- Güzel bir Cumartesi günü sizi evde yakaladığımıza şaşırdık. Planlarınızı bozmadık değil mi?
- Yok hayır, planlı programlı yaşamayı sevmiyorum. Dev bir çılgınım, mesela birazdan evden çıkacağım ve klimayı kapatmayacağım, öyle bir çılgınım işte.
- Hafta sonları İstanbul çok kalabalık oluyor. Bu kalabalığa alternatif olarak bir hipster neler yapmaktan hoşlanır?
- Cumartesileri ben genelde Karaköy'deki dayı kahvelerine takılıyorum. Çünkü tek genç benim orada. Çok değişik hikayeler anlatıyor dayılar, hayat vizyonumu genişletiyorlar, akıl almaz tavsiyelerde bulunuyorlar. Akşamları da Tarlabaşı'ndaki müzikhollere... Veya Mustafa Keser'in lokantasında arkadaşlarımla kimsenin içmediği garip içkileri içmeyi, politik müzik konuşmayı seviyorum.
- Dayılardan aldığınız en iyi tavsiye neydi hatırlıyor musunuz?
- "Adam ol" demişlerdi. O günden beri adam olmaya çabalıyorum. Üç kredi kartımı bire indirdim mesela, artık parttime işim var, müzik grubum var, sanırım daha çok "adam" oluyorum artık.
- Bize biraz hipster kreasyonlarından ve hayat felsefesinden bahseder misiniz?
- Kreasyon olarak sabah kalkar tuvalimi beyaza boyarım. Kurumasını beklerken organik kahvemi yudumlayıp, psikoloji dergilerini karıştırırım. Sonra bisikletimle İstanbul'un ücra köşelerine, dandik mahallelerine gidip esnafla kaynaşıyorum. İlk başta kıyafetlerimden dolayı beni biraz yadırgıyorlar, ama dükkanlarında fütursuzca para harcadıktan sonra çok iyi geçinmeye başlıyoruz.
- İstanbul'un meşhur hipsterları kimlerdir?
- En gıpta ederek baktıklarım Büyük Ev Ablukada. Kız arkadaşım olsun isteyebileceğim ise tabii ki Tuba Ünsal.
- İş edinmek zorunda kaldığınızı düşünelim... Bir mali müşavir de hipster olabilir mi?
- Sabah 09.00, akşam 17.00 çalışan bir insanın hipster olabilmesi zor. Ama yeteri kadar plağı, kolsuz tişörtü, oduncu gömleği varsa belki tutar mayası. İleride edinmek istediğim iş dallarından birkaçı ise: Moda fotoğrafçılığı, noize/chill/ kukuwave DJ'liği ve organik bir kahvecide part-time barista olmak.
- İstanbul'un mekanlarına göre hipster dağılımını yapabilir misiniz?
- Kendimi en rahat hissettiğim yer Galata'ydı ama yavaş yavaş Karaköy beni cezbetmeye başladı. Mahalle kahvelerinde hayatı keşfetmek, deniz kenarında oturup ucuza simit yemek, eski binaları fotoğraflamak... Aşığım Karaköy'e. Yemekleri çok kötü olup çok pahalı olan kafeler de en sevdiğim yerlerdir.
- En iyi hipster Nişantaşı'nda olur genellemeleri sizi rahatsız ediyor mu?
- Nişantaşı'nda oturuyorum ben. Elimden gelse Osmanbey'de otururum. Çok 'versatile' ırkların yaşadığı, kavga, tehlike ve heyecanın aynı anda yaşandığı müthiş bir semt. Aynı New York'taki Bushwick'e benzetiyorum orayı.
- Bir hipster'ın İstanbul sınırları içerisinde yapabileceği en büyük çılgınlık nedir?
- Hayalimdeki çılgınlık Tuba Ünsal'la Karaköy Namlı'da pahalı ve tatsız tuzsuz kahvaltımızı yaptıktan sonra bir çılgınlık yapıp su altı Lomo kameralarımızı alıp denize atlayarak birbirimizin fotoğraflarını çekmek olurdu. Kış olması tabii daha da güzel olurdu, eve dönüp şömine önünde ısınırken de An Education izlemek... Çok güzel olurdu.
- Hipster yaşam tarzınız ve görüntünüz barlar ya da kulüplerden içeri girerken işinize yarıyor mu? Bir bodyguard'ın bir hipster'a yaklaşımı genellikle nasıl oluyor?
- Tipim, garip kıyafetlerim ve ne dediğimi bilmememden kaynaklanan kafa karışıklığından dolayı çok kız arkadaşım oluyor. Kız arkadaşım olunca da sorun yaratmıyorlar, hatta benimle iyi arkadaş olmaya çalışıyorlar.
- Biraz da ev hayatından bahsedelim. Evde TV izleniyor mu?
- Kuzey Güney izleyip sonra da dizinin 'reading'ini yapıyoruz. Kıvanç Tatlıtuğ'un maço karakterinin aslında Oedipus kompleksi üstüne kurulduğunu, böyle okunursa dizinin çok farklı boyutlara gidebileceğini tartışıyoruz. Tabii ki de Hennessy'lerimiz eşliğinde.
- Evde sakin bir gün geçirirken de tercihiniz papyondan yana mı olur yoksa mavi Malibu terliği ve çakma Chicago Bulls şortu mu giyersiniz?
- Brooklyn Nets'i tutuyorum. Evde kimse yoksa (annem de dahil) Official Nets Merch'ümü üstümden eksik etmem. Ama mesela kapıcıdan soya sütü istemişim, 20 dakika sonra gelecek; dar kotumu, papyonumu giyer şıkır şıkır otururum evde.
- Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz?
- Benim gardırobum İstanbul gibi, caz gibi. Bir sonraki notayı tahmin edemiyorsun adeta. Çetinkaya ve LC Waikiki de var, Acne ve Lanvin de... Anladın sen.
- Son olarak müzikten bahsedelim. Bir hipster hangi grupları dinler?
- Peyote'de sekiz kişi dinlediğimiz psych-surf tarzı konserlerin tadı bir başka oluyor. En sevdiğim gruplar ise, çok komik ve değişik olduklarından ötürü Büyük Ev Ablukada.
HIpster Kemal'in twItter adresinden seçmeler
- Annem çalışma masamın üstünde beklettiğim bozuk muzu atmış, ya anne Velvet Underground muzumdu o benim. Fotoğrafını bile çekemeden gitti :(
- Babamdan aldığım harçlıklardan biriktirerek bizim kapıcı Osman Efendi'nin Anadol'unu satın aldım. İnanılmaz old-skool bi araba.
-Evde değişik miktarda doldurduğum su bardaklarını parmaklayarak çıkardığım seslerle The XX - Crystalised'ı çalabiliyorum.
- Geçen hafta yine Kerouac okudum ve çok gaza geldim, param çok yok o yüzden bu seferlik İç Anadolu'da On the Road yapmayı planlıyorum.
Kimdir bu 'Hipster'lar?
ABD'de, 1940'lı yıllarda kendilerini caz müziğin etkisine kaptıran, argo kullanan ve rahat, bağımsız, alternatif hayat tarzını benimseyenlere hipster deniyordu. Ancak 1940'lardan günümüze, hipster kelimesinin anlamı çok değişti. Hipster, artık bağımsız sinemayı ve müzikleri seven, vintage giyinen, alternatif hayat tarzını benimseyen gençleri tanımlamak için kullanılıyor. New York Times gazetesi, 2000 yılında hipster kelimesini, Brooklyn'de yaşayan bohem gençler için kullanmış. 2003'te yayımlanan The Hipster Handbook'ta ise hipster'lar, 'Zevklerini ve sosyal davranışlarını cool'dan da daha cool olabilmek için olabildiğince seçen kişiler' olarak tanımlanıyor. Bugünlerdeyse hipster'lık en yaygın akımlardan biri. Almanya'da geçen hafta düzenlenen ve en uzağa kemik gözlük fırlatma gibi ilginç oyunlar içeren Hipster Olimpiyatları bunun bir göstergesi. Bu akımın etkisi elbette Türkiye'de de görülüyor. Ama hipster'lar kendilerine hipster denmesini çok da sevmiyor. Çünkü bu söz biraz da ironik biçimde, dalga geçmek için de kullanılıyor.
PELİN YILMAZ