Tereyağı kıvamı kaygan zeminlerde, yağmur yaş, zemberek soğuk, kalaba kent ortamı altında motosikletle yılbaşı haberi turu öyle mi? Bencileyin Çaldıran değil 'Yıldıran Meydan Muharebesi' şekline dönüşen gecede başıma gelenlerle ilgili vaktinizi alıp, hallerime acındırmak istemem. Yani 'direkman' konuya giriyorum. Saat 23.00 suları. İlk durağım Nişantaşı civarlarını Çin Ordusu kıvamında güruhlar sarmış her yandan. Yolda, bırakın otomobil sürmeye, yaya yürümeye bile imkân namüsait. Erzurum işi yün fanilaları çift çekip üstüne lahana gibi kat kat giyinmişken donuyorum. Gül kurusu güzelliğinde çevrede salınan kızlar kısa etek, ince bluz, beresiz başlarla nasıl da kıkırdaşıp yürüyor, hayretlerim olsun. Mekânlar elli gün önceden rezerveli olduğundan tıklım tebelek dolu. İçeri girmek de ne? Dışarı çıkmak isteyenler bile çaresiz. 'Aaaz sonra' meydana kurulan platformda nüfus patlayacak, Başkan Sarıgül konuşma yapacak, güvenlik müdahale ederse kâğıt kelebekler değil insan konfetileri uçuşacak besbelli. Labirent sokaklarda birbirine sarılan, selamlaşan, öpüşen, mutluluk dileyen yüzlerce insanın armonik kahkahaları... Yine de şampiyon sokak; süsü püsü atmosferiyle Atiye Sokak'tı yalan yok.
BABİL KULESİ GİBİ
İstikametimi Taksim olarak belirleyip o mahale seğirtirken, tanıyanların 'samimi' davranışları harika. Ellerindeki bardakları kaskımdan aşağı boşaltıp bana da 'iyi seneler' dilemek isteyen densizleri arkadaşları durduruyor bereket. Harbiye kıyılarında tinercilerden oluşan bir müfreze kolu 'çevirme' yapıyor ahaliye. Ellerinde irili ufaklı delici-kesici alat-ı katıa, geçenden 5, durandan 15 muhabbeti uyyy. Şükür ki sivil polisler duruma vakıf, takviye Çevik Kuvvet seri... İşte Taksim Meydanı... Her yaştan her 'duruştan' binlerce kişi kendi kavlince tavır sergilediğinden Babil Kulesi'ne yakın bir görüntü keşmekeşidir görüken. İstiklal Caddesi üzerinde de, Sıraselviler, Tarlabaşı kısımlarında da çoğu şapka kaşkol satıcı, kestane kebap kavurucu, Noel Baba mukallidi konumunda sivil polis kardeşler cirit atıyor iyi ki. Sayıları 2 bine yakın diyorlardı, doğru yanlış bilemem. Gözü fersiz, ağzı dişsiz, poposu kotlu, ayağı lastik botlu, bir deri bir kemik, dar alın yakın kaş Noel Babalar da var. Bunlar dükkancıların bu yıl da aynı numarayı yapması, garibanlara iş vermeleriyle oluşmuş kadrolar. Yeni yıl gelmeden alkol sınırını aşan, arkadaş sırtı, ahbap kucağı marifetiyle ambulanslara taşınan, hastanelere erişmeye çalışanların çoğu genç hanımlar işe bak. Aynı gece içinde Zeytinburnu bozkırlarından Samatya yaylalarına, Aksaray kuytularından Sultanahmet otağlarına ne güzel mekik dokudum oh. Yalnız kalpler, hüzünlü gezginler, gece boyu sulu birayla idare edenler, zenginler, uçuk takılanlar, takım halinde dağıtanlar başka nasıl izlenirdi di mi?
ENVAİ ÇEŞİT İNSAN
Ünlülerden ünsüzlere, tebliğcilerden içkicilere kadar sarktım baktım; bar kapılarından hastane koridorlarına, karakol önlerinden şenlik yerlerine seğirttim. Sözün özü; yiyenler, içenler, kusanlar, sapıtanlar, kaçanlar, sıkışanlar, tacizciler, tebliğciler, aslen polis simitçiler ve dahi yediden yetmiş yediye cümle yılbaşı ahalisi 32 kısım tekmili birden ilgime mazhar oldu. Ortaköy tarikiyle Kuruçeşme, Arnavutköy, Bebek, Hisar, Emirgan kıyı şeridinde danslar eden, parklarda öpüşen, sevişen, içen, şarkı söyleyen yüzlerce çifti görüp keyiflendim. Hisarüstü, Armutlu, Çeliktepe, Seyrantepe taraflarına gittiğimde mütevazı orta sınıf insanımız ya kalender koltuk meyhanelerinde demlenmekte ya da evlerinin kapı önünde mandalina portakal, çay kahve, gazoz muhabbetiyle oyalanmaktaydı. Etiler, Levent, Ulus cenahında takılanlara her gün bayram, her gün yılbaşı olduğundan ne kulüplerde, ne kafelerde yıldızlı yaldızlı süs püsten, üstü şıkırdaklı taklit çamlardan, sahte karlar yağmış kuru damlardan gayrı bir fevkaladelik göremedim.
