KARŞILIKLI GERGİNİZ, BİR KERE YENİLSEK DE KURTULSAK
'Erkek adamlar' futbol dünyasında bir sarışın kadın Feryal Pere,
Radikal gazetesindeki futbol köşesinden de anlaşıldığı üzere koyu bir Fenerbahçeli. 'Ne olacak bu Fener'in hali?' sorusunu sormak için iyi bir isim... Âşık olduğu Fenerbahçe'den âşık olduğu adamlara, Feryal Pere ile sohbetteyiz 90 dakika... Domatesle limonu yan yana getirmeyecek kadar Fenerbahçeli Feryal Pere, sarı atkısıyla karşılıyor bizi. Dikkatimizi ilk çeken şey, kırmızımsı ojeleri olunca ilk sorumuz; 'Hani siz GS renklerinden diye kırmızı oje sürmezdiniz?' oluyor. 'Bu bordo, Katalan rengi,' diyor. 'Trabzonspor da olabilir,' deyince, ' Ama bunun pantonesi biraz farklı. Barcelona'ya duyduğum sempatinin nişanesi,' deyip, atıyor meşhur kahkahasını. Sarı oje önerimizi 'Bu yaşta ayıp olur,' diye pek tutmuyor ama Fenerbahçe şampiyon olunca bir tutam sarı saç, laciverte boyanıyormuş hemen. Çılgın ruhlu, şen kahkahalı, sıkı Feherbahçeli iş kadını Feryal Pere ile konuşacak çok şey var. Bir kere hayli erkek futbol dünyası içinde bir kadın. Hasta derecede Fenerbahçeli. Geçen sene yitirdiğimiz Prof. Dr. Ünsal Oskay'ın eski eşi. Soyadını taşıdığı, ölümüyle FB aşkını bunca büyüten ikinci eşi Ömer Pere'nin büyük aşkı. Mehmet Yılmaz'ın kardeşi. Medyanın genç isimlerinden Çınar Oskay'ın annesi. Bu durumda 'Nereden başlasak?' sorumuz Pere'nin telefonu
Anlı Şanlı Efsane şeklinde Fenerbahçe marşı ile çalmaya başlayınca ortadan kalkıyor ve elbette ki sohbet, Fenerbahçe'yle açılışı yapıyor.
ZICO ZAMANINDA GELENLER ŞİMDİ MUTSUZDUR
-
Fenerbahçe'nin son haftalarda durumu pek iç açıcı değildi. Zar zor kazanıldı diyebileceğimiz Antalyaspor maçından sonra bir nefes alındıysa da, huzursuzluk sürüyor. Nedir bu halin sebebi sizce?
- Bu sene böyle bir durum var. 8'de 8 beklenmedik bir giriş yapıldı sezona ve herkes o parlak girişe kendisini öyle kaptırdı ki. Bu galibiyetle Daum'a bile dozu bir çıt aşan güven geldi. 'Vay canına, böyle gider rahatlığı' gibi. Hoca ne yapıyorsa, cemaat de onu yapıyor.
-
Daum'u tekrar teknik direktörlüğe getirmek iyi bir karar mıydı sizce?
- Aragones'ten iyiydi. Hiç değilse biliyor bizi. Unutmuş olmalı ki, tekrar gelmeyi kabul etti. Çok daha parlak beklentileri vardı insanların. Çok kötü bir seçim diyemeyeceğim ama beni zıplattı mı? Hayır.
- '
Teknik direktör Aykut Kocaman olsa' diye düşünenler de çok.
- Zaten sportif direktör. Bir şeyin bu memlekette öncelikle Fenerbahçe tarafından denenmesinin bazı dezavantajları vardır. Camia sabırsızdır çünkü. Aykut Kocaman çok sevilen bir karakter ve kahraman. Bence şu anda olmasın teknik direktör. Oğuz Çetin ve Rıdvan Dilmen'le erken tecrübeleri oldu Feherbahçe'nin ve pek iyi olmadı. Rıdvan ve Aykut birlikte olabilse keşke.
-
Pek çok Fenerbahçelinin derdi, Aragones'ten önceki direktör Zico'nun gitmesi. Neden gitti Zico?
- Erkek kardeşiyle birlikte devam etmek istiyordu. Bir ekiptiler ve erkek kardeşiyle ilgili problemler olunca Zico da ayrıldı.
-
Kötü olmadı mı gidişi?
- Tabii herkes ona alışmıştı. Bir kere müthiş saygın bir isim. Pek çok futbolcu da Zico'nun takımına geldi yurtdışından, biraz haddimizi bilelim yani. 'Bizden büyük yok' gibi değil olay. İspanya'da, İtalya'da, İngiltere'de oynamak oyunculara daha cazip gelen bir şey.
-
Zico için gelen oyuncular şimdi mutsuzlar mıdır peki?
- Mutsuzdurlar ama bunu söyleyebileceklerini zannetmiyorum. Disiplinliyiz.
-
Takımdaki Brezilyalılara sirayet etmiş bir 'Türklük' var mı sizce?
- Brezilyalılar garip bir şekilde bize benziyor. Bir defa karılarına inanılmaz düşkünler. Müthiş bir aşk, şefkat... Devamlı bir hesap verme durumu da var muhtemelen; 'Affedersin karıcım dört dakika gecikiyorum,' diye notlar da düşebilirler. O kadar da düşkünler. Çok benziyoruz birbirimize.
-
Nedense bana Türk futbolcular ve eşleri söz konusu olunca, hanım hanımcık bir kadın ile evlenilir, o kadın evinin kadını yapılır ve dışarıda gönül rahatlığıyla takılınır gibi bir yargı hasıl olmuş.
- Yok. Artık hiçbiri 17-18 yaşında evlenmiyor zaten. Biraz daha tecrübe sahibi olduktan sonra çok güzel kızlarla evleniyorlar ve konuşabilecekleri, eğlenebilecekleri eşler seçiyorlar.
-
Zordur ama bir futbolcuyla evli olmak. Adam nerde? Ya antrenmanda ya maçta...
- Tabii. Cazibe merkezi ve ortada yok.
-
Siz ister miydiniz bir futbolcuyla evli olmak?
- Hepimizin genç kızlığında 'Hayat bunla geçse,' dediği biri vardır herhalde.
-
Benim zamanımda Prekazi vardı.
- Prekazi zamanında Çınar okula başlamıştı. İzmir'de okurken Göztepe kalecisi Ali Artuner vardı. Ben daha 16 yaşındaydım. Platonik bir durum. İlk defa Sovyetler'i 2-1 yenmiştik Moskova'da. 'Moskova panteri' falan diye yazıyordu gazeteler Ali Artuner için. Düşünsel seviyede kalsa da, öyle bir vukuatım var.
GÜİZA GİTSİN, MUTLU OLSUN
- Başkan Aziz Yıldırım nasıl biri? Uzaktan pek anlaşılmıyor, ketum bir insan sanki.
- Uzaktan görüntüsü nobran, şefkatsiz, sert, astığım astık, kestiğim kestik bir karakter gibi olabilir ama ben böyle olmadığını çok iyi biliyorum. Gözü yaşaran, duygusal bir insan. Sadece bundan da bahsetmiyorum. Başa geldiğin zaman mücadele etmen gereken binlerce dernek, rant peşinde koşan insanla falan uğraşırken zaman zaman kurunun yanında yaşın yanması da oluyor. Birilerini incittiği kesin ama niyet önemli. Fenerbahçe böyle bir başkan görmedi. Etrafı bu kadar abartmaması hem kendi rahatını sağlayacak, hem bizi rahat ettirecek. 100. yıl şampiyonluğunda mesela stadyumda şahane gösteriler oluyor, sahanın içinde balonla uçuyor biri, meşaleler yanıyor vs. Eminim Aziz Yıldırım hiç rahat değildi ve 'Ya o meşalelerden biri çimleri yakarsa, bu çocuk tepeden düşerse...' diye izliyordu. Böyle bir dikkati var. Ben çok isterim yaptığı şeyin tadını çıkarabilsin. Bu kadarı Fenerbahçe'ye değil, kendisine zarar.
- Güiza'yı da büyük paralar teklif edilmesine rağmen kimselere vermeyeceğini açıkladı Aziz Yıldırım. Çoğunluk gitmesinden yana bildiğim kadarıyla. Siz ne diyorsunuz?
- Gitsin çocuk. O da biraz mutlu olsun. - Duygusal bir de, ağlıyor falan.
- Öyle acayip bir şey ki, her takım taraftarı bunu yapıyor. Kendi oyuncusunu protesto ediyor maç oynanırken. Fenerbahçe'ye iyi gelmez bu. Bize pozitif şeyler iyi gelir. Coşturacaksın ki coşsun. Yuh'larla, ıslıklarla katiyen olmaz.
- Öyle olmuyor ama. Bayağı yuhluyor taraftar oyuncuyu.
- Sonra da bir tepsi baklavayla git, boynuna sarıl, fotoğraf çektir, 'I Love You Güiza...' Dayak arsızı yaptılar çocukları.
- Futbolun bu kadar endüstrileşmesi de kötü bir şey değil mi?
- Öyle fena bir çelişki ki o. Bir yandan buzlu viskin eşliğinde ahkâm kestiğin locaların konforuyla bakıyorsun ve 'Kazandırıyorum, kazandırıyorum' diye dolaşıyorsun. Sen harcadıkça takımına geri dönüyor bu paralar diye düşünüyorsun ama işin naif kısmı gözden kaçmamalı. Ben onun için müthiş heveslerle açık tribünlere bakarım. Hiç yalana gerek yok, evet orada, daha hoş yaşanıyor 90 dakika. Kesintisiz tezahürat, kalp çarpıntısı, heyecan...
- Bir kadın için zor mudur açık tribünde maç izlemek?
- Bir kere kendimi demirlerden aşağı atıyordum. 16-17 yaşındaki oğlanlarla aynı şeyi yapabileceğimi düşündüm; tellere tutunarak tezahürat! 'Afacan gel buraya' diye oturttular beni.
OFSAYTI ÖNCE ONLAR ANLASIN
- Taraftarı olunacak takım da babadan çocuğa geçen bir şey gibi. Sizin Fenerbahçeli oluşunuzda da babanızın etkisi vardır kuşkusuz. Bir de tabii kardeş Mehmet Yılmaz'ın.
- Mehmet'le yaş farkımız çok az olduğu için bizi etkileyen merkez babamdı. O kadar tatlıydı ki onun anlattığı Fenerbahçe. Öyle güzel tarif ederdi ki, hâlâ öyle geliyor. Onun anlattığı Fenerbahçe'de kastlar, sınıf farkları yok. Onu sevmek kolaydır. İstikrarsızlık abidesidir ama arada bir de öyle bir şenlikler yaşatır ki, hafızan ötekileri iter ve aklında sadece o parlak gece kalır.
- Kadınlara çok yakıştırılmaz futbol. Niye öyle sizce?
- 'Pantolonumuzu aldılar elimizden, bari bu kalsın' durumu olabilir diye düşünüyorum. Bu koruma, kollama, futbolu özel hayat alanı gibi tutma çabası önceki nesilde biraz daha fazlaymış. Benim babam biraz istisna bu durumda.
- Kimilerinin 'Kadına ofsaytı nasıl anlatırsın, anlatamazsın' saplantısına ne diyorsunuz?
- Aman kendileri çok anlıyor sanki. Biz bunu hakaret addediyoruz artık. 15 tane yorumcu var pazar günleri, pazartesi geceleri. Bunlar çok iyi anlıyor olsalar 'Evet pozisyon ofsayt' demeleri gerekir. Oysa beşi olabilir, sekizi kesin, ikisi 'Asla... Neden bahsediyorsun?' diyor. O zaman bahsettiğin şeyi önce sen anla.
EN İYİ İLETİŞİMİ BEŞİKTAŞLILAR YAPIYOR
Siz Fenerbahçe camiasının 'Feryal abla'sısınız. Bu nasıl bir duygu? Negatif tarafları da var mıdır? Âşık olmak istese adam olamaz mesela, 'abla'lık var...
- Ama cümleler öyle; 'Sanırım sana âşığım Feryal abla.' Böyle mektuplarım, maillerim var. Çok tatlı bir şey. O kadar iyi bir insan mıyım ki böyle bir şey oldu bana hayatta. Koca bir topluluğun ablası oldum ve buna bayılıyorum.
- Özellikle sempati duyduğunuz bir taraftar grubu var mı?
- 'Vamos Bien' diye bir grup var. Chavez seçildiği zaman Morales'le birbirlerine 'Vamos Bien' demişlerdi. Bunu slogan yapmışlar kendilerine. Forumu açtığında Che'nin fotoğrafı var. Fenerbahçe de 'FenerbahChe' diye yazılıyor. Çok seviyorum o grubu. Pankartlarını fark edince rahatlıyorum. Amerika'dan döndükten sonra Çınar'ı onlarla ikna ettim Feherbahçeli olmaya devam etmeye. 'Fenerbahçe müteahhit takımı, Beşiktaşlı mı olsam?' diye bana fenalık geçirtti.
- Çarşı yüzünden belki Beşiktaş daha bir halk takımı, daha bir solcu falan görünüyor insana.
- En akıllı iletişimi yapan onlar. Herhangi bir gündemle ilgili, sıcak bir noktada var oluyorlar. Basın da buna bayılıyor. Bizimkilerin meşhur Fenerli medya efsanesinden nasip almaları zor.
- Bir Fenerbahçe geni var size göre, değil mi?
- Komik, duygusal, pireyi deve yapan, kucaklayıcı, şatafat seven, naif, yüksek dozlara bayılan, sınırsız sevme kabiliyetli, herkesi kabul eden gen. Çok karışıkmış yahu!
- Erkek egemen futbol dünyasında kadın olmanın zorlukları oluyor mu?
- 'Ne deseniz haklısınız. Tabii ki siz bilirsiniz. Hem saçım da sarı zaten,' benzeri cümlelere çok kolay kanarlar ve rahat bırakırlar. Bunu öğrendim artık.
DİYARBAKIRSPOR'A ÇOK BÜYÜK HAKSIZLIK YAPILDI
- Galatasaray'ın uzun senelerdir Fenerbahçe'yi Kadıköy'de yenememesi durumuna ne diyorsunuz?
- Özellikle 6-0'lık sonuçtan sonra böyle bir psikoloji geldi galiba. Bir ara mail gruplarında 'öğrenilmiş çaresizlik' diye dolaşıyordu. O maçta Galatasaray kötü oynamamıştı ama 10 kişilik Fenerbahçe'ye yenildi. Hakikaten çok sinir bozucu, 11 sene. Bizim de ufak ufak sinirimiz bozulmaya başladı. Mesela ben Galatasaray maçından önce, 'Bu sene gelmesem mi? İçimde fena hisler var,' demeye başladım. Öyle uzadı ki... Bir kere yenilsek de kurtulsak. Karşılıklı gerginiz. Ama ben görmesem daha iyi olur.
- Bu akşam Ali Sami Yen'de karşı karşıya gelecek iki takım.
- Ve benim de doğum günüm... Ama gidemeyeceğim.
- Doğum gününüz diye mi?
- Düğünlere bile gitmiyorum ben maç varsa. Ali Sami Yen'de deplasman seyircisi çok az o yüzden. Benden daha çok bağırıp iyi performans gösterecek birinin yerini işgal etmek istemem.
- Fenerbahçe'nin de Türkiye Kupası'nı alamaması gibi bir durumu var.
- 'Hasretinden ölüyorsunuz,' denilen o Türkiye Kupası'nı biz bu sene alıp kurtulalım artık. Sırtımızda bir yük. Hiçbir Fenerbahçelinin de umurunda değil, istemiyorum kardeşim. Ama konuşulup duruyor '24 yıldır alamadınız' diye.
- Futbol olmasaydı erkekler ne yapardı sizce?
- Çok zor durumda kalabilirlerdi. Çok sevdiğim arkadaşım Banu Yelkovan 'Sabahtan akşama kadar sekiz maçı aynı boş bakışla seyredebiliyorlar,' der mesela. Bir de şöyle bir şey var; benim yetiştiğim yıllarda memleketi kurtarma hayalleri olan bir nesil vardı ve çok ayıptı futbolla ilgilenmek. Salazar'ın söylediği 'Ben Portekiz'i üç F'yle yönettim; Fado, Fiesta, Futbol' var ya. Bize de öyle belletildi. Halkın uyutulduğu bir alan... Fenerbahçe o yıllarda benim gizli saklı şiirimdi.
- Reklamcı Feryal Pere solcu arkadaşlarının yanında futbolu sevememekten öte mesleğinden dolayı da sıkıntı çekmiş midir? Malum futbol gibi reklam dünyası da bir zamanlar memleketi kurtarmaya çalışanlar arasında pek 'itibarlı' bir dünya değildi.
- İşte memleketimizin kendine has trajikomik örneklerinden biri. Biz 101 kişi TRT'den solcuyuz diye sürüldük ve çoğumuz reklamcı olduk! O yılların senaryolarına bakarsan, sol söylem gırla gider. Mahcup reklamcılardık ama işimizi iyi yaptık.
- Diyarbakırspor-Bursaspor maçında yaşananlara ne diyorsunuz?
- Diyarbakırspor'a müthiş bir haksızlık yapıldı, çok net. Ve 'Masum değiliz, hiçbirimiz'. Sadece İnönü Stadı'nda oynanan Beşiktaş maçında PKK tezahüratı yapılmadı onlara.
- Irkçılık futbolda kolayca yer buluyor kendisine zaten.
- Türkiye'de yoktu... Trabzonspor'un eski başkanlarından biri, siyahi bir futbolcuya 'Yamyam' dedi diye kıyametler koptu. Avrupa'dan böyle haberler geldiğinde 'çocuk bize gelsin' diye düşünüyorduk hatta. Ne oldu bize acaba? Muasır medeniyetler seviyesini bu mu sandık acaba?
CONDOLEEZZA RİCE UĞURU!
- Maçlarda gördüğünüz kadarıyla en coşkulu Fenerbahçeli ünlüler kimler?
- Çok var. Nejat İşler mesela. Sonra Timuçin Esen, Ozan Güven, Cem Yılmaz, Beyaz... Onlar da Fenerbahçelidir.
- Rakip takım saldırıya geçtiğinde 'Condoleezza Rice' diye bağırıyormuşsunuz ve işe yarıyormuş. Nasıl bir uğur bu?
- Ersin Salman'ın uğuruydu ve çok iş gördü. 100. yıl Şampiyonluğu'nda büyük payı vardır! 'Rice' pirinç demek ya... Condoleezza Rice da siyahi bir insan. 'Pirinçle yapılan kara büyü işte. İsim budur' diye üretmiş.
- Devam mı peki?
- Görev süresi bitince uğuru da bitti. Merkel mi desek, ne yapsak ?
SAKİN SEVMEYİ BECEREMİYORUM
- Ünsal Oskay'ın kaybıyla neler yaşadınız?
- Ünsal benim hocamdı. Biz ayrıldıktan sonra müthiş bir aşk evliliği yaptım, onu da erken kaybettim. Ünsal, hoca kategorisinde, oğlumun babası olarak hayatımızda hep vardı. Hep öyle olacak zannediyordum. 95 yaşına gelecek ve ben ondan önce gideceğim. Hâlâ inanamıyorum.
- Ünsal Oskay'ın Feryal Pere'ye öğrettiği en önemli şey neydi bir 'hoca' olarak?
- Okyanus ol ama Akdenizli kal... Böyle bir cümlesi yok ama böyle hissettirmiş demek, şimdi düşünmeden söyleyince fark ettim.
- Aşklarını da FB aşkı kadar yoğun mu yaşar Feryal Pere?
- Sakin sevmeyi beceremiyorum desem...
- Bir futbol takımını sevmek ne kadar benzer bir sevgiliyi sevmeye? - Aradaki tek fark, birinin fani diğerinin sonsuz oluşu! Çok benzer aslında. Kabahati hiç sevdiğinde değil, başkasında bulursun. Aklına düştükçe gözlerine bal dökülür. Şarkıdaki gibi 'Senden uzakta hep bir şeyler eksik,' dedirtir. Sevdikçe sevesin gelir. Ee yeter bu kadar, çok da şımartmayalım. - Ömer Pere'nin futbolla arası nasıldı?
- Ömer, şahane bir Fenerbahçeliydi. Komik komik tartışırdık. Ama ikimiz de romantik Fenerliydik.
- Ünsal Oskay, futbolla çok ilgilenen biri değildi sanırım. Takım tutar mıydı?
- Bir kere maça gitmiş; Ankaragücü- Gençlerbirliği. Onda da o kadar sıkılmış ki 'Çağdaş Çin'in Temelleri' diye yaptığı bir çeviriden beş sayfa çevirmiş. Biz Çınar'la gizli gizli Fenerbahçe maçlarını seyrederdik evde. İstanbul'a taşındığımız sene Fenerbahçe şampiyon olunca boynumuzu büküp; 'Tura çıkaracak mısın?' diye sorduk. Bir Volkswagen'imiz vardı. Tezahürata uygun korna çalıyor herkes. Ünsal yanlış çalıyor. 'Yanlış çalıyorsun,' deyince öğrendik. 'Çünkü ben Beşiktaşlıyım,' dedi. Yıllarca saklamış hain.
- Profesör Ünsal Oskay olarak, futbol seviyorsunuz diye eleştirir miydi sizi?
- Eleştirirdi bazen. Ben de bir gün gözlerim dolu dolu; 'Gençliğim ziyan oldu. Fenerbahçe'den uzak geçen yıllarım...' diye bir şey söyledim sonra hoşgörü alanına soktu onu. Anlamaya çalışıyordu.
- Siz futbol oynamayı düşünmediniz mi hiç?
- Yok, kadın futbolu sevmem. Keyif için oynasınlar ama kendimi kadın futbolu kalkınsın diye adamayı düşünmüyorum. Sevenlere saygı duyuyorum tabii. Basket, valeyboy, tenis bayılıyorum ama kadın futbolu estetik olarak da hitap etmiyor. - Oynasaydınız peki nerede dururdunuz?
- Orta sahada oynardım. İyi top dağıtırdım herhalde, hayatım yöneticilikle geçtiği için...
- Tuncay Şanlı'nın Fenerbahçe'ye geri dönme durumu varmış sanırız. İyi olur değil mi?
- Çok sevinirim, çok özledim. Orada çok mutlu oldu Tuncay. Hak etti. Tuncay başka takıma değil, bir başka anlayışa, bir başka ülkeye gitti ve orada zamanını çok iyi değerlendirdi, kendini sevdirdi, yabancı dil öğrendi, arkadaş olmayı becerdi, futbolu çok gelişti. Bizim 'Allah Allah' diye koşturan al yanaklı yavrumuz, şimdi daha bilinçli.