Dört komşudan aşure geldi, narsız olanı yoktu. Narlı dondurma, sadece butik dondurmacılarda değil, zincir olanda da var. Nar suyu, neredeyse portakal suyunun yerini alacak. 80'lerde salatalarda baş gösteren mısır delirmesi bile yerini nara bıraktı. En son narla bezeli humus ve yine narla makyajlanmış profiterole denk geldim, artık endişelenmenin vaktidir! Fakat esas delirme, dekorasyonda. Bir obje olarak nar, her köşede. Seramikten cama, resimden muma... Tekli, üçlü, beşli, yedili... Evde koltuk/kanepe neyse nar da o! Böyle bir demirbaş pozisyona geldi son yıllarda nar. Özellikle de yılbaşı civarında bir çıldırma oluyor, çünkü bereket getirdiğine inanılıyor. Peki yılbaşına Kurban Bayramı muamelesi çekmesek olmuyor mu? İlle de nar akıtmasak? Kapının önünü kan revan bırakmasak? Bazıları bu bolluk bereket meselesine o kadar kaptırmış ki, yeni yıla kırmızı iç çamaşırıyla girmek kesmiyor, illa kapı önünde nar da kırılıyor. Ve bu nar çatlatıp kapı ağzını kırmızıya boyayanlar, pek tabii ki kana en bakamayanlar, dağılan narları da elleri boyanmasın diye sonra toplayamayanlar oluyor! İnsan şöyle bir temennide bulunmadan edemiyor: Bolluk, bereket, narı çatlatanın değil, toplayanın evine olsun, yani falanca dairelere değil, apartman görevlilerine!