AIDS'e karşı yürütülen küresel savaşta, son 10 yılda büyük başarı kazanıldı. Bunda en önemli etken, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan milyonlarca hastaya ilaç sağlanmasıydı. Hayatlarını uzatan bu tedavi imkânı olmasaydı, hastalar ölürdü. Şimdi bu mücadele zayıflıyor. ABD ile diğer zengin ülkelerin yaptığı bağışlar artmıyor. Oysa her yıl bir milyon kişi AIDS'e yol açan HIV virüsünü kapıyor. Sağlam bir tahmine göre, gelişmekte olan ülkelerde hastalıkla mücadele etmek için bu yıl gereken 27 milyar doların ancak 14 milyarı bulunabildi. Acil ilaç tedavisine ihtiyaç duyan 14 milyon kişiden sadece 4 milyonu ilaç alabiliyor. Bağışçı ülkeler, AIDS'e karşı yürütülen küresel mücadeleye yaptıkları katkının azalmasına gerekçe olarak, ekonomik krizi ve sıkı bütçe uygulamalarını gösteriyorlar. Obama yönetimiyle çoğu bağışçı ülke, belli ki daha masrafsız hastalıklarla mücadele ederek daha fazla hayatı kurtarabileceklerine inanıyorlar. Bu hastalıklara örnek olarak solunum yolu hastalıkları, ishal, sıtma ve kızamığı verebiliriz. İkili anlaşmalar ve çok taraflı küresel bir fon yardımıyla mali katkı sağlayan ABD, AIDS'e karşı savaşta öncü rol oynadı. Yönetim şimdi, yardımlarda büyük bir artış yapmak yerine ikili mali yardımları küçük bir oranda artırırken çok taraflı katkıları bir miktar azaltmayı düşünüyor. ABD diğer ülkelerin tıbbi dağıtım sistemlerini geliştirmesini, kendi AIDS programlarını idare etmelerini ve daha çok kendi kaynaklarını kullanmalarını istiyor. Bunlar güzel hedefler. Ancak küresel AIDS salgını hâlâ yayılıyor. Herkesin tedavi şansına kavuşması ise uzak bir rüya olarak kalmaya devam ediyor.