NATO zirvesi nedeniyle zaten diken üstünde olan İstanbul, 2004 yılının 24 Haziran sabahı bomba dehşetine uyandı. Beyazıt Soğanlı seferini yapan 97-B numaralı körüklü İETT otobüsü Çapa durağında tam yolcu alırken patlayınca 4 kişi öldü ve 18 kişi yaralandı. İşte o otobüsün şoförü artık o günü, o dakikayı unutmak istiyor. Ama hayatı boyunca bu yaşadıklarından kurtulmasının nerdeyse imkansız olduğunu biliyor. Erdem Kara, "Yolcular biniyordu, kargaşa vardı, durak kalabalıktı ve her şey bir anda sustu. İnsan bombanın patladığı yerde büyük bir gürültü olur zanneder biz olayın tam merkezinde olanlar sadece sessizliği hissedebiliyoruz. Artık çıt çıkmıyordu, bir gariplik olduğunu anlamıştım ama kaza yaptım zannettim. Arabanın camları kırılıp vücuduma yapıştığı için artık her şey daha parlak görünüyordu. Kafamı çevirip otobüsün arkasına baktığımda cehennemi gördüm" diye anlatıyor yaşananları.
3 kişinin ölümünü gördü
Sırtına 9 cam parçası saplanmıştı. Hemen arkasında duran kilolu hanımın vücudu ona kalkan olduğu için o gün hayatı kurtuldu. Biraz önce biletini uzatan yolcu hemen yanında kanlar içindeydi. Olay İstanbul Tıp Fakültesi'nin hemen önünde olduğu için ilk yandımı yapanlar da doktorlar oldu. İnsanlar kurtarılmaya çalışılıyordu. Sonra anlaşıldı ki otobüsün sağ bölümünde, önden üçüncü koltukta oturan 25 yaşlarındaki kadın teröristin başka bir adrese götürmeye çalıştığı ses bombası patlamıştı. Hedef büyük ihtimalle otobüs değildi ama patlayan bomba terörist dahil üç kişinin ölümüne neden olmuştu. Pek çok kişi sakat kalmıştı.
YÜZLERİNİ HİÇ UNUTMADI
Sinemaya gitmek için evden çıkan ve otobüste terör dehşetine yakalanan Zehra Şahin ve 12 yaşındaki kızı Cansu olayda yaşamlarını yitirdi. Erdem Kaya onların yüzünü hiç unutmuyor. Biletini vermeye çalışan hemen yanındaki İzzet Altıntaş'ın ise kopmuş bacağını gördü. Hiç hareket edemedi, gördüklerine inanamıyordu. Erdem Kara'yı hemen hastaneye götürdüler ancak o an başına üşüşen polisler hemen sorgulamayı başlattı. Defalarca orta kapıdan kimi içeri aldığını sordular. Acılar içindeyken bile hafızasını sonuna kadar zorluyordu ama son olarak gördüklerinden başkasını hatırlamıyordu. O günü atlatması kolay olmadı. Hayatında hiç alkol almazken, alkole başladı. Kulaklarındaki o çınlama sesinden kurtulmak istiyordu. Alkol alınca kaçacağını zannediyordu. Bu alışkanlığından çocukları Erdem ve İmirhan sayesinde kurtuldu. Evinin sorumluluğunu taşıyordu henüz çok küçük olan oğullarına bakması gerekiyordu. Eşi ve çocukları patlama haberi aldığında babalarının öldüğünü düşündüklerinden zaten büyük yara almışlardı.
İKİ AY SONRA İŞE DÖNDÜ
İki ay sonra işinin başına döndüğünde psikolojisi kötü durumdaydı. Onu artık otobüse binemediği için garaja aldılar. Otobüs arızalarında çalışıyordu artık. O hattan beş yıl boyunca hiç geçemedi. Ancak zamanla bunlardan da kurtulmayı başaran Erdem Kara, "öyle psikiyatriste falan gidemedik, bizim için lükstü, vücudumdaki camları bile bazen kendim çıkarıyordum" diyor. Bombalanıp onarılan otobüsün bakımını da o yaptı. Ve tam üç yıl sonra sefere çıkma kararı aldı. Yedi yıl daha otobüslerde şoförlük yaptı. Beş kez bombalanan hatta çıktı. Erdem Kara, "O hattan ilk geçtiğimde kulaklarımda aynı çınlama sesini duydum, çok tedirgindim. Soğuk terler döktüm o günden sonra zaten çok sorgulandığı için orta ve arka kapıdan yolcu almadım. İlk ve ikinci seferler zordu ama sonra normale döndüm. Kafamdan o görüntüleri silmeye çalıştım" diyor. Erdem Kara bu yıl emekli oldu, hayatından o anı tamamen çıkartmak için memleketi Kastamonu'ya taşınmayı ve yeni bir hayata başlamayı planlıyor.
YARIN: HAHAMBAŞININ OĞLU YASEF HALEVA, BOMBALANAN SİNEGOGUN CAMLARI HÂLÂ YÜZÜNDE ...