Dün, (31 Temmuz 2009 günü) Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) üyelik uğruna çıktığı meşakkatli yolculuğun 50'nci yıldönümüydü. Bu vesileyle Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi de, çarpıcı bir belgeselin prömiyerine ev sahipliği yaptı. Yapımcılığını Umut Gürsel ve Zeynep Devrim Gürsel'in, görüntü yönetmenliğini ise Ebru Karaca'nın yaptığı
Neyse Halim, Çıksın Falim adlı bu belgesel film, çoğunluğu çeşitli yaştan ve sosyal kesimlerden 10'un üzerinde kadın ve erkeğin aynı kadına farklı zaman ve mekânlarda baktığı kahve falları üzerine kuruluydu. Muazzez Ersoy'un
Bir Fincan Kahve Olsam şarkısı ile kapanış yapan filmi hakkında
SABAH'a konuşan yönetmen Zeynep Devrim Gürsel, eserini belgesel filmlerin yarıştığı festivallere göndermeyi planlıyor. Gürsel, belgeselini ABD'deki Ortadoğu ve AB merkezlerinde, California Santa Barbara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'ndeki meslektaşı Zeynep Korkman'ın 'Profesyonel Kahve Falcıları' üzerine hazırladığı akademik sunumuna eşzamanlı olarak gösterime de sokacak. Gürsel, belgeselde yer alan kişilerin sosyolojik çeşitliliğinin altını şu sözlerle çiziyor: "Belgeseldeki kişilerin çeşitliliği, Türkiye de fal kültürünün yaygınlığını gösteriyor; bunun yaygın olduğunu zaten biliyorduk. Ama filmi çekerken gördük ki, Türkiye'de özellikle futbol ile kahve kültürü adeta ülkeyi birleştirici ilk iki unsur olarak dikkat çekiyor. Bu açıdan, çok çeşitli insanla birlikte bunu görmek istedik. Film aslında, geleceğin belirsizliğiyle birlikte gelen belirsiz anlatım biçimlerine vurgu yapıyor. Türkiye AB'ye girecek mi, girmeyecek mi diye yoğunlaştığımızda, hem Türkiye'yi, hem Avrupa'yı çok tekil bir şey olarak düşünüyoruz. Oysa Türkiye'de birçok Türkiye olduğu gibi, Avrupa içinde de birçok Avrupa var. Hem burası, hem orası çok çeşitli. Bu nedenle bu karşılıklı genellemeleri birazcık kırabilmek istedim."
