Yalova'nın
tepelerinde şelaleye henüz gelmeden tepede Ferhat Dede'nin hormonsuz bahçesi var. Buraya kadar tırmananlar onun küçük bahçesinde çaylarını, ayranlarını içiyor. Ferhat Dede'yi topladığı ıhlamurları ayıklarken bulduk. Sonra bize ağaçtan dut topladı. Bahçenin en dik bölümüne zorlanmadan tırmanıverdi. Yaşamı boyunca avcılık yapmış, tüfeğini iki yıldır bırakmış "Ben 80 yaşımda delikanlıydım, attığımı vuruyordum şimdi gözlerim biraz bozuldu diye tüfeğimi bıraktım" diyor. Henüz gözlük kullanmıyor, "Gözlük kullansam cep telefonu da kullanırım" diyor. Televizyonda en sevdiği kanal Yaban TV'iymiş ülke gündemini yine gazete ve televizyondan izliyor. Çok mutlu bir evliliği olmuş, eşini yirmi yıl önce kaybettikten sonra evlenmeyi tüm ısrarlara rağmen reddetmiş. "Ben eve ekmek getirirdim, avlanırdım, çok çalışkandım. Evdeki işleri, para yönetimini her şeyi eşim yapardı" diyor. Kavga nedir hiç bilmemişler, eşi tasarruflu olduğu için mal mülk sahibi bile olmuşlar. Çocukluğunda açlığı fakirliği görmüş yıllarca mercimek çorbası içerek yaşamış, sonra çalışmış ve rahat etmiş hâlâ da çalışıyor. 92 yaşında hacca gitmiş, inançlı. Gürcüce, Lazca ve Türkçe üç dil konuşuyor. Şimdi yeşillikler içinde olan meyve bahçesi eskiden çorak bir toprakmış hepsini o dikmiş gelenlere hormonsuz meyve sebze satıyor. Erken gitmek isteyenler tatlı, tuzlu, yağlı yesin diyor. Ete bayılıyor, 'pirzola buldum mu kaçırmam' diyor. Her gün ıhlamur içiyor, dut pekmezi ile tadlandırıyor. Haftada üç gün düzenli olarak yediği tereyağındaki alabalığı ise yüz yaşına gelme sırrı diye anlatıyor.