Hırs ve ihtirası bilmez onlar

Elazığ Ruh Sağlığı Ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde gezimize devam ediyoruz. Kadınlar bölümüne girdiğimizde sanki bir düğün evine girmişiz duygusu uyanıyor. Çalan hareketli müzik eşliğinde coşup dans etmekte olan kadın hastalar var çünkü. Sevinip beni de yanlarına, halaylarına katıyorlar. Bu tantana arasında bile mesela bir cam kenarına 3-4 kişilik gruplar halinde toplanıp birbirlerine, dışarılara, boşluklara bakan kadınlar da var. Sonra yemek saati geliyor. Hava güzel mi güzel. Bahçeye çıkıyoruz. Sofra oraya kuruluyor. Ardından oldukça alımlı çalımlı sayılacak genç bir kadın hasta yanaşıyor yanımıza. Adını öğrendikten sonra ısrara başlıyor. - Çek Emin Abi. Fotoğrafımı çek de artist olayım. Şu muhteşem güzelliğimi, manalı bakışlarımı İstanbullu rejisörler görsün de gelip buradan alsınlar beni. Dizilerde oynatsınlar. Beren Saat'e, Tuba Büyüküstün'e rakip olayım da görsünler günlerini...

'GÖRSÜNLER BENİ'
Kendisini Elazığ'daki hastanenin "en güzel kızı" ilan eden Siirtli Hülya kızım söylüyor bunları. Foto muhabiri arkadaşım Emin Özmen'in yanından saniye ayrılmıyor, bahçedeki havalandırma süresince başının etini yiyor, daha çok görüntü alsın diye. Hikâyesi oldukça sarsıcı. Küçük yaşta tatsız olaylar geçmiş başından. Sonrasında daha 16'sında olduğuna bakılmadan bir esnaf gençle baş göz edip evlendirmişler onu. Üst üste yaşadığı travmalar zaten doğuştan pusu kurmuş olan PMD (Psiko Manik Depresif) hastalığını tetiklemiş.

HASSAS TEDAVİ
Uzman psikiyatrlar diyor ki; "Bu tarz hastalar çoğu zaman normal davranır ve ayırt edebilmek zordur. Ansızın tuhaflaşır, aşırı hareketli olurlar. Her yerde, uluorta, her şeyi konuşup yapabilirler. Hülya kız da evlendiğinde bu tarz aşırı hareketler yapmaya başlayınca kocasının sabrı taşmış, baba evine götürüp bırakmış eşini. Bir süre sonra boşanmışlar. Sonra bu gariplikleri ana babasını da pes ettirmiş ve bize başvurmuşlar. Bahar ayları geldiğinde çok hareketlenir bu hastalar. Hormonları atağa kalkar, zapt edilmeleri zorlaşır. Ona çok hassas ve kapsamlı tedavi uyguladık. Bir süre sonra evine gidip yaşantısına rahatça devam edebilecek. İlaçlarını aksatmazsa sorun yaşamaz."

'Ceplerine harçlık bile veriyoruz'
REHABİLİTASYON Evleri ile Türkiye'nin ve dünyanın dikkatini çeken hastanede, şu an ikisi dışarıda olmak üzere 4 tane Rehabilitasyon Evi bulunuyor. Hastanenin genç ve dinamik başhekimi Uzman Dr. Mustafa N. Namlı, evlerin Türkiye'de örnek olduğunu söylüyor.
Kaç ev var hocam? - 4 evimiz var. Bunlarda da toplam 15 hasta kalıyor. İlk olarak 2 evi hastane bünyesinde açtık. Burada yapılan çalışmalardan verim aldıktan sonra 2 ev de dışarıda tuttuk. Bu evlerin kirasını, yakıt parasını ve iaşesini biz karşılıyoruz. Ayrıca hastalara harçlık veriyoruz. Evlerde 8 kadın ve 7 erkek hasta kalmakta. Bunlar kendi alışverişlerini ve ev temizliklerini yapmakta.
Nüfus kâğıdı bile çıkarılmamış hastalardan söz ettiler... - Doğrudur. Hastanede çoğu zaman 7- 8 meçhul hasta oluyor. Bunlar daha ziyade güvenlik güçleri tarafından getirilen sahipsizler. Ne nüfus kayıtları ne de kendilerine ait bir belge bulunuyor. Bu hastaların tedavilerini yapmak için önce onları nüfusa kaydedip kimlik çıkartıyoruz. Yeşil kartları da var artık. İsim ve soyisimlerini personelimiz koyar. Geçenlerde hastalardan birinin ailesini tespit ettik. Diğerlerinin ailelerini de arıyoruz.

Yatakhane hüzünleri
ELAZIĞ Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin yatakhaneleri üzdü beni en çok. Yatakhanelerin o suskun ve hüzüngen havası... Fotoğraftaki kardeşim gibi gün ışırken bile battaniyeyi kafalarına kadar çekip, dünyadan kaçar gibi uyumaları bundan belki de. Sadece aldıkları ilaçların içlerini koflaştırmasıyla, yastığa baş koymak istemeleriyle açıklanamaz bunca dirençsizlik... Kimileyin gücünün yetmediği dellendirir insanı. Hayatın tekmil derdi, tasası, hoyratlığı kâbuslar gibi çöker yüreğine art arda. Direnmek ister, dayanıp, savuşturmak istersin beceremezsin. Sonra bazılarımızın aklı yitip uçuverir yaşadıkları karşısında. Şairin dediğince; "Önce dişini sıkarsın, sonra aklını. Taşı sıksa suyunu çıkaracak nice yiğit haksızlık karşısında karınca denli küçük kaldığında deli olur. Kimi doğuştan mecnundur, kimi yalan dünyayı gördükten sonra 'oynatır' meczup olur." Kimileri de mesela hastane içindeki Aktivite Merkezi'nde birçok kursa giderek gerer göğsünü kadere. Ebru, galoş yapımı, ağaç boyama ya da ne bileyim çeşitli el işleri kurslarında zaman öldürür.