Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Köşk'teki davetin iptali gerekmezdi

Bugün Cumhuriyetin 88'inci kuruluş yıldönümünü kutluyoruz.
Ancak Van-Erciş depremi yüzünden buruk bir kutlama bu...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü'ndeki geleneksel resepsiyonu iptal etti.
Birçok kişi, "Cumhurbaşkanı doğrusunu yaptı, 600'e yakın ölü varken, birçok kişi başını sokacak bir çadır dahi bulamazken, ne gerek var kutlamaya" dedi.
Ben buna katılmıyorum... Örneğin İstanbul'daki ses ve ışık gösterilerinin iptal edilmesini anlıyorum. Barbaros Anıtı önündeki meydandaki konserle birlikte düşünüldüğünde, "yas" ile "coşku" çelişiyor gerçekten.

***

Ancak Köşk'teki tebrikleri kabul daveti farklı: Orada coşku ve eğlence yok ki...
Davetliler salona girerken Cumhurbaşkanı ve eşinin elini sıkıyor... Ardından kadehindeki meyve suyunu yudumlayarak salonda dolaşmaya başlıyor... Rastlaşan tanışlar ayaküstü sohbet ediyor...
O arada tebrik faslı bitiyor... Cumhurbaşkanı ve eşi de kalabalığa karışıyor... Şanslı olanlar birkaç cümle konuşuyor... Son bölümde Cumhurbaşkanı ile fotoğraf çektiriliyor... Ve davet bitiyor...
Yani ne konser var, ne ziyafet... Birisi zekice bir fıkra anlatmazsa, kahkaha filan da atılmıyor. Millet yüzüne plastik bir gülümseme takıp ortalıkta dolanıyor.
Suratı biraz asık olanlar da var tabii. Onların çoğunluğunu, kıyafetlerinden emin olmadan davete gelen hanımlar oluşturuyor...
Salona girdiğinde kendisininkinden çok daha şık kıyafet ve ayakkabılarla karşılaşan kadının yüzü düşüyor.
Velhasıl Çankaya'daki Cumhuriyet resepsiyonu hiç de eğlenceli bir etkinlik değil. Bu nedenle iptal edilmese de olurdu...
***

Unutmadan: Olayın bir de salona "giriş" kısmı var ki bence utanç verici bir manzara...
Köşk'e ulaşan davetliler, önce bir salonda bekleşiyor... Derken aradaki kapı açılıyor... Ve el sıkışma faslı başlıyor...
Bekleme faslında hiçbir düzenleme bulunmuyor: Cumhurbaşkanı ve eşinin bulunduğu büyük salona açılan kapının önüne yığılan davetliler... Kah zarif, kah kaba vücut çalımlarıyla, birbirinin önüne geçmeye çalışıyor.
Medeni insan, başkasının hakkına saygı göstererek sıraya giren kişidir. Ama sıra yok ki giresin... Dediğim gibi "yığılma" var!
Çözüm ise çok basit: Havaalanlarındakine benzer bir sıraya girme hattı kurarsın, olur biter. Erken gelen, önce girer...
Peki, bu basit çözüm niye uygulanmıyor? Sanırım amaç çaktırmadan "ayrıcalık" yapmak:
Abdullah Gül öncesi dönemlerde, resepsiyonlara başbakanlardan başka, genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanları da icabet ediyordu...
Koskoca "başlar" bekleyecek değil ya... Gelir gelmez öne geçiriliyorlardı... Düzenli bir sıra değil de, kaba bir yığılma olduğu için de, bu yapılan göze batmıyordu...
Halbuki sıraya girilmiş olsaydı... Büyük başların, görgü kurallarına uymadan, başkalarının hakkını çiğneyerek öne zıpladığı belli olurdu.
***

Herhalde itiraz eden bir davetli ve akıl eden bir görevli çıkmadığı için... Geçen dört resepsiyona komutanlar gelmemiş olsa da... Bu iptidai durum, Cumhurbaşkanı Gül döneminde de devam etti.
"Ya başbakan" derseniz... Benim tanıdığım Tayyip Erdoğan, hiç yüksünmeden o sırada bekler. (Zaten geç gelip, erken gidiyor.)
Bakalım Köşk sorumluları, bu sıra işini medenileştirecek mi, yoksa bürokratik hiyerarşinin esiri olmaya devam mı edecek?
Kısmetse seneye görürüz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA