Aslen Diyarbakırlı Kuddusi Kansu (39) tanesini 15 TL'ye sattıkları montlarla yaşamını sürdürüyor. Şunları anlatıyor: "Zabıtadan kaçıyorsun, polisle karşılaşıyorsun. Aldığımız mallara el koyuyorlar. Karım para istedi. 100 TL'yi bir ayda denkleştirdim yeni gönderdim. 'Kürtsün, PKK'lısın' yakıştırmalarından bıkıp usandık. Geleceğim yok. Bazen intiharı bile düşünüyorum. Artık çekilmiyor. Şu gördüğün yere ayda 300 TL kira veriyorum. 12 senedir kalıyorum."
İbrahim Koçak (18) Muşlu. Sekiz kardeşler. Kürt olduğunu söylüyor. Okur-yazar. Köyde hayvancılık yaptıklarını belirterek şöyle diyor: "Ben küçükken devlet hayvanlarımızı aldı. Başka geçim kaynağımız yok. İstanbul'a akrabalarımın yanına geldim. Tekstil firmasında 14 saat çalışıyorum. Haftada 100 TL alıyorum. Beş kişi bir arada kalıyoruz. 30 TL kira veriyorum. Ayda 150 lira anneme- babama gönderiyorum. Belediye bize sosyal konutlar yapsın."
Abdullah Koçak (23) da Muşlu. Ahşap üç katlı bir binanın üst katında kalıyor. Yağmurlu günlerde çatı akıyor. Binanın merdivenleri tahta ve kırık dökük. İki kez yangın tehlikesi atlatmışlar. Beyoğlu'nu hiç görmemiş. Tekstil işinde çalışıyor. Ayda 700 lira kazanıyor. Sigortası ve sendikası yok. Sağlık hizmetlerini Yeşil Kart ile karşılıyor. "Doluyuz, ayrımcılık yapılıyor. Arabada yapılıyor, askerde yapılıyor" diyerek tepkisini dile getiren Koçak, "İş aramaya gittiğimiz zaman, 'Nerelisin?' diye soruyorlar. Böyle bir şey olur mu? 'Muşluyum' dediğimde 'Şimdi git biz seni ararız' deyip bizi kovuyorlar. Kürtlere neden ayrımcılık yapıyorlar" diyor.