Yazar Mustafa Armağan, Türkiye'de ilk piyanolardan bazılarının tekkelere girdiğini belirterek, "Galata Mevlevihanesi'nde bir piyano vardı. Derviş dediğimiz insanlar piyano çalar, piyanoyla raksederlerdi" dedi. 'Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı' kitabının yazarı Armağan, tarihte pek çok doğru bilinenin yanlış olduğunu söyledi: "Mesela tekkeler de, insanların 'hu' çektiği bir yer olarak bilinir. Orada insanların ellerinde tespih 24 saat bir köşede oturduklarını düşünüyoruz. Halbuki biliyor musunuz ki Türkiye'de, ilk piyanolardan bazıları tekkelere girmiştir. Galata Mevlevihanesi'nde bir piyano vardı ve o derviş dediğimiz insanlar piyano çalıyordu. Hüseyin Fahrettin Dede diye bir insan var mesela. Biz onu tanımıyoruz, tanımamayı da bir erdem sayabiliriz. Ama Hüseyin Fahrettin Dede Beşiktaş Mevlevihanesi'nin Şeyhi'ydi ve ney ile Chopin çalıyordu. Chopin burada, Hüseyin Fahrettin Dede burada, biz ikisini de bilmiyoruz. İkisini de eleştiren insanlar var. Batıda 'kafirdir' diye bakan var. Bir kısmı 'tekkeler tamamen gericilerin dünyasıdır' der. İki kesim de bu ikisini birden anlayamaz. Ama Osmanlı ikisini birden anlıyordu. Tekkelerde Chopin çalınıyor, piyanoyla Mevleviler raksediyor. Bunlar Osmanlı'nın başardığı o sentezin 19. yüzyıldaki görünümleri."
PİYANO MEVLEVİ AYİNİNDE KULLANILABİLİR
Ahmet Özhan (Tasavvuf Müziği Sanatçısı): Mevlevilerin piyanoyla raks ettiği terimi şık değil. Bilgi, nezaket içermiyor. Bir kere yapılan raks değildir; Mukabele-i Şerif'tir, sema ayinidir. Piyanonun bir Mevlevi ayininde veya herhangi bir mistik ritüelde kullanılmasının hiçbir mahzuru yoktur.
Dr. A. Baran Demirtaş (Erciyes Üni.): İstanbul'a gelen piyanolardan biri Şeyh Galip Es'ad Dede'nin Kulekapı Mevlevihanesi'ndeki şeyhliği dönemde Mevlevi mukabelesinde çalındı. Bu piyano, birkaç yıl önceye kadar Gazanfer Ağa Medresesi'ndeydi. Ancak piyano ve viyolonsel daha çok süs olarak kalmıştı.