Erkek ve kadınların bazıları sadıkken neden bazıları eşlerini aldatır? Bu soruya cevap bulmaya çalışan araştırmacılar son zamanlarda sadakat kavramı üzerine odaklanıyor. Bilim insanları evlilikte bağlılığı etkileyen biyolojik faktörlerden tutun da bir yabancıyla flört ettikten sonra insanın psikolojik tepkilerine kadar her şeyi inceliyorlar. Araştırmanın sonuçlarına göre bazıları yaradılışları gereği baştan çıkarılmaya karşı daha dirençli görünüyor. Bazı kadın ve erkekler ise ilişkilerini korumak için kendilerini eğitip sadakat seviyelerini yükseltebiliyor. Son çalışmalar genetik faktörlerin, sadakati ve evliliğe bağlılığı etkileyip etkilemediği sorusunu gündeme getirdi. İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden Biyolog Hasse Walum, 552 ikiz üzerinde bir araştırma gerçekleştirdi. Walum'un amacı bağlılık hormonu vasopressin'in salgılanmasını ve düzenlenmesini sağlayan genle ilgili daha fazla bilgi sahibi olmaktı. Araştırmaya göre bu gende oluşan bir farklılık erkeklerde evlenme olasılığını azaltıyor. Evli olanların da ciddi ilişki sorunları yaşaması ve eşlerinin mutsuz olması olasılığı oldukça yüksek. Walum'a göre "sadakat geni" olarak bilinen bu gen aslında yanlış adlandırılıyor. Araştırmasının sadakate değil, evliliklerin istikrarına odaklandığını söylüyor. "Bu bulguları kullanarak bir erkeğin gelecekteki davranışları konusunda bir fikir oluşturmak yanlış olur" diyor. Genetik farklılıklar sadakati etkiliyor olabilir. Ancak bazı araştırmalara göre beyin baştan çıkarılmaya karşı daha güçlü olmak için eğitilebilir. Kanada'nın Montreal kentindeki McGill Üniversitesi'nden Psikolog John Lydon bir dizi ilginç araştırmaya imza attı. İki tarafın da sadık olduğu ilişkilerde eşlerin baştan çıkarılmaya karşı gösterdikleri tepkileri gözlemledi. Bir deneyde son derece sadık erkek ve kadınlardan resimlerde gördükleri insanların çekiciliğini değerlendirmeleri istendi. Beklenildiği gibi denekler en yüksek puanı normalde güzel veya yakışıklı olarak değerlendirilen kişilere verdiler. Daha sonra deneklere benzer fotoğraflar gösterildi ve bu sefer o kişilerin kendileriyle buluşmak istediği söylenildi. Bu durumda katılımcılar bu fotoğraflara tutarlı bir şekilde ilk seferinde olduğundan daha düşük puan verdiler. İlişkilerini tehdit edebilecek bir kişiyle karşılaştıkları zaman, içgüdüsel olarak o kişinin pek de çekici olmadığını düşünmeye başlıyorlardı. Lydon, "Bir ilişkiye ne kadar sadıksanız, ilişkinizi tehdit edebilecek kişiler size o kadar az çekici geliyor" diyor. Ancak çiftleri birlikte tutan şey aşk ya da bağlılık olmayabilir. Onun yerine, bilim insanları sadakat seviyenizin bir eşin hayatınızı ne kadar geliştirdiğine ve ufkunuzu ne kadar açtığına bağlı olduğunu söylüyorlar. Stony Brook Üniversitesi'nden Psikolog Arthur Aron bu kavramı "benlik genişlemesi" olarak adlandırıyor. Bir eşin hayatınızı ne kadar renklendirdiğini ölçmek isteyen bilim insanları çiftlere çeşitli sorular soruyor. Eşiniz size ne kadar fazla heyecanlı tecrübeler sağlıyor? Eşiniz daha iyi bir insan olmanızda ne çapta bir rol oynadı? Kendi yeteneklerinizin gelişmesinde eşinizin rolü nedir?" Araştırmacılar şimdi benlik genişlemesinin bir ilişki üzerindeki etkisini ölçmek için bir dizi çalışma yürütüyor. Araştırmacıların teorisine göre yeni yerler keşfeden ve yeni tecrübeler edinmeye çalışan çiftler benlik genişlemesi sayesinde sadakat seviyelerini arttırıyor. Aron, "Bir ilişkiye girince eşimiz bizim bir parçamız haline gelir ve bizi genişletir. Bu yüzden âşık olan insanlar bütün gece uyanık kalıp birbirleriyle konuşur ve büyük heyecan duyarlar. Çiftlerin heyecanlı şeyler yaparak ilk baştaki heyecanı geri alabileceklerini düşünüyoruz" diyor.