Bir ay süreyle Brezilya'da hemen hemen her gün farklı şehirlerde başka stadyumlarda sayısız maç izledim. Bütün takımların taraftarları bir arada oturdular. Başka ülkelerden başka milletlerden insanlar hiçbir güvenlik önlemi alınmadan yan yana maçları seyrettiler. Aynı şekilde dışarıda da binlerce kişi televizyonda birlikte maçlar seyrettiler. Kimi zaman son dakikalarda uzatmalarda dramatik sonuçlar da alındı.
Ancak tüm bu yoğunlukta tek bir olaya, tek bir kavgaya rastlamadım.
Gerçekten bunları gördükten sonra bizdeki duruma üzülmemek elde değil.
Bu Dünya Kupası bir kere daha gösterdi ki futbol bir oyun. Biz bunu ne zaman anlayacağız? Eğer futbolun içindeki tüm birimler olarak bu kaosa kesin bir çözüm getiremezsek fazla söze gerek kalmayacak!
OTURMUŞ SİSTEMİYLE MAKİN A GİBİ ALMANYA
2014 Dünya Kupası Almanya'nın zaferiyle sona erdi. Çeyrek finalde Fransa'yı, yarı finalde bütün dünyayı şok eden bir skorla Brezi-l ya'yı, finalde bütün stadı dolduran seyircisiyle adeta ikinci ev sahibi konumundaki Arjantin'i yenerek kazanan Almanya, hak ederek şampiyon olmuştur. Benim yeri geldikçe vurguladığım bir futbol felsefem var: "Takımın yapısına uygun, oturmuş bir sistem ve de kadro istikrarı başarı için çok önemlidir." Almanya belli bir futbol ekolüne sahip olmasına rağmen teknik direktör Joachim Löw, kadro istikrarına birinci derecede özen göstererek çok doğru bir iş yaptı. 2010 Dünya Kupası'ndan beri geçen uzun sürede Almanya'nın ideal 11'i mecburiyetler dışında değişikliğe uğramadı.
Almanya bugün oturmuş sistemi ve kadro istikrarıyla saha içi düzeni makine gibi işleyen başarılı bir kulüp takımı gibidir. Diğer ülkelerin milli takımlarında ise böyle bir tablo yok. Arjantin çok başarılı geri dörtlüsü ve iki ön liberosuyla iyi yerleşimli, hamle zamanlamasında bilinçli, mükemmel alan daraltan bir savunma uyguluyor.
Dİ MARİA'NIN YOKLUĞU BELLERİNİ BÜKTÜ
Arjantin'in belini Di Maria'nın sakatlığı büktü. Fizik olarak tam hazır olan formda bir Di Maria çok kolay adam eksiltip, çabuk ve dikey driplinglerle defansların dengesini bozarken Messi'ye de elverişli bir ortam yaratıyordu.
Aynı zamanda da her an gol atabiliyordu.
Agüero da çok önemli bir forvet ama o da sakatlıktan dolayı fizik açıdan çok yetersiz olduğundan aldığı kısıtlı görevlerde hiçbir katkı sağlayamadı. Yarı final ve finalde Messi büyük yeteneklerini çok kısa sürelerde kullanabilme şansı buldu. Kendisine alınan ekstra tedbirlerle de oldukça yıprandı.
Her zaman söylüyorum; Messi yaratıcı özelliklerini üst düzeyde ve devamlılık sağlayarak Barcelona'da kullanıyor.
Çünkü Barcelona müthiş pas trafiğiyle, sürekli çok adamla üçüncü bölgede oynayıp kaliteli oyuncularıyla her türlü hücum varyasyonlarını deniyor ve Messi'de sürekli sahne alma şansı buluyor.
FUTBOL ARTIK BASKETBOL GİBİ, İYİ SAVUNMA ŞART
Aslında Arjantin finalde rakibinin gücüne, Hollanda maçının yorgunluğuna rağmen beklenenden çok daha iyi bir performans sergiledi. Almanya'ya mümkün olan en az pozisyonu verirken ikisi 90 dakikanın içinde birisi uzatma başında olmak üzere 3 net gol fırsatını kullanamadı. Almanya, Arjantin kadar net pozisyonlar bulamadı. Grup maçlarındaki seyir zevki ve pozisyon zenginliği, elemeler başladıktan sonra bazı istisnai maçlar dışında bitiyor. Elemelerin telafisi olmadığından kontrol futbolu ön plana çıkıyor. Takımlardan biri hücum girişiminde bulunurken diğeri alan daraltarak ve yıldız isimlere üst düzey tedbirler getirerek rakiplerinin pozisyon şansını iyice kısıtlıyorlar. Günümüz futbolu artık basketbol gibi. Eğer iyi savunma yapmazsan başarı şansın yok. İşte en canlı örnek; Neymar motivasyonuyla Almanya karşısına çıkan ve ilk dakikadan itibaren plansız, programsız ve agresif bir biçimde çok adamla rakibinin üzerine giden Brezilya'nın ödediği çok ağır bedel ortada.
