PARİS - Henüz bir genç kızken Jean Seberg'i yakışıklı "dragueur" (kadın avcısı) gangster Jean-Paul Belmondo ile buluşmak için Champs-Élysées'ye getiren sinemanın büyüsü, çoktan kayboldu. Tıpkı Jean-Luc Godard'ın Amerikan kültürüne bir övgü niteliğindeki 1960 yapımı ünlü filmi "Nefes Nefese"de (Breathless) görülen mekânlar gibi... Yakınlarda çalışmayan Parislilerin artık çok azı Champs-Élysées'ye gidiyor. Burayı varoşlarda yaşayanlar ve turistlere yönelik bir yer olarak görüyorlar. Son yıllarda bu geniş caddenin büyük bir bölümü hazır giyim markalarıyla doldu. Banana Republic kısa süre önce bir mağaza açtı, Levi's da çok büyük bir mekâna kavuştu. Gap, Nike, Tommy Hilfiger ve Abercrombie & Fitch zaten oradaydı. Daha önce de Virgin gibi büyük mağazalar ve H&M, Zara, Adidas ve Nespresso gibi Avrupalı perakendeciler Louis Vuitton, Lacoste, Sephora ve Peugeot gibi geleneksel Fransız markalarıyla yan yana boy göstermeye başlamıştı. Paris'e Brittany'den gelen 31 yaşındaki yazar Céline Orjubin, "Burası, en azından günlük yaşamlarında, Parislilerin akıllarında yer etmemiş bir yer. Herhangi bir yerden farkı yok çünkü aynı şeyleri her yerde bulabiliyoruz" diyor. Kelime anlamı "Elize Tarlaları" olan Champs-Élysées, Fransa'da yıllar boyu önemli bir rol oynadı. Marie Antoinette ve diğer pek çok kişinin Fransız Devrimi sırasında giyotinle idam edildiği Concorde Meydanı'nı, Devrim'de ve Napolyon savaşları sı rasında hayat ı n ı kaybedenlerin anısına 1836'da açılan Zafer Anıtı'na (Arc de Triomphe) bağlayan cadde, Fransız askerleri ve ülkeyi zapt edenlerin resmigeçit törenlerinin adresi oldu. Genel merkezi bir zamanlar caddede olan finans gazetesi Les Echos'a bağlı 58 yaşındaki yazar Jacques Hubert-Rodier, "1950'ler ve 1960'larda Champs-Élysées herkesin gitmek istediği bir yerdi. Fakat burası artık bir Paris mekânı değil" diyor. Hüzünlü bir şekilde, "Artık sevgililerin buluşma yeri de değil" diye ekliyor. Bir ticaret odası olan Comité ChampsÉlysées'nin Başkanı Jean-Noël Reinhardt, tıpkı dünya gibi caddenin de değiştiğini söylüyor. "Burası Fransızlar için küresel ticaretin vitrini. New York'taki Beşinci Cadde gibi" diyor. Aslında Times Meydanı benzetmesi daha doğru olur. İki kilometre uzunluğundaki caddeden günde yaklaşık 300 bin, haftada ise 500 bin kişi geçiyor. Reinhardt caddenin "bir ticaret, kültür ve eğlence merkezi, Zafer Anıtı'ndan Tuileries bahçelerine kadar yürüyebileceğiniz, bir kadeh şarap için öğle yemeği yiyebileceğiniz bir yer" olması gerektiğini söylüyor. Ancak son 15 yıl içinde iki katına çıkan kiralar yüzünden kültür kuruluşlarının tehdit altında olduğunu söylüyor. Caddenin paralelindeki bağımsız sinema salonları Le Lincoln ve Le Balzac, ciddi zorluklarla karşı karşıya. Reinhardt, Champs-Élysées'nin Paris'teki diğer çok katlı sinema salonlarına her yıl iki milyon sinema bileti kaptırdığını söylüyor. Le Balzac'ın 68 yaşındaki sahibi Jean- Jacques Schpoliansky, sinema salonu işleten bir ailenin üçüncü kuşak üyesi. Schpoliansky yemekli film gösterimleri düzenlemiş ve sinemada opera kayıtları göstermiş. B ir z amanlar A rt D eco tarzında döşenmiş gösterişli lobiyi ve büyükbabasının ofisini de sinema salonuna dönüştürmüş. Ancak bilet satışları düşüyor. 1950'lerde ve 1960'larda Le Balzac sadece bir ekranla yılda 400 bin bilet satarken, bugün üç ekranla yılda 160 bin ila 170 bin bilet satıyor. Schpoliansky, "Caddenin çeşitliliğini korumalıyız. Burası Fransa için önemli. İnsanların geri dönmesini ve ruhunu kaybeden bir cadde görüntüsünü akıllarından çıkarmalarını sağlamak benim görevim" diyor.