Avrupa Merkez Bankası'nın yeni başkanı Mario Draghi 3 Kasım'da, Avrupa'daki mali ve siyasi kargaşanın ortasında, euro bölgesindeki gösterge faiz oranını 25 baz puan düşürüp yüzde 1.25'e indirerek mantıklı bir karar verdi. Avrupa'nın durgunluğa doğru ilerlediğini kabul eden Draghi, gelecek yılki büyümenin beklenenden daha düşük olacağını savundu ve bankanın gelecek ay faizleri yeniden indireceği umudunu yarattı. Draghi'nin selefi Jean-Claude Trichet döneminde bankanın sergilediği tutumdan büyük farklılık gösteren bu hamle, Draghi'nin enflasyon konusunda sert bir tavır alan Almanlara karşı çıkacağını gösteren cesur bir işaret. Bu ayrıca başkanın, Avrupa'nın sürekli durgunluğa kaymasından haklı olarak kaygılandığını gösteriyor. Draghi şimdi bu hamleyi, bankanın atacağı daha atılgan adımlarla sürdürmeli. Avrupa Birliği liderlerinin çoğu, önlerindeki görevin aciliyetini anlamıyor: Yunanistan'ın temerrüde düşmesini ve Avrupa'nın bankacılık sistemlerini iflasa sürükleyecek İspanya ile İtalya'nın borç piyasalarının çökmesini önlemek. Görünüşte sorunu çözme çabasına önderlik eden Almanya ve Fransa, korkak kurtarma paketleri oluşturmaya devam etti. Zaten yatırımcılar, bu paketlerin Avrupa ekonomilerini istikrara kavuşturmak için gereken özellikleri taşımadığını kısa sürede anlıyor. Avrupa Merkez Bankası çok ihtiyaç duyulan liderliği, İspanya ve İtalya gibi sorunlu ekonomileri güçlendirmekte gösterebilir. Bu amaçla, bunların devlet tahvillerini borç piyasalarına makul faiz oranlarıyla erişmelerini sağlayacak ölçekte satın alabilir. Bu tutum banka için politika değişikliği olur ve Draghi'nin bu yöndeki adımları müthiş siyasi muhalefetle karşılaşır. Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, bankanın şimdiye kadarki sınırlı tahvil alımlarının bile, hükümetlere yönelik yasadışı mali destek sağladığını ileri sürdü. Banka ile bağımsız uzmanlar, bu suçlamaya karşı çıktı. Tahvil alımları, hiçbir şekilde borcunu ödeyemeyecek olan Yunanistan'ın sorunlarını çözmeyebilir. Ama bu politika, Avrupa'ya bir miktar istikrar getirmek ve piyasaları krizin yayılmayacağına inandırmak açısından önemli. Ayrıca bu, Avrupalı liderlerin şu ana dek oluşturduğu tüm planlardan daha iyi. 3 Kasım'da görevdeki üçüncü gününde bu konu sorulunca Draghi, tahvil alımının geçici ve sınırlı olmasının amaçlandığını belirtti. Ülkelerin bütçe açığı sorununu çözmeleri gerektiğine dair klişeleşmiş ifadeyi tekrarlayan Draghi, bankanın zayıf ekonomiler için son kredi mercii rolü o ynamasına i steksiz g öründü. Kriz kontrol altına alacaksa, Draghi bu rolü sandığından daha yakın zamanda benimsemek zorunda kalabilir.