On yıllardır, Ortadoğulu reformcular için demokrasi ve büyüyen ekonomiyi, İslam'la harmanlayan bir sistem kurmak imkânsız bir hayal olarak kaldı. Mısır'ın bu temaları, işleyen bir sentez olarak sunamaması, şu anda yaşananların en temel nedeni. Ancak, bölge ülkeleri arasında Türkiye kadar bu imkânsız görünen ideal senteze yaklaşabilen bir ülke yok. Bu yüzden diplomatlar ve analizciler, henüz tamamlanmamış Türkiye deneyini Mısır'a örnek olması için öne çıkarıyor. Uluslararası Kriz Grubu Türkiye Masası'nın Başkanı Hugh Pope, "Türkiye, Arap Dünyası'nın gıptayla baktığı bir ülke. Canlı bir demokratik sisteme kavuştu. Halkın duygularını dile getiren gerçekten seçilmiş bir lidere sahip. Türkiye'de üretilen ürünler, Afganistan'dan Fas'a kadar tüm bölgede popüler. Bunlar arasında herkesçe seyredilen ve Arapça dublajlı Türk dizileri de var. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin büyüklüğü, tüm Arap Dünyası'nın yaklaşık yarısı kadar" diyor. Türkiye'nin muhafazakâr Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, laik sistemin savunucusu güçlü orduyu siyasi olarak etkisiz hale getirdikten sonra üçüncü genel seçimini kazanacak gibi görünüyor. Seçimler Haziran ayına kadar yapılmak zorunda. Bu her zaman böyle değildi. Hüsnü Mübarek, Devlet Başkanı Enver Esad'ın Ekim 1981'de suikasta kurban gitmesinden sonra Mısır'da idareyi ele aldığında Türkiye'de askeri bir yönetim vardı. Bir yıl önce bölünmüş siyaset ortamına bir şekilde düzen getirmek için darbe yapmıştı. Ancak emekli bir asker olan Mübarek otoriter yönetime bel bağlarken Türkiye'deki darbenin lideri Kenan Evren siyasetten geri çekilmeye çalıştı. Kabul ettirdiği Anayasa askere siyasete karışma olanağı verse de sivil kurumların gelişmesine olanak tanıdı. Ekonomik alanda Mısır devlet kontrolünü sıkılaştırıp, yerel rekabet ortamı ve ticarete kısıtlamalar getirdi. Avrupa Birliği'ne girmeye çalışan Türkiye ise ekonomisini dünyaya açıp dinamik bir özel sektör yarattı. İki ülkenin her birinin şimdi yaklaşık 80'er milyon nüfusu var ancak Türkiye'nin ekonomisi Mısır'ın 4 katı kadar. Son zamanlardaki ekonomik gelişmenin arkasında 2003'te iktidara gelen Erdoğan var. Erdoğan hükümeti öncelikle bütçe açıklarına ve enflasyonu düşürmeye odaklandı. Ancak insanların yaşam standardını yeterince yükselttiğini düşününce, laik ordu ve İstanbul'daki kozmopolit elite karşı muhafazakâr değerleri savunacak gücü bulabildi. Bunun karşılığında aldığı ödül ise ülkede geniş bir kesimden aldığı destek. Bu destek geçen Eylül ayında askerin gücünü daha da azaltan bir dizi Anayasa değişikliğinin oylandığı referandumu kolayca kazanmasına ve yurtdışında itibarının artmasına neden oldu. Mısır'daki kriz yüzünden ABD Başkanı Barack Obama, Erdoğan'ı üç defa aradı. Obama yönetiminden bir yetkili, "Türkiye hiç kuşkusuz olumlu bir rol oynayabilir" diyor. İsmini açıklamak istemeyen yetkili, Erdoğan ve diğer Türk yetkililerin Mübarek'e yaptıkları çağrılarda halkın söylediklerini dinlemesi gerektiğini belirttiklerini hatırlatıyor. Amerikalı yetkililer, Müslüman çoğunluğa sahip Türkiye'nin biraz sancılı da olsa İsrail'le diplomatik ilişkiler içinde olmasının diğer Müslüman ülkelere örnek olmasını istediklerini söylüyor. Analizcilere göre, Mübarek sonrası geçiş döneminde Mısır ordusu büyük ihtimalle siyasi bir rol oynayacağı için Türkiye bu açıdan örnek olabilir. Siyasi partilerin kurulması, yeni bir Anayasa'nın hazırlanması ve ordunun yönetimi sonunda demokratik yolla seçilmiş iktidara bırakması sürecinde Türk ordusunun 1980'den sonra yaptıkları çok önemli bir örnek olabilir. Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü'nden (Washington Institute for Near East Policy) Soner Çağaptay, "Türk ordusu kozlarını çok zorlamadı. Erdoğan muhafazakâr değerleri ön plana çıkarmaya çalışsa da ordu önemli bir engel işlevi gördü" diyor. Muhafazakâr değerler Erdoğan için önemli olabilir ancak temelde o bir pragmatist. Türkiye'nin demokratik sisteminin bir parçası olarak Ortadoğu'nun belki de en etkili lideri haline geldi.