John Esposito adı bize birçok şeyi çağrıştırıyor. Birincisi, Türkiye'ye ilişkin analizleri nedeniyle 1971'den bu yana ülkemize en sık davet edilen "üçüncü göz." İkincisi, ülkesi Amerika'da bir İtalyan. Üçüncüsü, şöhreti geç yakalayan 70'inde bir "bilim yıldızı." Son olarak İslam, dinler arası ilişkiler gibi tartışmalı konuların tartışmasız en sık başvurulan analisti. Gelin, şimdi dört noktayı birleştirip Esposito'nun kare as'ını yaratalım.
Sayın Esposito, İtalyanca konuşabiliyor musunuz? Hayır ne yazık ki. Ailem İtalya'nın güneyinden Amerika'ya göç etmiş. İtalyanca konuşan anneannem de ölünce, evde İtalyan kalmadı sayılır. Ailem çocuklarına özellikle İtalyanca öğretmemiş ki, kendimizi Amerikan toplumuna yabancı hissetmeyelim.
"MUTLU NOELLER DİYEBİLMELİYİM"
Yaşadığı zaman dilimi gereği yabancılık-göçmenlikdin gibi tartışmalı konulara yabancı olmayan Georgetown Üniversitesi uluslararası ilişkiler uzmanı Esposito, Anglo Sakson ABD'ye göç eden Katolik bir ailenin çocuğu. Yazdığı İslam başlıklı ve demokrasi, cinsiyet, insan hakları, politika, toplum uzantılı kitaplarıyla şöhreti 50'lerinde yakalayan Esposito, aynı zamanlarda kendi değerlerini keşfetmiş: "Ben bir Hıristiyanım. Birine 'mutlu Noeller' demek istiyorsam, bunu söylemeliyim. Karşımdaki kişi Hıristiyan değilse, 'O yanlış mı anlar acaba? 'Mutlu tatiller' mi demeliyim?' diye düşünmeme gerek olmamalı." Esposito hazır BM Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Grup Üyesi olarak İstanbul'dayken, medeniyetlerin ittifakına ülke olarak nasıl bir katkı yaptığımızı anlatsın istedik: "Şu an Türkiye'de daha önce söylediklerini yerine getirmeye çalışan bir hükümet var. Ki bu söylem, mevcut Türk milliyetçiliğini kabul eden ve aynı zamanda laikliği en iyi şekilde, inanan ve inanmayana aynı mesafede durmayı kabul eden bir söylemdi. Eski hükümetlere göre toplumu daha kapsayıcı bir tutum söz konusu. Ama hükümetin bunu sözle değil, eylemle kendini gösterilmesi gerek. Şu anda toplumun farklı görüşlerinden insanlar hükümette yer alıyor mu? Buna bakmak gerek."
"HENÜZ O NOKTADA DEĞİLSİNİZ"
Esposito, hükümetin dinsel özgürlük, kadın-erkek eşitliği, kıyafet özgürlüğü konularına olumlu yaklaştığı izlenimini edinmiş: "15 yıl önce Türkiye'de katıldığım bir konferansta başörtüsü takanlar bir tarafa, diğerleri bir tarafa oturmuştu. Kıyafetlerinden ve markalı saatinden tam laik bir kadın olduğu anlaşılan bir kadın söz aldı. Hatta aynı marka saatten benim de vardı. Ben takmamıştım, laikleri biraz eleştirebileyim diye. (Gülerek) Kadın dedi ki, 'Ben, bana baskı yapıp başımı örtmemi isteyecekler diye korkuyorum'. Ben de ona 'İyi de, aynı korku diğer taraf için de geçerli. Onlar da bazı haklara ve pozisyonlara sahip olamamak ve dışlanmak korkusu yaşıyor' dedim. Aslında siz de her toplumun farklılaştıkça yaşadığı bir süreçten geçiyorsunuz." Esposito, giriş, gelişmeden sonra bize sonucu, yani kendi penceresinden çözümü anlattı: "Her iki taraftın da bir araya gelip, 'Her ikimiz de ülkemizin ekonomik anlamda gelişmesini, güvenliğimizi sağlamamızı ve çocuklarımıza eğitim sağlayabilmemizi istiyoruz. Bunun için de aynı vatandaşlık altında, farklılıkları kabul eden ve bu farklıklara sahip olma hakkına saygı duyan bir anlayışla halkın önünde yarışabiliriz' diyebilmesi gerek. Ama siz hala o noktada değilsiniz. Tıpkı çoğu Alman'ın, ülkelerinde yaşayan Türkler konusunda o noktada olmadığı gibi."
NOEL BABA VAR MI?
ESPOSİTO, demokrasiye duyulan ihtiyacı kendi ülkesinden bir hikayeyle anlattı: "Katolik bir kadının çocuğu, Evanjelist komşularının çocuğuyla oynamaya gitmiş. Çocuk eve gelince, 'Anne Noel Baba yokmuş, neden beni kandırdın?' diye sormuş. Kadın, komşunun kapısını çalıp 'Neden böyle şeyler söylüyorsunuz çocuğuma?' diye sorunca 'Ama Noel Baba diye bir şey yok ki' şeklinde cevap almış. Kadın da şöyle demiş: 'O zaman ben de sizin çocuğunuza İsa'nın olmadığını söylerim, olur biter.'