Ortadoğu'da bir Kıvanç Tatlıtuğ, bir labne!
93 çeşitin resmigeçidinde, Pınar Labne'nin daha çok başlangıç ve tatlılarda kullanıldığını görüyoruz. Bilhassa da tatlılarda. Serdar Erener'in Alametifarika'sının yaptığı reklam filminde de önce bütün mahallelinin üşüştüğü, sonra 'Obama'nın hanımı'nın yemeğe geleceğini bildirdiği Pınar Labneli bir pasta! Ayrıca da Türkiye'de kadınlar senelerdir cheesecake yapıyor ve bunu mascarpone peyniri yerine, labneyle yapıyor. Labne, aslında Ortadoğu'nun favori peyniri. Ama Beyrut'ta meze olarak sofraya gelen labne, daha ziyade bizim süzme yoğurt gibi. Hatta epey de ekşisi. Fakat Türkiye'de bildiğimiz labnenin tadı daha hafif, tuzu da daha az. Ve Ortadoğu'da nasıl bizim yerli dizilerin acayip alıcısı varsa, 'Turkish Labne' diye de ayrı bir pazar var! Yani Ortadoğu'da bir Kıvanç Tatlıtuğ, bir de 'Turkish Labne', o kadar!
Kutluğ Ataman'ın 33 numaralı çantası !
Bugünlerde sevgiliye alınacak en şahane hediye bu herhalde. Sevinç çığlığı, aşk depreşmesi garantili: 'Couple Bag by Kutluğ Ataman'. Sanatçı Kutluğ Ataman'ın öpüşen bir çift çantadan oluşan özel tasarımı, İstanbul Modern'in mağazasında satılıyor. Sadece 100 tane yapılmış ve her biri numaralı, etiketi ıslak imzalı... Tam bir koleksiyon parçası yani. Tuval kumaşı her çanta için elle siyaha boyanmış. Kuzguni bir siyah değil ama, tuvaldeki kırılmalar eski hissi vermiş. Saplarıyla birlikte iki tane çanta düşünün, sonra onları bitiştirin birbirine, yapıştırın, öpüştürün. İki çantanın öpüşmesi lafın gelişi değil, aradaki cepte sert tuval kumaşına zıt, beyaz üstü kırmızı rujlu, öpücüklü, kaygan bir astar var. Ve de bu öpücükler, Kutluğ Ataman'ın kendi dudak izleri! Bu kadar işlevsel 'sanat eseri' az bulunur. Böyle bir hediyeyle çıkagelen, misliyle öpücüğe boğulur.
Sonunda!
Daha neler döndüğünü tam anlamak mümkün değil ama nihayet bir yerli dizi, zekamıza hakaret etmiyor. Herhangi bir durumu asgari beş dakika sabit bakmadan kavrayamazmışız gibi davranmıyor. Üstelik de bunu iri iri aforizmalarla, eksantrik vurgularla kör gözüne parmak sokarak yapmıyor. Minnetlenmemek elde değil! Pazartesi akşamları atv'de yayınlanan Son'da çözülecek bulmaca var evvela, ki çok az yerli diziye nasip oldu şimdiye kadar. Bir de güzel insanlar, güzel oynuyorlar. Erkan Can'a, Uğur Polat'a zaten alışkınız da, asıl şaşırtıcı olan Nehir Erdoğan. Çoğumuz onun bu kadar kaptırabileceğini tahmin etmezdik. Kıvanç Tatlıtuğ nasıl başka bir statüye yükseldiyse Kuzey Güney'le, Nehir Erdoğan için de Son, bir dönemin sonu gibi. İnandırıcılık, bakışlardan, kullanılan kelimelerden, tonlamadan geçtiği kadar, kılık kıyafetten de geçiyor. Bunca senedir bütün dizilerde dayatıldı: Burjuva kadın, evin içinde her daim sahne topuklarıyla dolaşırdı. Beren Saat'in Aşk-ı Memnu hayatı, yataktan kalkıp topuklu çizmelerine binerek geçti. Son'da ise Nehir Erdoğan, âşık olduğu kocasını kaybetmiş bir kadın rolünde, çaresizce debelendiği günlerde evde taytla ve yalınayak dolaşıyor. Çıtkırıldım topuklu botlarla değil. Merdivenlerden yalınayak iniyor, evde yere yalınayak basıyor. Burjuvaların da evde çıplak ayakla dolaşabildiğinin ilk örneği galiba bu. Sonunda!