Orhan Gencebay'ın yeni haberlerini öğrenirken son bestesinin sözlerini ilk kez sizinle paylaşmak keyiflidir sanırım. Hem bu kez kendi tarzının biraz dışında; Alevi Deyişleri formunda bir şarkı yapmış. Müziğini mırıldandı, sözleri de ricamı kırmayıp yazdırdı bana. Diyor ki; "Aşkın zirvesine varmak istersen/ Bedelsiz sevgiyi kavraman lazım/ O eşsiz duyguyla yanmak istersen/ Bir kıvılcım yeter inanman lazım..." Başka şeyler de öğrendim bu MOLA söyleşisinde Orhan Baba'dan. Bunları duymak da müzik dünyasının içinde, ortasında, kıyısında duranlara çok önemli müjde olacak eminim ki.
TELİF MÜJDESİ...
Telif konusunda devrim dediğin bir şey vardı abi. Açar mısın biraz?
Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay Bey'e dedim ki, "Bakanım, müzik sektörü can çekişiyor. Kurtarmanın yolu önerdiğiniz gibi 2013 Avrupa Mûktesebatı'yla uyum içinde olmaktan geçer elbet. Ama bunun yolunu döşeyip, çareler ararken lütfen bizlerden de fikir alın. Çünkü biz ağaçtan düşeniz, halimizi en iyi biz biliriz." Bakan çok kaliteli, beyefendi bir insan. Durumu hemen kavradı ve çok tabii buldu arzumuzu. Sanatı, sanatçıyı ve hakları korumaya yönelik devrim niteliğinde değişim olacak çok yakında. MÜYAP gibi, MESAM gibi diğer telif kuruluşları da birleşik karar aldı bu konuda. Üst kurul oluşturduk. Ben orada üst yönetici ve sözcüyüm bir nevi. Senin yanına gelmeden önce oradaki toplantıdaydım. Haber taze yani. İlk sen duy bunu da Savaş'ım.
Herkesin hakkı korunacak ne güzel...
Elbette. Bak mesela bir albümü bahis konusu edelim. Albüm dediğin bir kolektif çalışmadır. Burada sadece eser sahibinin ve yorumcunun hakkı yok. Yapımcının var, çalan müzisyenin emeği var, aranjörün, tonmaisterin emeği var, orkestrayı yönetenin var, sözü yazanın var. Tüm bu emek bir albümde şekillenir. Öyleyse hepsinin hakkının korunması lazım.
TORUN EVLATTAN ZİYADE
Harika duyumlar benim için. Biraz da magazin yapalım artık.
Nedir o?
Torun sahibi olmak mesela. Sizi yumuşatmış olmalı. O herkese karşı dimdik durmuş, ödünsüz, riyasız Orhan Baba torun karşısında çocuk gibi oluyordur.
Aynen de öyle oluyor. Torun evlattan ziyade dedikleri odur.
Az önce yardımcınıza simit aldırdınız. 8-10 tane simiti nasıl yiyecek diye şaşırmışken baktım Haydarpaşa Garı önündeki güvercinleri besliyorsunuz. Hayvan sevgisi büyük sanırım...
Doğayı, tüm canlıları çok severim. Kuşlara karşı da eskiden kalma bir mahcubiyetim var.
O ne demek?
Aslında hazin bir hikâye.
Dinlemek isterim.
Gençken, çok gençken bir zalim avcıydım. Bir gün bir çulluk gördüm. 'Tık diye vuracağım. Şansı yok haksızlık bu' dedim, attım tüfeği. Ok yay takımı alıp döndüm. Soğuktan ellerim donmuş meğer. Yayı boşlayınca parmaklarım kopuyordu. Yine bir gün avda opal güvercin sürüsü gördüm. 10 numara bir saçma fişeği attım, 10-15 tane düştü. Gittim ki kiminin gözüne kiminin karnına girmiş. Çırpınıyorlardı, manzara korkunçtu. Daha fazla acı çekmesinler diye bir yandan ağlayarak kafalarını kopartıp hepsini gömdüm. Bu olay avcılıkta sonum oldu.
İnsana ateş ettin mi hiç abi?
(Duraksıyor, gözleri dalıyor, hüzünleniyor) Birkaç kez ucuna dek geldik onun. Ailemizden birini kaçırmak istediler, havaya sıktım 3-4 el. Karşılık verseler ne olurdu bilmem. Sonra bir arkadaşın kız kaçırma mevzuu... Şükür ki kimseye zarar vermedik, ceza alacak noktaya gelmedik. Bunlar unutmak istediğim şeyler, sırf sen olduğun için anlatıyorum Savaşım. Şimdi sadece koleksiyoncu olarak tabanca ve ok yay takımlarım var evde. Silahların hepsi de taşıma ruhsatlı ama taşımıyorum.