Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

'Kürt vatandaşlarımızdan özür diliyorum, helallik istiyorum'

"İçinde bulunduğum camiada, sık sık 'Kürdi caiz' deyimini duyardık ama kimse, Kürtçenin özgürlüğü sorununu açıkça dile getiremezdi. Çünkü bunu yapmak 'bölücülerin ekmeğine yağ sürmek!' anlamına geliyordu."
"Yıllar yılı; beyazıyla, buğday tenlisiyle esmeriyle Türkler olarak hepimiz, Bulgaristan'daki ırkdaşlarımızın ana dil mücadelesiyle, Batı Trakya'daki dindaşlarımızın müftü seçme özgürlüğüyle ilgilendik; Doğu Türkistan'daki ırkdaşlarımızın dertlerine yandık ama burnumuzun dibindeki vatandaşlarımızın ana dillerini kullanma isteklerini görmezlikten ve duymazlıktan geldik."
"Onun için, Kürtçeye özgürlük talepleri kulağımıza geldiğinde, damarlarımıza işleyen ulusalcı söylemlerin etkisiyle, 'Burası Türkiye kardeşim! Elbette Türkçe konuşacaksın' yollu itirazlarda bulunduk."
"Başkasını bilemem ama ben kendi payıma tüm Kürt vatandaşlarımızdan özür diliyorum. Sadece özür değil helallik de diliyorum."
Bu çarpıcı sözler bana ait değil.
Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ikinci başkanlığını yürüten Cemal Uşşak'a ait. Uşşak, Açık Toplum Vakfı'nın hazırladığı Anadolu Vicdanı isimli kitaptaki yazısında söylüyor bunları.
Sözleri önemli hale getiren de, söyleyenin bu kimliği zaten.

***
Bu cümleleri medyada görünür hale getirme başarısı ise Radikal'den Ezgi Başaran'a ait. Başaran, hafta içi Cemal Uşşak'la bir söyleşi yaparak önemli bir tartışmaya kapı araladı. Uşşak, o söyleşide de çarpıcı şeyler söyledi:
"Caiz olduğu söylenen Kürtçenin özgürlüğünü savunmak lazımdı ama bu yapılmazdı. Çünkü dindarlar üzerinde de hegemonyasını sürdüren bir resmi söylem vardı. Milliyetçi, resmi söyleme kapılınca benim camiam da Kürtlerin varlığını kabul etse de vicdani gerekliliğini yapamadı..."
Başaran'ın "Niye böyle oldu?" sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
"Birinci sebep, evet resmi söylemin baskısı altında olmamız, ikinci sebep de şu: Herkesin kendisine göre bir hesabı ve gündemi vardı. Bu hedefine doğru giderken devletle cebelleşmek istemiyordu kimse."
Ve devam ediyor:
"Esasen Kürt sorunu yoktur, bu sorunu birtakım dış mihraklar, içimizden bazı 'hain'leri manipüle etmek suretiyle suni olarak yaratıyor' gibi yanlış bir algı vardı. Özellikle Milli Görüş geleneğinden gelenler bu fikri sıkça teker ederdi."
***
Cemal Uşşak'a ilk yanıtlar, Akif Beki ve Sibel Eraslan'dan geldi. İki yanıt da, Kürt meselesine tamamen bigane kalınmadığı, İslami çizgideki çok sayıda insanın Kürt meselesine hassasiyet gösterdiği şeklindeydi. Yani ikisi de savunma yazısıydı.
Perşembe günü Cemal Bey'i telefonla aradım ve bu eleştiriler için ne düşündüğünü sordum. Cemal Bey, "Verilen örneklerin tamamına yakını, Güneydoğu ve Kürt kimlikli isimler. Yani Mazlum-Der birikimi dahil bu konuda hassasiyet gösterenler Kürt kimliği taşıyan İslamcı aydınlardı. Benim eleştirim ise Türk dindarlara yönelik," dedi ve ekledi: "Normal şartlarda bir mağdurun diğer mağduru kolaylıkla anlaması gerekirdi. Hele ki dindarlar bunu öncelikle yapmalıydı. Ama maalesef olmadı. Derin güçler mağdurları birbirine karşı iyi kullandı."
Cemal Uşşak, bana anlattıklarına cuma günü Radikal'de yayımlanan yazısında da yer verdi. Ayrıca Akif Beki'nin "Biz kimlerden müteşekkildir?" sorusunu da yanıtladı: "Milli Görüş çizgisi; Nur camiası ve tasavvuf eksenli yapılar."
***
Bu tartışma daha çok sürecek gibi, sürmesi de gerekiyor. Çünkü, devlet algısı ve milliyetçilik İslamcıların fay hattıdır. Uşşak'ın sözleri, bu fay hattını sallayacak, yüzleşmelere neden olacak türden. Uşşak, bunları söylerken de ısrarla vicdanın altını çiziyor: "Tamamıyla vicdanımın sesini diledim. Bir tek sermayem var: Kirletmemek için çarpındığım kalbim ve vicdanım."
Aslında Cemal Uşşak'ın yaptığı küçük hesaplar yapılırken unutulan "Veda Hutbesi"ni bir kez daha hatırlatmak değil mi?
Ey insanlar" diye başlayan bölümlerin birinde ne diyordu:
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz ademin çocuklarısınız, adem ise topraktandır. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır."
Bakalım ayın karanlık yüzünden nasıl bir ışık sızacak!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA