. Başlangıçta, uranyumun yüzde 99,3'ü daha ağır olan 238 izotopundan oluşuyor. Her adımda daha ağır olan izotopun bir kısmı atılıyor, uranyum 235 oranı artıyor ve zenginleştirilmiş yakıt tekrar santrifüje giriyor. Uranyum cevherinde her bir hafif izotopa karşılık 140 kadar ağır izotop bulunuyor. Bu ikisini birbirinden ayırmak için malzemenin oldukça fazla dönmesi gerekiyor. Yoğunluk seviyesi yüzde 4'e ulaştığında, 140 ağır atomdan 115'i ayrılmış oluyor. Bu noktadan yüzde 20 yoğunluğa ulaşmak için dönen santrifüjün 20 tane daha ağır atomu ayırması gerekiyor. O noktadan sonra ise dört ya da daha fazla ağır atom çıkararak yüzde 90'a, yani bomba yapımına uygun seviyeye sıçramak oldukça kolay oluyor. Birçok ülkeyi endişelendiren konu zaten bu. İran binlerce santrifüj kullanarak uranyumunun zenginliğini yüzde 4'e çıkardı. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna göre, yeni çabalarının odak noktası, pilot tesis olarak bilinen, 164 santrifüjün bulunduğu Natanz'daki tesis. Doğrusalsızlığın yardımıyla bile, bu sayıda santrifüj uranyumu hızla zenginleştirmek için yetersiz. Ayrıca zenginleştirilen malzeme reaktör yakıt çubuklarına dönüştürülmek zorunda. Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, "İran'ın yakıt çubuğu yapmak için ne teknik bilgi donanımına ne de patent haklarına sahip olduğuna inanıyoruz" diyor.