Çölün ortasında bir minibüsün içindeyiz. Alabildiğine düz, alabildiğine kuru bir toprak. Yer yer çatlamış... Soruyorum burası neresidir diye? "Gobi Çölü'ndeyiz" diyor Çinli rehberimiz Belinda. Sincan eyaletinin ortasında bulunan başkenti Urumçi'den güneye doğru 3 saatlik bir yolculuk yapıyoruz. Hedefimiz ise çölün ortasında yaratılan vahayı ve Türkçe'ye turfanda olarak yerleşmiş olan yiyeceklerin kökenini görebilmek...
2 BİN YILLIK KANAL
Tarihin en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapan Sincan'ın Turpan bölgesinde 2 bin yıl önce yaşayanlar kıtlıktan ölmemenin yollarını ararlar. Bakarlar ki bölgeyi çevreleyen Tian Şen Dağları'nın karları havalar ısınınca eriyor, suları önce bir alanda toplarlar. Ardından da toprağın eğimli olmasından faydalanarak kanallar kazmaya başlarlar. Kimi yerde kanalların derinliği 80 metreyi bulur.Dikey akan suların, açtıkları yatay kanallarla yerleşim yerlerine doğru akmasını sağlarlar. Sonunda sular düz alana kada gelir ve ektikleri besinler de yeşermeye başlar. Böylelikle çölün ortasında yaşam başlar. 2 bin yıl önce mühendislik biliminin belki de ilk temellerini atan yöre halkı, hiçbir teknolojik alet olmadan 172 bin 367 dikey kuyu, toplamda 5 bin 272 kilometre uzunluğunda yer altı kanalı açar. Binlerce yıl kullanılan toplam bin 784 kanaldan bugüne 404'ü Turpan'da olmak üsere 614 kanal kalmış. Uygur dilinde kuyu anlamına gelen "Karez" olarak adlandırılan bu kanallar, Çin'in tarihten bugüne kalan 3 önemli projesinden biri olarak kabul ediliyor. Diğerleri ise Çin Seddi ile uzunluğu bin 600 kilometreye varan ve Çin'in birçok kentinden geçen "Büyük Kanal." Bölgede halen halk tarafından yoğunlukla kullanılan karezlerde başta üzüm olmak üzere çeşit çeşit meyve sebzeler yetişiyor. Ürünler sadece Turpan'ı değil, çevre kentleri de besliyor. Rehberimizle birlikte Turpan'da ziyaret ettiğimiz Karez Müzesi'nde yeşermeyi bekleyen üzüm bağlarını, dönemin halkının nasıl çalıştığını temsil eden heykelleri görüyoruz. Ayrıca merdivenlerle karezlerden birine inerek suların akışını izliyoruz. Sincan bölgesi İpek Yolu'nun da üzerinde. Bir dönem "Turfan" da denilen Turpan kentinde yetişen ürünlerin bu hat üzerinden Anadolu'ya getirildiğini öğreniyoruz. İşte Türkçe'ye "turfanda" olarak yerleşen kelimenin kökeni de, binlerce kilometre uzaktaki Gobi Çölü'nün ortasında bulunan bu vahaya dayanıyor.
Türk yatırımcı için bir cennet
Sincan sadece tarım değil doğal kaynaklar bakımından da oldukça zengin bir bölge. 138 farklı mineralin çıkarıldığı Sincan bölgesi, aynı zamanda Çin'in petrol rezervlerinin yüzde 30'una, doğalgaz rezervinin de yüzde 34'ün sahip. Geniş alanlar ise sürekli rüzgar almasını sağlıyor. İşte bu rüzgar da beraberinde yel değirmenlerini getiriyor. Turpan yolu üzerindeki binlerce yel değirmeni bölgenin en büyük elektrik kaynaklarından biri konumunda. Bölgenin en önde gelen yel değirmen fabrikalarından GoldWIND'den mühendis Guo Feng "Türk yatırımcıları da bekliyoruz" diyerek çağrıda bulunuyor.
Kınalı mumyalar ile Kaşgarlı Mahmut'un izinde
Sincan'daki Tarih Müzesi'nde bölge topraklarında yaşayan yüzlerce etnik kökenin bugüne bıraktıkları sergileniyor. Müzede en çok ilgimizi çekenler Türk dilinin ilk ansiklopedisi ve sözlüğü olan Divan-ı Lugatit Türk'ün yazarı Kaşgarlı Mahmut'un eseri ile fotoğrafının bulunduğu köşe ve elleri kınalı bir kadın mumyası.
Uygur misafiriysen yaşadın
Çin gezimizde son olarak bir Uygur ailesinin evine konuk oluyoruz. Bizi kapıda karşılayan Mahmut Amca, eşi, iki kızı ve torunuyla yer sofrasında oturuyoruz. Demleme çay, kekler ve meyveler eşliğinde sohbet ediyoruz. Kalkarken Mahmut Amca, "Uçağınıza daha varsa bizde konaklayın" diyor. Binlerce kilometre uzakta olsa da geleneklerin ne kadar ortak olduğunu fark ederek evimize dönmek üzere havalimanına doğru hareket ediyoruz...