Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Harvard'da böyle mi öğretiyorlar Ali Koç?

Başkan Aziz Yıldırım 3 Temmuz 2011 günü şike- teşvik operasyonu kapsamında gözaltına alınmıştı. 5 Temmuz günü burada yayınlanan yazının başlığı, "Fenerbahçe hemen yeni bir başkan seçmeli" idi...
"Kabul edelim ki" demiştim: "Bu kumaş artık dikiş tutmaz." Niye dikiş tutmaz?
Çünkü "en iyi olasılık" bile Fenerbahçe Kulübü'nün aleyhineydi.
Neydi en iyi olasılık? Elbette Aziz Bey ve arkadaşlarının suçsuz bulunarak aklanması...
Tamam ama ne zaman?
Türkiye'de yargının nasıl çalıştığını biliyoruz. Bazen basit bir dava bile yıllarca sürüyor. Davalı aklandığında iş işten geçmiş oluyor.
Apaçık ortadaydı: Bu dava Kulüp yönetimini paralize ederek Fenerbahçe'yi bitkin düşürecekti.
Velhasıl ortada çok büyük bir kriz vardı. Ve bu krizi yönetmek için hemen yeni bir başkan ve yönetim kurulu seçilmeliydi.
Yeni yönetim bir yandan kulübü çekip çevirirken, diğer yandan yargılananlara sahip çıkmalıydı.


***
Ancak tam da beklendiği gibi oldu: Aklın, mantığın, tarihin gösterdiği yoldan gidilmedi.
Böylece Murphy Kanunları işlemeye başladı:
Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir...
Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa, en kötü sonucu doğuracak şekilde ters gidecektir...
Aziz Yıldırım'ın cezaevinden gönderdiği mesajlarla ve Ali Koç, Nihat Özdemir, Murat Özaydınlı gibi "tam yetkili olmayan" yöneticilerin çabalarıyla vaziyet idare edildi.
***
Bu büyük yanlış niye yapıldı? Çünkü bizim yönetim kültürümüze "otokrasi" hâkimdir: Yani "öndere", "tek adama" dayalıdır.
Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'de bu kültürü daha da yoğunlaştırdı. Ona laf eden herkes tasfiye edildi. Böylece muarızların "Aziz'in Çiftliği" dediği ortam oluştu.
Tek adamlı örgütlerin olumlu ve olumsuz yanı aynıdır: Önderin sınırları, yönetimin sınırlarıdır. Örgüt, lideri kadar güçlü ve lideri kadar zayıftır.
En kötü senaryo ise "hastalık ve hapis" gibi nedenlerle önderin geçici olarak kenara çekilmesidir. Lider hâlâ vardır ancak günbegün yönetmemektedir.
Bu muğlak yapı ikinci, üçüncü adamların dizginleri ele almasını engeller. Liderin yataktan ya da ranzadan yaptığı müdahaleler çelişki yaratır.
Alt kademelerde çalışanlar, kimin sözünü dinleyeceğini bilemez. Akbabalar turlamaya başlar.

***
Aziz Yıldırım kulübe para kazandırmayı bilen bir başkandır. Yüz binlerce dolara kiralanan localar, Fenerium mağazaları, sosyal tesisler, FBTV, Fenerbahçe Kart hep onun zamanında gerçekleşti.
Kadıköylü taksiciler, gecenin ikisinde üçünde, son durumu görmek üzere Aziz Başkan'ın stat inşaatını gezmesini hâlâ bir efsane gibi anlatır...
Ama bugün Başkan Yıldırım'ın, dolayısıyla Fenerbahçe'nin en güçlü yanı olan mali yapısı çatırdıyor. Çünkü lider ortada yok.
Üstelik bu sarsıntı, tek adam yönetimi yüzünden, 6 ay gibi kısa bir sürede oluştu.
Evet, Aziz Yıldırım bugün tahliye olsa, kısa sürede işleri toparlar. Ama o da bir yere kadar...
Mahkeme sonuçlandığında tekrar cezaevine girme olasılığı bulunduğundan, banka kredisi artık zor alınacak ve pahalı olacaktır.
Liderli günlerde acil bir sorunu çözmek için ortaya şak diye 10 milyon dolar atan yöneticiler, bundan sonra nazlanmaya başlayacak; üçü, beşi zor verecektir.
Mastır derecesini Harvard Business School'dan alan Ali Koç, bunları bizden çok daha iyi bilir.
Kendi şirketini asla başsız bırakmayacak olan Ali Koç, kulübün bu duruma düşmesine nasıl tahammül edebiliyor acaba?
Hocası Prof. Michael Porter bilse, "Ben sana böyle mi öğrettim Ali" diyecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA