2030 yılında nüfusu 100 milyona ulaşacak olan Türkiye'nin, kişi başına düşen 1.100 metreküp kullanılabilir su miktarıyla, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna geleceği düşünülüyor. Bu veriler göz önüne alındığında, 2050 sonrasında, Türkiye'nin çok ciddi bir su kriziyle mücadele etmek zorunda kalacağı öngörülüyor. Bunu bir sosyal sorumluluk projesi olarak gören firmalar daha az su kullanımı için harekete geçti. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ile birlikte hayata geçirdikleri 'Sudaki Ayak İzim' projesiyle toz deterjanda önce konsantreye daha sonra sıvıya geçişin öncülüğünü yapan Unilever'in Türkiye CEO'su İzzet Karaca, "1 yıl boyunca Türkiye'de herkes konsantre deterjan kullanımıyla 62 futbol sahası büyüklüğünde bir ormanın temizlediği havayı dünyaya geri veriyoruz. Eğer 2009'da satılan tüm deterjanlar toz değil sıvı olsaydı bin 41 hektar orman alanını kurtarmış olacaktık. Bundan dolayı kendi aleyhimize olan tüketimi azaltacak 'ön yıkama yapmayın' gibi mesajları paketlerin üzerine taşıdık'' diye konuşuyor.
ÖN YIKAMAYA GEREK YOK
Sudaki Ayak İzi, tüm üretim ve tüketim süreçlerinde kullanılan toplam su miktarını ifade ediyor. Sudaki ayak izi kavramı, tüketilen her mal ve hizmetin üretiminden tüketimine kadar kullanılan suyun miktarını belirlemek açısından önemli bir araç görevi görüyor. Tüm Türkiye bir yıl boyunca çamaşırlarını ön yıkama yapmadan yıkadığı takdirde sudaki ayak izi yaklaşık 1 Uluabat Gölü kadar azaltabilmek mümkün oluyor. Bir kez ön yıkama yapmanın sudaki ayak izi miktarının ortalama 104 litre olduğunu düşünecek olursak; bir kişi bir yıl boyunca ön yıkama yapmadığı takdirde bir çocuğun 2 yıllık içme suyu ihtiyacı kadar su tasarrufu sağlayabiliyor.