- Demokratik açılım süreciyle ilgili bir makale yazdınız. Bu süreçte sözünü ettiğiniz tanım eksenleri ne kadar yer bulabildi kendine?
- Ben, 'Kürt meselesi nedir?' sorununa şahsen cevap vermiyorum. Bu tanımın hali hazırda farklı siyasal bilinçler ve süreçler tarafından zaten verildiğini, ancak izlediğim kadarı ile bunun herkesin dikkatinden kaçtığını söylemeye çalışıyorum. Özellikle 'demokratik açılım süreci'nde tıkanılan kısım buydu. Hükümet, Beşir Atalay'ın yönetiminde toplumun farklı kesimleri ile görüşüp onlarla bu konunun ne ifade ettiği hakkında görüş alışverişi yaparken aslında sorunun çözümü ile ilgili en önemli adımı atmıştı. Sadece bu sürecin daha açık, daha demokratik olması gerekirdi - ki muhalefet bu gizlilikten rahatsız olarak 'içini neyle dolduracaksınız açılımın?' diye sıkıştırmıştı hükümeti. Aslında muhalefetin sorusunun altında yatan ana mesele 'nasıl tanımlayacaksınız bu sorunu?' idi. Bu tanım da hükümetedevlete dayalı değil geniş ve demokratik bir toplumsal uzlaşı sürecinin sonucu olmalı.
- Güvenlik kaygısı temelli söylemler ile insan hakları söylemlerinin uzlaşabilmesi mümkün müdür yani?
- Bunlar beraber varolabilecek eksenler bana göre. Sadece bunlar değil; bütün tanım eksenleri aslında bir bütünün parçası. Bunları ayrı ayrı konuşmak ve diğer eksenleri yok saymak asıl sorun. Örneğin Kürt meselesinin çözümünde güvenlik ortamının sağlanması, terörün bitmesi, demokratik standardın yükseltilmesi ve insan haklarının korunması birbirine bağlı ve birbirini destekleyen konulardır. Ayrı şeyler değil bunlar. Ancak bir ya da ikisine yönelip diğerleri hakkında bir şey yapmazsanız ve bu bütünü ayrı ayrı çözmeye çalışırsanız o zaman sorun çıkıyor ortaya.