TÜRK OLMANIN ATEŞLİ GURURU!
Türkiye gündemi sürekli değişken, tartışmasız bir gün olmuyor. Rapçi olarak siz Türkiye'deki genel atmosferi nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl bir Türkiye'de yaşamak isterdiniz?
- S. K: Ben dejenere bir Türkiye görmek istemiyorum. Bu ülkeyi Avrupalılaştırmak adına takip edilen o sahte yolu çok çirkin buluyorum. İnsanların dini istismar ederek prim yaptığı bir ülkede de yaşamak istemiyorum. Herkesin bir an önce silkinmesini ve yarın bir gün öleceklerini düşünmelerini istiyorum. Ülkemi çok seviyorum. Bu ülke ceddimizden bize belli standartlarda emanet bırakıldı. Şimdiyse hıyaneti görmek ve bu kıyımın gün geçtikçe belirginleştiğini izlemek, bana Müslüman ve bir Türk olarak ağır geliyor.
- K: Hiçbir ülke sorunsuz değil. Ben doğduğumdan bu yana yaşadığım en iyi Türkiye'de yaşıyorum. Elbette hayalimdeki ülke tam anlamıyla bu değil, ama buna çok yakın. İnsan ülkesinden bir gün olsun ayrılınca, nasıl büyük bir rahatlığın içinde yaşadığını anlıyor. Varsın yollarımız henüz Avrupa kadar güzel olmasın, o da zamanla olur, ama Türkiye'deki rahatı ben hiçbir yerde görmedim. Her şey bir yana seninle aynı dili konuşan, aynı değerlere sahip, aynı damak tadını paylaşan, aynı dinden, gelenekten insanlarla yaşamak çok güzel. Anne tarafım Yugoslavya, baba tarafım Bulgaristan göçmeni, keza Sago'nun baba tarafı da Yunanistan ve İtalya karışık. Hepimiz bu ülkeye gelmişiz, bu ülkeye kalbimizi koymuşuz, buradan ekmek yemişiz. Türkiye'yi sevmek ve Türk olmaktan güzel ve ateşli bir gurur yaşamadım ben! Şikayetim insanlardan yana olmuştur hep. Sanki birçoğu nasıl atalardan geldiğini, değerlerini, inançlarını unutmuş gibi. En çok buna üzülüyorum.
YA SEV YA TERK ET
- Eski şarkılarınızda argo, küfür daha yaygınken, daha sonra bu değişti. Hatta inanç meselesine daha çok vurgu yapar oldunuz. Bu değişimin özel bir sebebi var mı?
- Sagopa: Ben sadece aklımı kullandım ve yolumu çizdim. Kimsenin gazına gelmedim, hep kendi düşüncelerimi hayata geçirdim. Öğrendim ki, bu hayatta yanındakilerin düşünceleriyle hareket etmemelisin. Çünkü yanındakiler seni kıskanıyor olabilir. Yanındakilerin beyni senin kadar çalışmıyor olabilir.
- Bu değişim dinleyicileriniz tarafından nasıl karşılandı?
- S. K: Ben ne yaparsam seviyorlar sağ olsunlar. Sevmeyenler de var elbet, ama sevmiyorsa terk etsin. Ben birey için müzik yapmıyorum.
-Tasavvufla ilgileniyor musunuz?
- S. K: Yettiğince.
AYLAKLAR EVLENMEZ
- Evlilik, müzik yaşantınıza nasıl etki ediyor?
- S. K: Düzenli bir hayat, her şeyi iyi etkiler. Evli olmak, kimine göre zindana atılmakla eş değer. Bu mantıktan çıkmak gerek. İnsan sevdiğiyle beraberken her iş ayrı bir tatlı. Evli olmamın işime kötü bir etkisi hiç olmadı.
- K: Evlenmeden önce müzik yapmak için sınırlı zamanım vardı. İlk solo albümümü, ailem uyurken, sabahın ilk ışıklarıyla evden stüdyoya kaçarak bitirmiştim. Evlilik, özgür müzik yapma açısından beni çok rahat ettirdi. Müzik yaşantımıza etkisi ise, aynı mesleği icra ettiğimizden ötürü çok olumlu. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz, birbirimize kuru kuruya değil, gerçekten destek olabiliyoruz. Evlenmek istememek, ancak aylak insanların seçimi olabili
KİMSEDEN KORKMAM
- Söyleşilerde sert sözleriniz var...
- S. K: Sert söylemin olduğu yerde bir sorun vardır. Demek ki içimizden öyle geliyor. Ben kimseden korkmam, çünkü kimse korkacağım kadar korkunç değil. Bu ülkede cimcime olarak hedefe varamazsınız. Kalbinizden geçeni, hakikati dilinizde tutarsanız, dilsiz şeytan konumuna düşersiniz. İnsanlar, iyi de yapsan kötü de yapsan hep tepkililer zaten.
- K: Tepkilerin küçük bir kısmı olumsuz oluyor. Çoğu kişi söylemek isteyip de söyleyemediklerini dile getirdiğimiz için çok mutlu oluyor. Belki sevilmemizde en büyük pay açık sözlülüğümüzündür. Aslında gerçekler acıdır demenin bir başka yolu bu... İnsanlara sert geliyor, çünkü boş şeyleri değil, gerçekte olanları dile getiriyoruz.
EDEPSİZİZ, BU AŞİKAR
Rap geniş kitleler tarafından dinlenince değerini yitirir mi?
- S. K: Müzik müziktir. Dinleyen dinler. Bilinmek sana bağlı değil. Ama iyi iş kendini daima ilerilere götürür. İş ileri vardığı vakit sen de geride kalamazsın. Birtakım sıfatlarla ilgilenmeden işimize konsantre olmalıyız.
- K: Az kişinin dinlemesi bir müziği daha değerli kılmaz, bir müzik ne kadar çok kişinin sevgisini kazanırsa, o kadar güzeldir. Ama hal böyle diye rapi olur olmaz ortamlarda dillendirerek onu ayaklar altına almamalısın. Züppe dolu bir mekana rap yakışmaz. Rap müziğinin bir ağırlığı var, tıpkı Türk Sanat Müziği'nin bir ağırlığı olduğu gibi.
- Rap, Türkiye'de özellikle son 10 yılda daha görünür olmaya başladı. Kendi tarzı olan birkaç rapçi çıktı. Ama Türkiye'de rap müzikle uğraşanların arasında bir çatışma var gibi bir görüntü var
. - S. K: Bizim ülkede gerçekten en fazla gözlemlediğim şey, insanların birbirleri ardından dedikodu yapmaları ve sürekli birbirlerine çamur atmaları. Ben 15 sene boyunca çalıştım ve bu yere geldim. Aynı oranda bu işin içinde olup hâlâ kabak çekirdeği halinde yaşamına devam eden onlarca kişi var. O kişiler ve aralarına yeni eklenen hazımsızlar etrafı kirletmeye devam ediyor. Bu bahsettiğim hazımsızlık ve gereksiz hırs Türkiye'de her alanda var. Başarıyı hazmedemeyen, başarısızlarla dolu bu ülke. Başarılı olanın suçu ne ki? İnsanlar tarafından sevilen birini, tükürükle kirletemezsin. Herkes birisine tükürüyor. Alan fark etmez, sanatın her bölümünde bu var. Edepsiziz, bu aşikar.
- K: Bu ülkede kimsenin kendi tarzı yok, öncelikle onu söyleyeyim. Hepsi Amerika'daki rapi taklit ediyor, kıyafetlerinden aksesuarlarına kadar da onlara çok benziyorlar. Kimin kimi taklit ettiğini isimleriyle söylesem, 'Nerdeyse isimleri bile aynı,' dersiniz. Rap camiasında da, her meslekte olduğu gibi taht kavgası var. Sagopa Kajmer, rap müziği öyle bir yere taşıdı ki, kimse onun çıtasına erişemiyor, bu da kavgaya yol açıyor. Sago'yu aşağı çekmek için 'Rap değil, arabesk yapıyor,' diyenler bile oldu. Halbuki sevenlerimize sorsanız, bu 'Ferdi Tayfur rap müzik yapıyor,' demek kadar saçma bir şey. Amerika'daki rap müziğini taklit etmeyip, Sagopa Kajmer'in derin müzik hazinesi ile bu müziği ülkemize sevdirebildiğimiz için canları çok sıkıldı.
- Rapçiler arasındaki çatışma, 'diss'lerle, yani birbirini yermek için yazıp söylediğiniz şarkılarda ortaya çıkıyor.
- S. K: O tür konular için yaşlandım. Ortada kavga dövüş yok. Ayrıca beni söz savaşında yenmeleri için, adam akıllı sözler yazmaları gerek. Akıllarına gelen ilk çirkefliği kağıda döküp nefeslerini heba etmesinler. Onlar komik duruma düştükçe, benim yüzüm kızarıyor. Bu kadar basit işler olmamalı. Sonra tabii ki sadece Sagopa Kajmer albümü satar.
SEVİLMEK GÜZEL DE...
- Günlük yaşamınız nasıl? Tanınıyor olmanın avantaj ve dezavantajları neler?
- S. K: Tanınıyor ve seviliyor olmak harika. Ama yükümlülük tedirgin edici. Beklentiler fazlalaştıkça, omzuma binenlerin ağırlığı yorucu geliyor. Her şeyin iyi ve kötü tarafları varsa, bu işin iyi yanı sevilip takdir edilmek, kötü yanıysa göz önünde bulunduğundan dolayı diken üstünde yürümendir.
- K: Bizim, yemeğe çıkmaktan öte fazla bir sosyalliğimiz yok. Zaten yılın büyük bir zamanı konserlerle geçiyor, farklı şehirler, ülkeler geziyoruz. Vaktimizi evde geçirmek bizim için en büyük güzellik; keza dışarıda arayıp da bulabileceğimiz bir şey de yok. Bir bakmışız Urfa'dayız, bir bakmışız Avrupa'da. Tanınıyor olmak, dışarı çıkınca hiç güzel bir şey değil tabii ki. Tanınmış bir isim olup da bundan hoşlanan var mıdır, bilemiyorum. Ne lokmanızı rahat yutabiliyorsunuz, ne istediklerinizi rahat alabiliyorsunuz. Hele ki Sago ile yayan gezmek gerçekten anlamsız ve zevksiz.