BAĞDAT - Saddam Hüseyin'in 20'inci yüzyıl Irak sanatına ait koleksiyonu, eskiden muhteşem bir müze olan bir binanın üç karanlık galerisiyle sınırlı durumda. Bir zamanlar Çağdaş Sanatlar Merkezi olarak bilinen bu binanın geri kalanı ise halka kapalı tutuluyor. Yüzlerce eser depolara kaldırılmış. Birçoğu hasarlı durumda. Hepsi olumsuz koşullar, uygunsuz saklama yöntemleri, sıcak hava ve resmi makamların kayıtsızlığı yüzünden çürümeye terk edilmiş. Irak'ın 2006 yılında Ulusal Modern Sanatlar Müzesi ismini alan modern sanat koleksiyonu, şu anda sadece bir fikirden ibaret. Irak'ın geçen yüzyıldaki sanatsal uyanışı Arap ve Iraklıların duyarlılıklarının süzgecinden geçen çağdaş stilde heykel ve resimler üretmişti. Bunlar da şu andaki varlıklarını bir grup yetkili, küratör ve sanatçının gayretlerine borçlu. "Bu yalnızca bizim tarihimizin bir parçası değil. Aynı zamanda insanlığın bir parçası" diyor Taha Wahaib. O, gayri resmi "Halkın Sanatçıları Komitesi"nin bir üyesi. Bu oluşum, 2003 yılının Nisan ayındaki felaketin ardından müzenin koleksiyonunu geri kazanmaya çalışıyor. Saddam Hüseyin'in rejiminin çöküşünün ardından bu müze de, Irak'ın çok daha meşhur olan Ulusal Müze'si gibi yağmalanmıştı. Ancak Ulusal Müze'nin aksine, ülkenin ayağa kalkmaya çalışan yeni hükümetinden ve uluslararası hayırseverlerden oldukça az ilgi gördü. Olanları hatırladığında Wahaib'in gözleri doluyor. "Kültürünüzü, tarihinizi isteyerek ya da istemeyerek bu şekilde zarara uğratılırken görünce..." diyor ve duraksıyor. Sesi çatallaşıyor. "Gördüklerimiz, kalbi yaralayan cinstendi" diye devam ediyor. Yedi yıldır devam eden savaş ortamından sonra Irak'ın modern sanat mirası neredeyse tamamen unutulmuş durumda. Kaosun yaşandığı günlerde, müzenin 8 bin eserinden 7 bin kadarı yağmalanmıştı. Takip eden aylarda müzeye ait sanat eserleri sokaklarda görülmeye başlandı. Maddi açıdan sıkıntı yaşayan Iraklılar, sokak başlarında bu eserleri satmaya çalışıyorlardı. "Ne çaldıkları hakkında en ufak bir fikirleri yoktu" diyor bir müze müdürü Hassan Qusay. Eserlerin değerlerinin de farkında değillerdi. Halkın Sanatçıları Komitesi, elinden geldiği kadarını satın almaya çalıştı. Wahaib, Irak'ın en önde gelen çağdaş sanatçılarından 1961 yılında ölen Jawad Salim tarafından ağaçtan oyulmuş bir heykele 100 dolar ödedi. Heykelin adı "Analık" idi ve başının üzerinde bir kalp taşıyan stilize bir figürden ibaretti. Şu anda ise, kalp eksik. Sanatçılar aradan geçen yıllarda 400'den fazla esere ulaşmayı başardılar. Aynı zamanda Hewar Galeri'sinin sahibi olan Qasim Sabti isimli bir sanatçı, 34 adet yağmalanmış resim ve 2 adet heykeli alabilmek için 8 bin 650 dolar ödedi. Kültür Bakanlığı, daha fazlasının satın alınması için destek olmayı reddetti. Sabti, "Biz ülkemizi yitirdik. Kültürümüzü yitirdik" diyor. Temmuz ayının başında polis, müze yakınlarındaki bir evde 12 resim buldu. Çok daha fazlası ülke dışına kaçırılmış ve kimi zaman da açık bir şekilde satıldı. Kültür Bakanı Yardımcısı Taher Hamoud detaya girmeden, "Müzemizden alınan eserlerin şu anda, bölgedeki prens ve şeyhlerin elinde olduğu bilgisini teyit ettik" diyor. Irak Interpol Dairesi'nin Müdürü Salahudin al-Tahi, yağma sırasında müzenin envanter kayıtlarına da zarar verildiğini ve yurtdışına götürülen eserlerin tespitini zorlaştırdığını belirtiyor. "Bu parçalarda herhangi bir etiket yok" diyor. (Aslında birçoğunda Markaz Saddam adındaki Saddam Merkezi'ni ifade eden M ya da S ibareleri mevcut.) "Üzerlerinde tarih yok, sanatçının adı ya da eserin adı yer almıyor, koleksiyona ne zaman dâhil olduğu da. İşimiz oldukça zor" diye ekliyor. Belki de anlaşılabilir şekilde, Irak'ın sayısız sorununun arasında bir sanat müzesinin restorasyonunun önceliği olmayabilir. Ancak müzenin 57 yaşındaki müdürü Salam Atta Sabri, sanatın ve kültürün değer görmemesi halinde ülkenin hiçbir zaman bir bütün olamayacağını ifade ediyor. Aynı zamanda sanatçı bir babanın oğlu olan ve kendisi de bir sanatçı olan Sabri, 2009 yılında müzenin müdürü olarak atandı. Babasına ait tablolardan biri, oldukça zarar görmüş halde bulundu. "Üzgünüm ve sadece bir sanatçı olarak değil. Bu, bizim tarihimize, bizim halkımıza ait. Kan ağlıyor yüreğim" diyor Sabri.