- Eski medya ve yeni medya diye bir tabir kullandınız yazınızda. Ne demek bu?
- AK Parti'ye zihinsel yakınlık duyan gazete ve gazeteciler için 'yandaş medya' diye bir kavram üretildi, biliyorsunuz... Bu insanlar aslında Türkiye'nin demokratikleşmesi için önemli hizmet ve başarılara imza attı. Bu meslektaşlarım, benim için yeni medyayı temsil eden kesimi oluşturuyor. Ancak onlarda da giderek yaygınlaşan bozulmadan endişe ediyorum. Eski medyaya gelince; bu kesime, kendi çıkarları uğruna yalan ve yanlış olduğunu bile bile karşı çıkan bir kesim var. Toplumdaki devinimi anlayamayan ve giderek yalnızlaşan bir kesim... 'Bizim mahalle-medya mahallesi,' diyorlar ya kendi aralarında. İşte onlar. Ve onlar kaybetti. Çünkü herhangi bir inandırıcılıkları, topluma ulaşma şansları kalmadı. Baksanıza, bahsettiğim medya kesimi neredeyse 10 yıldır Ak Parti'yle kavgalı ve her seçimde, her olayda hezeyandalar. Aslında kaybettiklerini biliyorlar ama başka çareleri yok. Korkuyorlar ve korkmakta da haklılar. Yakında 28 Şubat darbesi ve hemen arkasından gelen 2001 kriziyle ilgili dosyalarla resim daha iyi görülecek.
Yatırım için resim alıyor um ama satmak istemiyor um
- Oğuz Karamuk kimdir?
- Sıradan bir adamım. Başbakan diyor ya 'Bunlar, Merter'deki terzinin çocuğu gazeteci olsun istemiyorlar.' İşte o benim. Babam İstanbul Merter'de terziydi. İstanbul Üniversitesi'nde Radyo-Televizyon eğitimi aldım. 1992'de, Günaydın'da başladım gazeteciliğe. Sonra bir sürü yer; Liberal Bakış, Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl, CNBC-e, Vatan, Star ve şimdi SABAH'tayım. Ayrıca ahaber'de Dr. Süleyman Yaşar'la birlikte hafta içi her sabah 9.30'da EkoYorum adında bir program yapıyoruz. Seyretmediyseniz seyredin, çok keyifli... Meslekteki 20 yılın 17 senesi, yani 1994'ten itibaren kesintisiz olarak para ekonomisiyle ilgilendim. Borsa, döviz, faiz, piyasalar, makro ekonomi vs. Şanslıydım, meslekteki en iyi isimlerle çalıştım. Benim uzmanlaştığım alanda başarılı olabilmeniz için sadece bir gazeteci refleksiyle bilgiye ulaşmanız değil, onu yorumlayıp, sadeleştirerek okuyucuya aktarmanız da gerekiyor. Yorumlamak da yine bilgiyle olabilen bir durum.
- Kendi ekonominizi nasıl düzenliyorsunuz?
- Bir maaşım var, onunla geçiniyorum. Bir kızım var, ona güzel bir ev bırakmak istiyorum. 'Yatırım,' derseniz, resim alıyorum. Ama 'Resim ne kadar iyi bir yatırım aracı?' diye sorarsanız, karar veremedim. Tamam, aldığınız tablonun değeri artıyor ama satmak istemiyorsunuz.
- Ekonomi denince, insanın aklına sadece rakamlar geliyor ama SABAH ekonomi sayfalarında bu bakış açısını değiştirdiniz. Nasıl yaptınız?
- Sayfalarıma renk getiren iki önemli köşenin yazarı SABAH Ekler bünyesinde. Sinan Özedincik, EkoMagazin'i ve Burcu Aldinç, EkoSanat'ı yazıyor. Yaşar Özay başka hiçbir gazetede olmayan bir köşe açtı. Kendi servisimdeki arkadaşlarımın hepsi de tek tek, alanında çok başarılı. Onlara müteşekkirim. Bunun dışında renkli ve hareketli sayfalar yapıyoruz. Bu, geleneksel 'tuğla' dizilimi ekonomi sayfası tarifine pek uymuyor.
Karavanacıların meslekte çok zamanı kalmadı
- 'Yazdığından değil, yazmadığından para kazanma durumu'nu biraz açar mısınız?
- Atlasjet kazasının hemen ardından hangi medya grubu, nasıl manşetler atmış, sonra ETS Grubu tüm ilanlarını kime vermeye başlamış? Gidin bakın, kazanın ardından hangi gazeteler ne yazmış, bugün ne yazıyorlar? Ne demek istediğim anlaşılır.
- Sonuçta gazetelerin bir patronu var. İşadamı da para kazanmaya bakar. Bu noktadan bakınca, yazınızdaki tüm sitemler, bu sistemi sorgulamaya itmiyor mu sizi?
- Bu işten para kazanmanın legal yolu; ürünü, yani gazete-TV her neyse, iyi yapmaktan geçiyor zaten. Onun ötesinde bir beklenti ne ahlaki ne de kanuni. Yani sistemsel bir sorun yok. Bugüne kadar alışageldiğimiz medya patronları böyle yapmış diye SABAH'ın da bunu yapması gerekmiyor. Zaten benim sayfalarım, SABAH'ın yeni patronajının böyle bir derdi olmadığını çok iyi gösteriyor.
- Ekonomi müdürleri doğrudan iş dünyasıyla, yani patronlarla ilişkili gazeteciler. Peki kendi patronlarıyla ilişkileri ne seviyede olmalı? Sizin ilişkiniz ne seviyede?
- Benim ilişkim son derece iyi. Onlar benim en iyi okurlarım.
Yönetim kurulu başkanımız Sayın Ahmet Çalık, beni gördüğünde beğenilerini dile getirir. Tüm SABAH yöneticileri, her bir araya geldiğimizde, Ahmet Bey'in 'Ülkemiz için ne iyiyse onu yapalım,' dediğine şahitlik edecektir. Yönetim kurulu başkanvekilimiz Sayın Serhat Albayrak ise benim hayatımdaki önemli dönüm noktalarından biri.
Ben eğer bu meslekte bir mesafe alabiliyorsam, Allah ondan razı olsun. Adam gibi adam, keşke medyaya 20 yıl önce böyle bir yönetici gelseydi.
- 'Karavanacı ekonomistler' diye bir tabir ortaya attınız, o zaman da ortalık karıştı. Bunu biraz açalım...
- Ekonomi yazarı-uzmanları, bankacıların vs. sürekli yanlış tahminler yapması sizin de dikkatinizi çekiyordur sanırım. Hep karavana tahmin yapıyorlar ve bunu kasten yapıyorlar. Bin tane olay, bin tane örnek, delil var. Medyada da varlar. Bunlar eski bankacı, bürokrat vs. tayfası. Aralarında zamanında onlarla bir sürü pisliğe batmış gazeteciler var. Küresel soygun çetesinin uşağı bunlar, halkı kandırıyorlar. Ağır oldu ama Türkiye'nin başına bin türlü pisliği açan çetenin bir ucu bunlar işte. Bir tanesi de çıkıp karşıma 'Hayır,' desin, yazsın! Bütün bunları daha önce defalarca söyledim, yazdım. Onlar bana yazamadılar, yazamazlar ve yazamayacaklar. Yazarlarsa ben de yazarım ve beni iyi tanıyorlar. Zaten meslekte çok fazla zamanları da kalmadı...
- Bugüne kadar ekonomi yazan çizenlerin birlik halinde hareket etmesine alışığız. Şimdi siz bir anlamda çıkıntılık yapıyorsunuz.
Neden?
- Anlattığınız olay, normalde olmaması gereken bir durum. Benim kendi yolum, kendi gündemim var.