DÖVMELİ ERKEKLERİ ÇEKMEK İSTİYORDUM
- İnsanları nereden buldunuz?
- Japonya'da marttı, kıştı, kar vardı ve ben yarı çıplak erkek fotoğrafı çekmeyi çok seviyorum. Dövmesi olan erkekler çekmek istedim. Bir tiyatro grubuyla iletişime geçtim. Gezici dövme yapan birilerini buldum. Onlara anlatmaya çalıştım. Bu insanlar diplerdeki dönüştürücü insanlar şehirde. Sistemin dibindedir, marjinaldir, bizim vicdanımızdır bu insanlar. 'Tamam,' dedim. Ben şehrin vicdanına ulaşmaya başlıyorum. Bu çocuklar az buçuk İngilizce biliyorlar. Marjinaller, bir takım ilaçlar kullanıyorlar falan. Fakat onlara fotoğraflarımı gösterdim. O zaman bana çok yardımcı oldular. İşte o karda hepsi sokağa çıktı ve üstlerindekileri çıkardı. Marjinal olanlar, bu sistemin içinde yer almak istemeyenler. Dünya hiç adil değil. O nedenle de karşı duruşun varlığıyla dönüşüm başlıyor. İnsancıl bir dünyaya gitme eğilimimiz varsa, bu endüstriyel dönemde oluşan vahşi süreçlere bir karşı duruştan kaynaklanıyor. Roman nasıl endüstriyel dönemin vicdanı olmuşsa, benim de her fotoğrafım bu dönemin vicdanı. Göğsünde haç ve İsa peygamberin dövmesi olan adam (fotoğrafı sağ altta) marjinal gruptandı. Neden haç kazıttığını sordum. 'Özel bir nedenle değil, seviyorum,' dedi. Aklıma Japonya'daki Hıristiyanların dışlanmış olduğu geldi. Son derece de gelenekçi bir toplum. Dışlananları gösterebilmenin vicdan olduğunu anladım. Fotoğrafı çekerken gözümden bir damla yaş aktı. Çünkü ben de azınlığa mensubum.
AZINLIK OLMAK ŞANS
- Malatyalısınız, Ermeni bir aileden geliyorsunuz. Ailenizin hikayesi nedir?
- Annem bir dönem dikiş diker, bütün kazandığıyla kitap alırmış. Ona çok şey borçluyum, evde fazla eşya yoktu ama kocaman bir kütüphane vardı. Tüm dünya klasikleri bulunabiliyordu. Annem babamdan 10 yaş küçük. Annemi okula göndermişler, ama babam gönderilmemiş. Babamın babası Merzifon'dan gelen, üç-dört dil bilen bir adam. Babama evde dil öğretiyor, başka bir Ermeni hocadan matematik dersi aldırıyor. Babam hamam kazanları yapabilen tek kişiydi Malatya'da. 2005'te babamla birlikte Ermenistan'a da gittik. Ermenistan'a gitmeyi hep istiyordu. Hep burada yaşamış hiç yurt dışına çıkmamıştı. Onun akrabalarını aradık.
- Azınlık olmakla ilgili ne hissediyorsunuz?
- Bir şans olarak değerlendiriyorum. Kadın olmayı da öyle. Çünkü daha kolay duyarlı olabiliyorsunuz. Aslında çoğunluk olmak daha zor. Çoğunluk olup duyarlılığı gelişen insanlara da çok saygı duyuyorum. 2007'de Hrant'ın ölümü sonrasında kendimi gerilmiş hissettim. Bu arada Hrant işlerimi Geniş Açı dergisinde görüp beni arayan birisiydi aynı zamanda. Bana büyük bir nezaketle yaklaşmıştı.
Sarai Sierra fotoğrafçı olamaz
Sarai Sierra cinayeti içinse "Büyük bir muamma. Bir fotoğrafçının tek başına hiçbir bağlantı kurmadan gelmesi çok çok garip. Ben de gittim Almanya'da çekim yaptım ama bana yardımcı olanlar hep vardı. Bir tanıdık, yanımda gelen biri, telefonun ucunda her zaman birileri vardı. Fotoğrafçılar bunu yapmaz. Biz güvenliksiz gitmiyoruz," diyor.