Kahramanları severiz biz... Biri çıksın tüm ümitlerimizi sırtlayıp, kestirmeden zirveye taşısın. Bir adam çıksın, birer birer tüm rakipleri çalımlayıp hayallerimizi gerçek kılsın. Belki biraz da bu yüzden 2014 Dünya Kupası finalinde, Türkiye'deki çoğunluğun kalbi Arjantin için attı. İstediler ki Messi kazansın, istediler ki süper kahraman tarih yazsın. Belki de biraz bu yüzden Almanlar'ı sevmeyişi pek çoklarının. Bir kahramana değil, yorucu, uzun vadeli bir projeye sırtlarını dayadıkları için. Ya da misal Ahmet Hakan'a göre "Her türlü insani zaaftan uzak" göründükleri için... Sistem, sebat, sabır, planlama, yatırım zor işlerdir. Yıpratır, zaman alır. Bu coğrafya sakinlerinin çoğu için futbolda en büyük mucize, en sempatik reçete, Messi gibi bir kahramanın çıkıp kısa yoldan tarih yazmasıdır... Bugün sokağa çıkıp sorsanız "Milli takımda Messi gibi bir süper kahraman mı istersiniz yoksa Almanya gibi bir sistem mi?" diye, açık ara Messi kazanır.
KİME KAHRAMAN DENİR?
Pekçoğumuza göre ABD'den getirdiği kondisyonerlerle ve veri analizini çok etkin kullanarak Almanya'ya yepyeni bir futbol kimliği oluşturmak için düğmeye basan, tabuları yıkan, bu uğurda zaman zaman horlanan ama asla yolundan dönmeyen, Almanlar'ın ulaştığı noktanın mimarlarından Klinsmann yeterince kahraman değildir mesela... Ya da final maçında bacağına giren kramplar, Aguero'nun dirseği sonrası kanayan yüzüne rağmen, 120 dakikada 15.3 kilometre kateden, maç öncesi sakatlanan Khedira ve en silik maçını çıkaran Kroos'un yerine de koşan, sayısız Arjantin atağını en kritik noktada kestiği yetmez gibi takımın pas metronomu olan Schweinsteiger kahraman değildir mesela... Üç sezon önce kendi sahasındaki Şampiyonlar Ligi finalinde son penaltıyı kaçırmış, turnuva öncesinde geçirdiği sakatlıkların da etkisiyle bizzat kendi basını tarafından "Artık çok ağır, bu takıma bir şey katamaz, sonu geldi" diye üzeri silinmiş, fakat tüm bu travmalara rağmen tıpkı final maçında aldığı her darbeden sonra defalarca yaptığı gibi yeniden ayağa kalkan, aynı basının manşetlerinden inmeyen o adam kahraman değildir. Her kazandıkları maç sonrası ilk iş rakiplerinin yanında soluğu alıp, onları sarılarak teselli eder ama yine de o adam kahraman olamayacak kadar duygusuzdur ya da. Almanların mazinin külleri üzerine kurduğu yakışıklı futbol kimliğiyle, panzer ruhunu taşıyan sevimsiz ama sonuç odaklı, yılmaz, yorulmaz eski kimliğinin kesişim kümesi olan, geçmişle bugünü bağlayan o adam kahraman değildir. Çünkü Schweinsteiger, yetenekleriyle yetinmeyip kendini geliştirmenin, başarıya zahmetli yoldan ulaşmanın resmidir. Kestirmeden gitmek değildir. Altyapı sistemini sil baştan değiştirecekleri gün Almanların ortaya koyduğu, 'Bir dağın yamacındaki ya da en ücra köydeki yeteneği dahi bulup ortaya çıkaracağız' vizyonu kahramanlık öyküsü değildir mesela... Zaten o yüzden 'elin Almanı'nın bulduğu gurbetçi çocuklarını Türkiye forması giysin diye ikna etmekle geçer vaktimiz.
DUYGUSUZLUK DEĞİL İŞ DİSİPLİNİ
İlk çıkış yaptığı Stuttgart'tan sonra bir türlü dikiş tutturamamış Löw'e inanıp milli takımı, daha doğrusu dev bir projeyi teslim etme cesaretini göstermek de bir kahramanlık değildir. Kahraman dediğin her başın sıkıştığında gelip seni kurtaracak, şapkadan tavşan çıkaracak adama denir. Kahramanlıksa günü kurtarmaktır... Başarının da en kısa sürede, fazla uğraştırmadan geleni, temelden geleni değil tepeden ineni makbuldür. Bu coğrafyada soğukluk diye anılan şey aslında Almanların iş disiplinidir. 7-1 kazanırken hiç istiflerini bozmadan devam etmeleri ise, duygusuzluk değil işe hislerini karıştırmamaktır. Bizlerin robot gibi dediği, çalışkanlıktır, iradedir, tıpkı Schweinsteiger gibi her darbeden sonra yeniden ve daha güçlü ayağa kalkmabilmektir. Almanları sevmez çoğumuz. Zira eksiklerimizi hatırlatır, zaaflarımızın aynasıdır. Soğukluk, duygusuzluksa işin kamuflajıdır. Sadece futbolda değil hayatın genelinde aradığımız formül, kısa yoldan zengin, kısa yoldan ünlü, kısa yoldan şampiyon olmaktır. Fatih Hoca geçtiğimiz sezon tekrar milli takımın başına geçtiğinde, ilk sınavı Andora maçında tribünlerde açılan küçük bir pankartsa her şeyin özetidir: "Allah kerim Fatih Terim..."