Oscar ödülleri verildi, "En sıkıcı Oscar gecesiydi," yorumları yapıldı. Daha birkaç ay önce Sinema Yazarları Derneği de (SİYAD) bir ödül töreni düzenleyerek, Türk sinemasının en iyilerini belirlemişti. Törene, yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın hırkayla katılması damga vurmuştu. Kimileri, törenin ciddiyetsizliğinden dem vurdu, kimi "Bu SİYAD'ın tarzı ve tavrıdır," dedi. "Biz niye Oscar törenleri gibi geceler düzenleyemiyoruz, niçin filmlerimiz Oscar alamıyor?" endişelerimizi, SİYAD Başkanı Tunca Arslan'la konuştuk.
- Oscar önemli mi sizin için?
- Oscar, ana akım sinemanın ve sinema tarihinin en önemli töreni. Tüm dünyayı bir şekilde ilgilendiriyor. Ama bu sinemanın yedinci sanat olması, yani sinemanın sanatsal boyutu açısından bence en önemli ödül değil. Genellikle sinema eleştirmenleri ve sanat sineması yazarları Cannes'ı biraz daha önemser. Berlin ve Venedik de önemlidir ama. Oscar, Amerikan sinemasına bakışı yansıtır. Bizi de ilgilendirir elbette. Dağıtım açısından Hollywood tüm dünyada etkili. Sinemaya dair, tartışması çok fazla olmayan bir ödül Oscar. 5 bin küsur kişinin oyuyla belirleniyor. Bu da etki gücünü artırıyor. Bir anlamda en demokratik oylama ama şöyle bir boyutu var: Mesela yabancı film dalında aday olan yapımı bu 5 bin kişiye izletmeniz lazım. Bunun için de çok büyük bütçe gerekir.
- Bir Türk filmi Oscar'da ödül alabilir mi?
- Adaylıklarımız oluyor ama filmi izletme konusundaki bütçeyi sağlamak mümkün değil. Ama bir şekilde seyrettirmeniz lazım size oy verecek o 5 bin kişiye. Kapısına gitmeniz, filminizi ulaştırmanız lazım.
- Bunu kim yapacak?
- Bakanlık destek olmalı, yapımcı şirket bütçe ayırmalı. Bir kişinin isteğiyle olacak bir şey değil. Amerikan film şirketleri, sırf Oscar tanıtımı için, bir filme 1 milyon dolar ayırabilir. Bu bizde mümkün değil. Cannes'da iş daha kolay, çünkü orada jüri var. O jüri, aday her filmi izliyor. Onun dışındaki PR, sinemayı, kültürü tanıtmakla ilgili. Filmi tanıtmak için bir şey yapmaya gerek yok.
BİR FİLME 'İYİ OLMUŞ ,' DEMEK,KÖTÜ DEMEKTEN ZOR
- Son zamanlarda bazı filmler önceden sinema yazarlarına gösterilmiyor. Fetih 1453'te böyle oldu mesela. Bu bir tavır mı?
- Bunun SİYAD'la ilgisi yok. Doğrudan doğruya basını hedefleyen bir şey. Bizim küsmemiz gibi bir şey söz konusu olamaz. Daha önceki filmlerde bu tavır olarak yapıldı, bunu biliyoruz. 'Sabahın köründe filmi gösteriyoruz, kahvaltı veriyoruz, ikram yapıyoruz, sonra beğenmedik diyorlar,' düşüncesi oluşuyor. Moral bozukluğu oluyor. Bu konuda da haksız olduklarını söylemeyem. Ama Fetih 1453 filminde bir tavır olmadığını düşünüyorum.
- Bir filme 'Çok iyi,' demek bu kadar zor mu?
- Şunu biliyorum: Nesnel bakışın ötesine geçip, hiç övülmeyecek bir filmi övmek çok daha zor. Bir şey bulmaya çalışıyorsun övecek. Olumsuz eleştiri yapmanın bir zorluğu yok. Bir malzeme mutlaka bulunuyor. Hiçbir malzeme yoksa, tanıdıklık, arkadaşlık hatırına övmek çok daha zor. Bizim üyelerimiz arasında en ağır eleştiri cümlesi, 'Bu filmin iyi bir film olduğunu iddia edemeyeceğim,' olan kişiler var. Bunu yazmak bile zor geliyor.
- SABAH yazarı Hıncal Uluç, SİYAD'ı çok ağır eleştiriyor. Bu eleştirileri dikkate alıyor musunuz?
- Hıncal Uluç bir dekatloncu. Dekatloncu, 100 metre koşar ama 100 metreci gibi koşamaz. Uzun atlar ama gerçek bir uzun atlamacı gibi değildir. Dekatlon başka bir konsepttir. Hıncal Uluç da kültürün, sanatın, hayatın her dalıyla ilgileniyor. Diğer dallar için ben fikir yürütmeyeyim ama sinema konusunda bence vasat bir beğeniye sahip. Gerçek bir sinemasever ve sinema yazarının performansında değil. Bir sinema yazarı yılda 350-400 film seyrediyor. Köşe yazarları daha az seyrediyor. Bunu bir birikime dönüştürdüğünüz zaman, yılda 400 film seyreden biriyle, yılda 60 film seyredenin bilgisi ve kültürü de farklı olur. Köşe yazarlarının sinema yazması iyi bir şey. Ama 'sinema yazarları zaten hiçbir şeyi beğenmez' çizgisine getirmek yanlış. Sayın Uluç, ciddi bilgi hataları da yapıyor köşesinde. Bize yönelik eleştirilerinin başımın üstünde yeri var. Sinema yazarlarına yönelik bir kompleks varmış gibi geliyor.
- Popüler olanı beğenmek bu kadar kötü mü? Fetih 1453 milyonlarca insan tarafından izlenmiş...
- Popüler olmak kötü bir şey değil. Eleştirilecek şey şu; popüler olmak için taviz vermek, bir şeyleri değiştirmek. Bilinçli olarak bir takım şeylerden vazgeçmek. Popüler olmak, yıldız olmak niye kötü olsun? Ama bir başka boyutu var. Filmin yapımcısı ve yönetmeni Faruk Aksoy'u biraz tanırım. Onun sinemaya yönelik gençlik hayalleri, ünlü Japon sinemacı Akira Kurosawa gibi film yapmaktı. Biliyorum bunu. Ama başka filmler yaptı. Belki Kurosawa gibi filmler yapsaydı, onun gibi yapamayacaktı ve mutsuz olacaktı. Başka bir yol seçti sinema alanında. Şimdi mutluysa, keyfi yerindeyse, başarılı olduğuna inanıyorsa, diyecek bir şeyimiz yok.