Mısır'da son günlerde yaşanan şaşırtıcı olaylar, meydana gelen şeyler açısından olduğu kadar, olmayan şeyler açısından da önemliydi. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi 12 Ağustos'ta ülkenin en önemli iki generalini görevden aldığında gösteri olmadı, İsrail'den alarm işaretleri, ordudan da misilleme gelmedi. Mursi'den madalya alan generaller, ona danışmanlık yapacak. Mısır siyasetinde birçok şey belirsiz ama yeni cumhurbaşkanının militanlarca iki hafta önce Sina Yarımadası'na düzenlenen saldırıyı , sivi l lerin denetimini kabul ettirmek için kurnazca ve dikkatlice kullandığı görülüyor. Ordu ile Mursi'nin partisi Müslüman Kardeşler arasında aylarca süren zıtlaşma, ülkeyi karıştırmaya devam edecekmiş izlenimi vermişti. Şimdiki soru, Mursi'nin hünerli manevralarının ordu, seçilmiş liderler ve sıradan Mısırlılar tarafından kabul edilebilecek ve ülkenin demokrasiye geçişini ilerletecek güvenilir bir iktidar paylaşımına yol açıp açmayacağı. 16 Mısır askerinin öldürüldüğü Sina'daki olay, orduya yönelik eleştirileri artırıp Mursi'ye değişim fırsatı sundu. Mursi askeri istihbarat başkanı ile birkaç güvenlik yetkilisini görevden aldı. Ardından, Mübarek sonrasında ülkeyi yöneten askeri konseyin başkanı Mareşal Muhammed Hüseyin Tantavi ile genelkurmay başkanını görevden aldı. Tüm bu hamleler, Mareşal Tantavi'den sıkıldığı anlaşılan ve ordunun seçimle gelmiş liderlerle rekabet etmek yerine ülke savunmasına odaklanması gerektiğine inanan genç subaylarla perde arkasında anlaşma yapıldığını gösteriyor. Mursi görevden aldığı generallerin yerine bu yeni kuşağın iki üyesini getirdi. Mısır'daki yaygın inanışa göre Mursi bu anlaşma kapsamında orduya, ekonomide ve ülkenin İsrail'le ilişkilerinde büyük bir söz hakkına sahip olmayı sürdüreceği garantisi verdi. Ama Mursi aynı zamanda, ordunun daha önce anayasa hakkında yaptığı, makamının yetkilerini budayan bildiriyi iptal ederek yerine kendisine geniş yasama ve yürütme yetkileri ve Mısır'ın yeni anayasasının hazırlanmasında muhtemelen belirleyici bir rol veren kendi bildirisini koydu. Ayrıca medyayı kısıtlamak için sert yöntemler kullanmaya yönelik bir rahatsız edici eğilim sergiledi. Mahkemelerin bu kararları onaylayıp onaylamayacağı belirsiz. Belli olan şey ise, bir tarafın veya diğerinin tıpkı Mübarek'in 30 yıl boyunca yaptığı gibi tam egemenlik için ısrarcı olması halinde yeni bir Mısır'ın asla doğmayacağı.