Yargıtay, alkollü yayanın neden olduğu trafik kazasında ilginç bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, kazaya alkollü yaya neden olsa da sadece sürücülere kamu davası açılabileceğine hükmederek, yerel mahkemenin yayaya verdiği "taksirle ölüme sebebiyetten mahkûmiyet" kararını bozdu.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, önüne gelen bir dosyada ölümlü trafik kazasında yayanın sorumluluğunu irdeledi ve verilen mahkûmiyeti yerinde bulmadı. Yargıtay'ın gündemine gelen davaya konu olay 2004 yılında İstanbul'da yaşandı. Aziz K., eşi Dilek K., ile araçlarında seyir halindeyken üstgeçitten geçmek yerine orta refüj aralığından yola çıkan alkollü yaya Haydar C.'ye çarpmamak için frene basınca araç kontrolden çıktı. Sağ yan orta refüj aralığındaki elektrik direğine çarpan aracın sürücüsü Aziz K., hayatını kaybetti, eşi Dilek K. ise basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve yaşamsal tehlike doğuracak şekilde yaralandı. Kaza sonrasında alkollü yaya hakkında "taksirle ölüme sebebiyet vermek" suçundan İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Yapılan yargılama sonucunda mahkeme, olay mahalline 50 metre uzaklıktaki üstgeçitten geçmek yerine yola atlayan alkollü yaya "ölüme sebebiyet vermek" suçundan mahkûm etti. Karara itiraz edilence dosya Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin gündemine geldi.
TOPLUM YARGISI: YAYA SÜRÜCÜYE ZARAR VERMEZ
Daire, yayanın sebebiyet verdiği trafik kazasından dolayı sanık olup olmayacağı sorunun öncelikle çözümlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, "taksir"in istisnai bir kusurluluk şekli olduğunu belirtti. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunduğunu belirten Daire, faillerin tedbirli ve öngörülü davranmadığı için cezalandırıldığını ifade etti. Yerel Mahkemenin "mahkumiyeti"ni yerinde bulmayan Daire, bozma kararında şu tespitte bulundu:
"Yayanın karşıdan karşıya geçerken kendisine motorlu bir vasıtanın çarpacağı ve bu vasıtada bulunanların yaralanacağını öngörebilmesinin kabulü toplumda yaygın olan ortak düşünceye aykırıdır. Yayaların motorlu taşıt sürücülerine zarar vereceklerini, bu nedenle daha fazla basiretli davranmaları gerektiğini bildikleri ve cezalandırılmaları gerektiği kabul edilemez. İntihar etmek için kendisini hızla gelen otomobilin altına atan ve kazaya neden olan şahsın amacı, kendi yaşamına son vermek olup sürücünün yaralanabileceğini de önceden görebileceği söylenemez. Bu nedenle taksirin "neticenin öngörülebilmesi" unsuru bu gibi olaylarda gerçekleşmemiştir."
BİR FİİLİN CEZALANDIRILMASI İÇİN YETERLİLİK KOŞULU ŞARTTIR
Karayolları Trafik Kanunu'nda yayaların uyacakları kuralların belirlendiği belirtilen kararda, buna göre yayaların "ışıklı işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde veya kavşaklarda güvenlikleri açısından araçların uzaklık ve hızını göz önüne almaları, yolu kontrol ederek kendi güvenliklerini sağladıktan sonra en kısa zamanda taşıt yolunu geçebilecekleri"nin hükme bağlandığı kaydedildi. Kanunda yer alan kurallara uymayanlar hakkında idari para cezasına hükmolunacağının ifade edildiği kararda, Kanunda yayaların motorlu taşıt sürücülerine veya başkalarına verebilecekleri zararlardan dolayı cezai sorumlulukları yönüne gidilmediğinin kaydedildi. Daire, "İster kasti, isterse taksirli olsun, bir fiilin cezalandırılabilmesi için uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Bir yayanın motorlu taşıt vasıtasına çarpmasında bu koşulların gerçekleştiği öne sürülemez" dedi. Ceza Genel Kurulu'nun sürücüler yanın da yayalarında sanık olabileceğini kabul eden tek bir kararı bulunduğuna dikkat çekilen kararda, Kurulun bu karardan sonraki ve ceza dairelerinin istikrarlı uygulamalarında yayaların kusurlu davranışları ile birlikte trafik kazasına sebebiyet vermeleri durumunda sadece sürücüler hakkında kamu davası açıldığı ve sanık olarak sürücülerin gösterildiği belirtildi. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın sanık yaya Haydar C.'nin 6'da 8 oranında asli kusurlu olduğunun bilgisine yer verilen kararda, sanığın beraatı yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi bozma nedeni sayıldı.
MAKUL BİR ZEKÂ AKAN BİR TRAFİĞE ATLANMAYACAĞINI BİLİR
Oy çokluğu ile alınan karara katılmayan üyeler ise karşıoy yazısında, şu değerlendirmede bulundu:
"Yola başkası tarafından itilmiş veya yola çıkmak için zorlanmış değildir. Akan bir trafiğe yayanın kendisini atması halinde, bu hareketin trafikte tehlike veya zararlı bir sonuca yol açacağı, makul orta zek'daki her insan tarafından kabul edilebilecek bir durumdur. Şüphesiz ki doğan sonuç fail tarafından istenmiş değildir, zaten istenmiş olsaydı, taksirden dolayı değil kasten sorumluluğu söz konusu olacaktı. Yayanın hareketi ile doğan sonuç arasında da illiyet bağı bulunmakta, dolayısıyla failin taksirli suçtan cezalandırılması için yasanın aradığı tüm koşullar gerçekleşmiştir. Sanık meydana gelen ölüm olayında 6'da 8 oranında kusurludur, meydana gelen sonuç öngörülebilir bir sonuç olup, fiil ile sonuç arasında da illiyet bağı bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerle, sanığın mahkûmiyeti yerine, beraatı yönünde oluşan çoğunluk görüşüne katılmamaktayız."